Bianet'e konuşan akademisyenler ve yorumcular dün ve bugün Başbakan ve hükümet üyeleri tarafından yapılan "milliyetçilik fırtınasına kapılmayalım" şeklindeki açıklamaların "geç kaldığını" söylerken sağ parti temsilcileri bu durumun "zaten milli hassasiyetleri olmayan hükümetin aczini gösterdiğini" belirtti.
Herkesin birleştiği nokta ise Kıbrıs sorunu, Abdullah Öcalan'ın yeniden yargılanması, Ermenistan'la ilişkiler gibi başlıkların önümüzdeki günlerde AKP'yi daha da sıkıştıracağı.
MHP ve DYP yöneticilerinin bianet'e yaptığı değerlendirmeler iktidara yönelik milliyetçi basıncın süreceğini gösterirken; sıkılaşan reform takvimi de AKP'yi "popüler baskıya" karşı durmaya zorlayacak.
Bu süreci bianet'e değerlendiren siyasi analist Kenan Kalyon, "AKP kendi çıkarlarına uymayan ve dışında kaldığı kampanyadan rahatsız oldu" dedi.
"Çünkü bu tırmanış ve içerde güç dengelerinde milliyetçi cenah yönünde bir kayma aşağı yukarı her konuda AKP'nin elini bağlayacaktır. Yani AB, Kıbrıs, Ermenistan'la ilişkiler, Güneydeki Kürt oluşumuyla ilişkilerin ayarlanmasında AKP'yi zora sokar".
Prof. Nilüfer Narlı, Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Genel Başkanı Tuncer Bakırhan ve Prof. Ahmet İnsel de sıkışan hükümetten gelen açıklamaların normal olduğu, fakat hükümetin geç kaldığı konusunda birleşti.
Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Tezmen'se hükümetin "milli hassasiyetlerinin yeterince kuvvetli olmadığı ve yönetim boşluğu bıraktığı" kanısında.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır da "Türk milliyetçiliğini tanımlamanın hükümete düşmediğini" söyledi.
Hükümetin "Kürt milliyetçiliğini cesaretlendirdiğini" söyleyen Şandır Türk bayrağını koruyamayan hükümetin milliyetçilik konusunda muhatap alınamayacağını belirtti.
Erdoğan: "Arsaya el koyacak olan önce Atatürk büstü dikiyor"
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), hükümetinin üst düzey yöneticileri, Mersin'deki Newroz kutlamalarının ardından gelişen "bayrak eylemleri" ve milliyetçilikten duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün Tunus Fas ziyareti öncesinde Esenboğa havaalanında yaptığı açıklamada, bayrağın siyasi istismar aracı haline getirilmemesi gerektiğini belirterek, "Bizim bayrağımız, oy avcılığı yapılacak kadar ucuz değildir" dedi.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'de Hürriyet gazetesine verdiği röportajda, "Milliyetçilik fırtınasına kapılmayalım. Vatanseverlik başka, şovenizm başka. İkinci Dünya Savaşında şovenizm 50 milyon insana mal oldu" diyor.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek de soğukkanlı ve ölçülü tepkiler verilmesi çağrısı yaptı.
Kalyon: "Reformların kırılganlığı ortaya çıktı"
Kenan Kalyon, "Bayrak kriziyle ortaya çıkan milliyetçi histeri hükümetin ön ayak olduğu bir iş değildi" dedi:
"Bayrak tepkisinin dozunu ve çıtasını Genelkurmay belirledi. Ardından Cumhurbaşkanı katıldı. Hükümet kendi dışında oluşmuş bu iklime uymak zorunda kaldı. Bu açıdan bu tür kampanya AKP'nin çıkarlarına uygun değildi.
Bu sebeple hükümet nihayet olay sıcaklığını sürdürünce itidal tavsiye etmek zorunda kaldı. Baştan yapmasını gerekeni şimdi yapıyor".
Kalyon'a göre "varlık nedenini ve iktidarını küresel dengelerin üstünde var eden AKP'nin milliyetçi tırmanıştan rahatsızlık duyması son derece doğal".
Kalyon, kabaran bir milliyetçi kalkışmanın AKP'nin konumunu sarsacağının son olaylarda görüldüğünü; bu olayın yapılan reformların ne kadar kırılgan olduğunu da gösterdiğini vurguladı.
"Türkiye'de reformlar denilecek sürecin ve adımların fiili iktidar ilişkilerini ve yönetme tarzını devletin vatandaşlarıyla kurduğu ilişki biçimini henüz ne kadar az değiştirdiğini; bütün reform adımlarının ne kadar yüzeysel olduğunu ve her an tersine dönebileceği göze batırdı".
Prof. Narlı: "Milliyetçi birikim bayrak ile patladı"
Türkiye aşırı bir milletçilikle içine kapanırsa hem siyasi hem ekonomik istikrarsızlık olur" diyen Prof. Narlı hükümetten gelen açıklamaları olumlu karşılıyor.
Narlı son dönemde artan milliyetçi tepkiye dikkat çekti:
"Türkiye'deki aşırı milliyetçi, ülkücü dediğimiz kesim AKP'nin Kıbrıs ve Kerkük politikasını eleştiriyorlardı ve AKP'nin net bir tavır koymadığını dile getiriyorlardı.
Ayrıca bu çevreler ABD ile ilişkiler, Kuzey Iraktaki gelişmeler ve Kıbrıs konusunda Türkiye'nin haksızlığa uğradığını her gün biraz daha yüksek esle ifade etmeye başladılar.
İşte böyle bir siyasi ortamda Hitler'in ırkçılığı öven Kavgam kitabının en çok satanlar listesinde yer aldığı bilgisiyle karşıya kaldık"."
