Yazarı ve yayıncıları hakkında dava açılan Akıntıya Karşı Yazılar, toplam 220 sayfadan oluşuyor... Başkaya'nın 1993'te yazdığı bir yazının yer aldığı kitap, aynı zamanda yazara dava açılmasına gerekçe gösteriliyor.
Başkaya, suça gerekçe gösterilen yazısında, Laik Cumhuriyet diye bir şey olmadığını ve laik olmanın inanç özgürlüğüne saygılı olmayı gerektirdiğini belirttikten sonra, var olanın işkence cumhuriyeti olduğunu öne sürüyor.
Dava açmanın "zamanı" gelmiş
Başkayanın bu yazısı, 1993te Gündem gazetesinde yayınlanmış, daha sonra ise Öteki yayınlarından çıkan, yazarın diğer güncel yazılarının derlendiği kitapta basılmış. Ancak o zamanlar gözden kaçmış olacak ki, Başkaya hakkında dava, ancak geçtiğimiz günlerde açıldı...
"Kitleler ne kadar 'uysal'sa, siyasal olgunluğun da o kadar yüksek olduğuna hükmediliyor... Bugün içinde bulunduğumuz durum doğrudan özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yeterince verilememiş olmasının bir sonucudur" diyen Başkaya, Akıntıya Karşı Yazılarda, Türkiyenin siyasal, toplumsal ve ekonomik yapısını irdelerken, gündemdeki konulara farklı bir bakış açısıyla bakmamızı salık veriyor.
Kitaplarından dolayı hakkında pek çok dava açılan yazarın Akıntıya Karşı Yazıları; ideoloji, ekonomi, politika, sendikalar ve muhtelif olmak üzere beş bölümden oluşuyor.
Kitap 90lı yılların ilk yarısında yazılmış makalelerden oluşuyorsa da, Başkaya'nın değindiği hususlar, Türkiye ve dünya için geçerliliğini koruyor. Çünkü aslında doksanlı yıllardan bu yana, ne Türkiye'de ne de dünyada, siyasal- toplumsal yaşam, ekonomik yapıda değişiklik yaşandı ABD 1991'de yaptıklarının fazlasını yapıyor, Türkiye'de hala kitaplar yasaklanıyor, düşünce suçlusu kavramı hala günlük yaşamda telaffuz ediliyor...
Düşünce özgürlüğü üstüne...
Akıntıya Karşı Yazılardan birkaç anekdot, sanırım bu yargımızı güçlendirecektir.
Düşünce Özgürlüğü Üzerine başlıklı 1995 tarihli yazıda Başkaya, ABD Savunma Bakanı Donald Ramsfeld'ın, Irak saldırısı sırasında yaşanan yağma olayları üzerine, yağmalama özgürlüktür benzeri sözlerine adeta öngörerek şunları söylüyor:
"Bugün uygar dünyada geçerli olan asıl özgürlük, yağmalama ve talan özgürlüğüdür. (...) Kapitalist barbarlık egemen olmaya devam ettikçe, yağmalama ve talan özgürlüğü dışında asıl özgürlüklerin gerçekleşmesi mümkün değildir."
Akıntıya Karşı Yazılardan
Hakkında dava açılan bir kitaptan birkaç alıntı yapmak istenirse, olayın anlam ve önemine göre ilk alıntılanması gereken aşağıdaki fragman olsa gerek:
"Düşünce ve düşünce özgürlüğü gibi kavramlar, ekseri içi boşaltılmış olarak, ya da yanlış bir zeminde tartışılıyor. Elbette, düşünmeyi başaramayan insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda, bu durum şaşırtıcı değildir. Sanki düşünce ve düşünceyi açıklama farklı şeylermiş gibi sunuluyor. Üstelik, düşüncenin sınırlanabileceği, bunun mümkün, dahası gerekli olduğu görüşü yaygınlaştırmak isteniyor.
Bir kere düşünce ancak açıklandığında düşüncedir. Çocuk doğduğunda çocuktur. Fakat, bir başına düşüncenin açıklanması da yeterli değildir. Düşünce oluşumunun tamamlanması için, düşüncenin realize olması, gerçekleşmesi gerekir. Bu gerçekleşme, düşüncenin hedefe ulaşması, kitleler tarafından içselleştirilmesi ile mümkündür. Bu yüzden, fikirler kitlelere mal olduğunda maddi birer güç haline gelirler denmiştir. İşte, düşünce özgürlüğü sorunun sınıf mücadelesinin her zaman merkezi bir sorunu olmasının nedeni budur.
Eğer düşünce soyut bir şey olsaydı ve kalsaydı, egemenlerin fikirlerle mücadeleyi kendilerine iş edinmelerine pek gerek kalmazdı. Her tarihsel dönemde egemenler yeni ve muhtelif fikirlerden bu yüzden korkmuşlardır. Dolayısıyla, düşünceye ancak tehlikeli değilse, egemen düzeni sarsma istidadı taşımıyorsa, ya da tehlikeli olmaktan çıkmışsa özgürlük tanınır..."(sayfa 213)
Duyduk duymadık demeyin
Fikret Başkaya ile kitabın yayıncıları Özden Bayram ve İsmet Erdoğana, Akıntıya Karşı Yazılarda yer alan bazı ifadeler gerekçe gösterilerek, Türk Ceza Kanununun 159/1 maddesi uyarınca dava açıldı.
Devletin manevi şahsiyetini, devlet kurumlarını, askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif etmekle suçlanan Başkaya, Bayram ve Erdoğan, 1 yıldan üç yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyorlar.
Başkaya ise, "Duyduk duymadık demeyin..." başlığını taşıyacak bir açıklama ile davanın teşhirini yapmaya hazırlanıyor.
Başkaya, Paradigmanın İflası kitabının 8. baskısı için de soruşturma açıldığına dikkat çekiyor. (NK/BB)