Prof. Dr. Aziz Konukman, Başbakan'ın ve hükümet etkililerinin mali krizden Türkiye'nin en az etkilenecek ülke olacağına dair sözlerinin gerçeği yansıtmadığını düşünüyor.
bianet'in görüştüğü Konukman'a göre, Türkiye ekonomisinin en kırılgan noktası, cari açık. Yani döviz gelirleriyle döviz giderleri arasındaki fark. "Bu fark yıllık bazda en son 50 milyar dolar olarak telaffuz ediliyor" diyen Konukman, bu açığı finanse eden sıcak para ve doğrudan sermaye akımının düşmesinin bile ekonomiyi sarsacak sonuçlar doğuracağını öngörüyor. Konukman'a göre ana risk alanları şunlar.
Cari açık ve sıcak para: Metropol ülkelerde kriz doğduğunda, finans ihtiyaçları doğan zor durumdaki sermayenin davranışı, küçülmek ve çevredeki sermayesini geri çağırmak olacaktır. Bu da Türkiye'ye akımın azalması anlamına geliyor. Cari açık bu noktadayken, ulusal para ancak bu akım sayesinde yapay olarak değerli tutulabiliyordu. Akım azalınca döviz kuru yükselir, bunun ilk darbesini de özel sektör yer. Döviz cinsinden borçlar, toplam dış borçların yüzde 70'ine vardı. 2001 krizinde açık pozisyonu olan bankalardı. Oysa şimdi özel sektör.
Bankacılıkta yabancı sermayenin yüksekliği: Bankacılık sektörü yeniden yapılandırıldı, doğru; ama yabancı sermayenin bankacılıktaki payı yüzde 60'lara, sigortacılıktakiyse yüzde 70'lere ulaştı. Bunların ani gidişi de büyük sorun demek. Sıcak para stoğunda erime olursa, bu daha da vahim sonuçlar doğurur.
Küçük mudiler, küçük hisse sahipleri ve emekçiler riskte: TMS Başkanı Ahmet Ertürk, 50 bin YTL'lik mevduat güvencesinin yeterli olduğunu söylüyor. Ama 50 bin YTL'nin üzerinde yatırım sahibi olan büyük sermaye giderse, bu en çok küçük mudileri (para yatıranlar) etkileyecektir. Borsalar da darbe alacağı için küçük hisse sahipleri de etkilenir. Zaten istihdam yaratmadan büyüyen ve şimdi büyümesi daralan özel sektörün etkilenmesi de emekçileri olumsuz etkileyecektir.
"Ani paniği önleyecek tartışma gerek"
Hükümetin 2008-2010 dönemini kapsayan AB Katılım Öncesi Ekonomik Programı'nda kriz öngörmediğini, Devlet Planlama Teşkilatı'nın 2008 programında da kriz öngörüsünün yer almadığını söyleyen Konukman, "Hükümetin B planı yok" diyor.
Yetkililerin Türkiye'yi finans merkezi yapacaklarına dair sözleri içinse Yabancı Sermaye Derneği'nin anketini anımsatan Konukman, "İstanbul bir finans merkezi olabilir mi, sorusuna olumlu yanıt veren sermayenin sayısı çok az" diyor.
"Krizi zaten yaşıyoruz. Yılın ikinci çeyreğindeki büyüme oranı yüzde 1,9. Hükümetin ani panik psikolojisini önlemesi, bir yandan mevcut sıcak paranın Türkiye'ye demirlemesini sağlarken, bir yandan da cari açığı azaltmak için yapılabilecekleri tartışmaya başlaması gerek. Küçük mevduat sahiplerini koruyacak mevduat garantisine ihtiyaç var.
"En önemlisi, krizin etkilerine karşı yapılabilecekleri, toplumsal tartışmaya açmak; parlamentoda da tartışmaya başlamak. Bu tartışma ani panik psikolojisini önleyebilir. Tartışmanın kendisi, önlem önerilerinden de önemli." (TK)