"Böyle bir ortamda bayrağın yakılması toplumda tüm Türk milletinin aşağılanması olarak algılandı. Ve tepkiler son derece sert oldu" diyen Narlı bu tepkilerin ülkenin içine kapanmasına neden olabileceğini oysa yapılması gerekenin korkuları bir yana bırakıp reformları uygulamaya ve AB yolunda adım atmaya devam etmek olduğunu söyledi.
Şandır: "Milliyetçilik hükümete kalmaz"
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır ise "Türk milliyetçiliğini, Türk milliyetçiliğinin siyasiliğini tanımlamak başbakan Erdoğan'a ve Dışişleri Bakanı Gül'e düşmez" diyerek hükümete tepki gösterdi.
Türk milliyetçiliğinin Türk milletinin en büyük paydası olduğunu söyleyen Şandır, bunun siyasi programının ise MHP tarafından yapıldığını belirtti.
İktidarın "Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin egemenlik ve bağımsızlık sembolü olan bayrağı yeterince koruyamadığını" söyleyen Şandır, hükümetin ancak Genelkurmay tepki verince harekete geçtiğini belirtti.
DEHAP'ın bugüne kadar birçok defa, İstiklal Marşı okumayarak, bayrak indirerek, PKK lehine slogan atarak "milletin bağımsızlığına ve bütünlüğüne meydan okuduğunu" söyleyen Şandır "Ve bunu da AKP iktidarının yargıyı baskı altına alarak serbest bıraktığı Leyla Zana ve arkadaşları yaptı. Erdoğan ve gül, eğer milliyetçilikten şikayet ediyorlarsa cesaretlendirdikleri Kürt milliyetçiliğini ve bölücülüğünü millete anlatsınlar. Başbakan ve gül bizim muhatabı değildir" dedi.
Prof. İnsel: "Konjonktürel bir olay"
Prof. Dr. Ahmet İnsel de "Bayrak krizinin ardından ortaya çıkan milliyetçiliğe ilişkin AKP'nin ne söylediğinin bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan halkın ne söylediğidir. AKP tüm siyasi iktidarlar gibi geçicidir" dedi.
"Bayrak kriz bugüne bağlı bir olay değildir.Konjonktürel bir yapısı vardır. Bayrak krizi AKP'yi aşan bir konumdadır. Türkiye AB ilişkilerindeki gerginlik gözönüne alındığında hükümetin bu girişimleri doğaldır. Türkiye'de girişilen bu süreci daha önce yine AB ve ABD ile yaşanan benzer süreçlerde gördük".
Bakırhan: "Olaylar siyaseten istismar edildi"
Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, hükümetten gelen açıklamanın geç olduğu görüşünde.
"Ama geçte olsa çeşitli çevrelerce tırmandırılan siyasi istismar aracına dönüştürerek olayı sıcak tutma çabalarının sürdüğü bir ortamda Türkiye milliyetçi bir hava estirildiğini görmelerini önemsiyoruz".
Bakırhan bu açıklamalardan sonra milliyetçi havanın kırılacağını düşünüyor.
"Mevcut provokasyonu kullanılarak Kürtler ve DEHAP kadar AKP'de hedefe koyulmaya çalışıldı. AB ile ilişkiler, Kıbrıs ve Ermeni sorunu, Kerkük'teki gelişmeler gibi konularda bu olay aracılığıyla istismar edilerek gündeme taşınmaya çalışıldı. AKP'nin bunu önüne geçmesini yolu kırmızı çizgi olarak adlandırılan konuları esneterek, kararlı davranmasından geçiyor".
Bakırhan, yaşananların Türkiye'nin kendi iç sorunlarına ilişkin bir tartışmaya ne kadar ihtiyaç duyduğunu gösterdiğini belirtti.
Tezmen: "Hükümetin beceriksizliği olayları buraya vardırdı"
Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Tezmen, yaşananları "AKP'de bir yönetim boşluğu var. Bu yönetim boşluğu bıraktırsanız birileri çıkar bunu değerlendirir" diye değerlendirdi.
"Siyasi iktidarın milli hassasiyetleri yeterli ve kuvvetli değil ve bu her yerde gözüküyor. Toplumdan gelen tepki sonucunda açıklama yapmak zorunda kaldılar.Bu provokasyonların nereye varacağını görmek ona göre önlem almak gerekirdi ama bunu yapamadı. Türkiye'yi yönetmek kolay değil sorumluları bulup ortaya çıkarabilmiş olsalardı bu olay buralara varmazdı".
"Milli konularında herkes hassas olmalı" diyen Tezmen, "Türkiye üzerinde hesapları olanlara fırsat vermemek lazım. Siyasi iktidar bu konuda sınıfta kalmıştır. Türkiye'de her şey AB'ye bağlanmaya çalışıyor ama milli konularda ülkeler kendi duyarlılığı gösteriri ve bu kimseyi ilgilendirmez" dedi.
Baykal: "Toplum hassas"
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) grup toplantısında konuşan Deniz Baykal, newroz kutlamaları sırasında Mersin'de yaşanan bayrak yakma girişiminin doğru değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, "Kimse endişe etmesin; Türkiye totaliter, faşist bir düzene yöneliyor değil" dedi.
Hükümetin toplumun hassasiyetlerini iyi anlaması gerektiğini söyleyen Baykal, "Bayrak krizi bitecek, Apo krizi başlayacak, hükümet de susacak. İşte hükümet susarsa meydanlar böyle konuşur" dedi.
Baykal, "Tüm dünyada suçlular sıralansa 30 bin kişinin katili birinci sıraya konur ama şimdi bir daha yargıla diyorlar. 70 milyonun duygularıyla bu kadar oynanmaz" diye konuştu. (KÖ/EÜ)