Yedi ayrı bölgede çalışmalarının birinci haftasını dolduran Akil İnsanlar Heyetlerinden birer kişiyle barış sürecine dair ilk izlenimlerini konuştuk.
Heyet üyeleri genel olarak, toplumun barışa bu kadar hazır olduğunu tahmin etmediklerini belirtirken, Hükümet’in Kürt sorunu çerçevesinde çizdiği değişken politikaların insanların kafalarında soru işaretlerine neden olduğuna dikkat çekiyorlar.
İç Anadolu heyetinden 78’liler Derneği Başkanı Celalettin Can, kendilerine genel olarak halktan yoğun destek gösterildiğini belirtirken, süreci protesto eden grubun bir kısmının zafer işareti yaparken diğerlerinin bozkurt işareti yaptığına dikkat çekiyor.
Güneydoğu Anadolu heyetinden Avukat Kezban Hatemi ise insanların Kürt-Türk sorunu olmadığını, sistemle problem olduğunu düşündüklerini ama buna rağmen intikam dili kullanmadıklarını, canı gönülden barışı arzuladıklarını ifade etti.
Karadeniz heyetinden gazeteci-yazar Oral Çalışlar, çalışmalara bugün Düzce’den başladıklarını ve hiçbir sorunla karşılaşmadıklarını dile getirirken, Ege heyetinden KONDA Araştırma ve Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı ve Radikal gazetesi köşe yazarı Tarhan Erdem, halkın genel olarak çalışmalarını anladığını ve ulusalcı yapılar dışında kendilerine destek verdiklerini belirtti.
Doğu Anadolu heyetinden TUHAD-FED Genel Başkanı Zübeyde Teker, sürecin herkesi heyecanlandırdığını ama hükümetin geçmişteki söylem değişikliklerinin güven sorunu yarattığını ifade ediyor.
Akdeniz heyetinden İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan da Hükümet’in birkaç ay önce kullandığı sert dilin bir anda çözüm sürecine evrilmesinin insanların kafasını karıştırdığını belirtiyor.
Marmara heyetinden Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mithat Sancar ise barışın toplumsal bir mesele olduğunun insanlar tarafından anlaşıldığını söyledi ve bu açıdan heyet çalışmalarının önemine dikkat çekti.
Can: Bozkurtlu, zafer işaretli ortak protesto
Konya’da cumartesi günü 120’nin üstünde sivil toplum örgütü, cemaat, vakıf, dernek, siyasi partinin katıldığı bir toplantı düzenledik. Bu toplantıya 200’ün üstünde temsilci katıldı.
Toplantının ardından Şehitler Derneği’ne gittik. Kendileri sürece karşı olduklarını belirterek bizimle görüşmek istemediklerini söylediler. Ancak yetkililerin devreye girmesiyle kısa bir görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmenin ardından gittiğimiz hayatını çatışmada kaybeden bir askerin ailesi ise görüştük. Kendileri sürece ilişkin kaygılarını dile getirmekle beraber, artık kan akmaması ve barış olması yönünde temennilerini aktardılar.
Asker ailesinden sonra hayatını kaybeden bir PKK’linin de ailesine gittik. Onlar da çatışmaların sona ermesi gerektiğini ifade etti.
Cumartesi akşamı da Konya’daki sol-demokrat kesimlerle görüşmeler gerçekleştirdik.
Pazar günü ise heyetimiz ikiye ayrıldı. Bazıları esnaf ziyareti yapıp düğünlere katılırken biz Kürt nüfusun çok olduğu Kulu ilçesine oradan da Cihanbeyli’ye gittik. Burada da yerel halkla toplantılar yaptık.
Bu sabah saatlerinde Karaman’a geldik. Genel eğilim savaşla bir yere varılamayacağı ve savaşın bitmesi yönünde. Bazısı ‘Barış nasıl gelirse gelsin, yeter ki gelsin’ derken, bazıları da ‘İnsanların hakları iade edilerek barış gelsin ki bir daha kan akmasın’ diyor. Çok fazla protestoyla karşılaşmadık. Sadece kaldığımız otel önünde İşçi Partisi ve MHP’li bir grup bizi protesto etti. Bir grup bozkurt işareti yaparken, diğer grup zafer işareti yapıyordu.
Hatemi: Öncelikli talep, eşit anayasal vatandaşlık, adalet, güven
İlk izlenimlerim son derece olumlu. Halk büyük bir coşkuyla barışın hemen gelmesini istiyor. İnsanlar Kürt-Türk sorunu olmadığını, problemin sistemle olduğunu ifade ediyorlar ve devletin insanlara eşit mesafede olmasını istiyorlar.
Çalışmalar başladığından bu yana herhangi bir olumsuz tabloyla karşılaşmadım. Ama yoksulluk bölgenin her yerinde hissediliyor. Bölgede fuhuş ve uyuşturucu çok yaygın. İnsanlar ayrıca polisin sert müdahalelerinden, orantısız güç kullanmasından şikayetçi.
İnsanların endişeleri olmasına rağmen bu kadar canı gönülden süreci destekleyeceklerini tahmin etmiyordum. Gerçekten barışın gelmesini istiyorlar. Kimi çocuğunu dağda kaybetmiş kimi askerde… İkisinin de dili Kürtçe ama biz bu insanlara Kürtçe konuşma deyip çocuklarını birbirine kırdırttık. Buna rağmen katiyen “kin”, “nefret” gibi sözcükler duymadım. Kesinlikle bir intikam duygusu içinde değiller.
Diyarbakır’da üç gün çalıştık ama henüz Diyarbakır’ı bitiremedik. Çarşamba günü Mardin ve Şırnak’a gideceğiz. Roboski’ye gideceğiz. Oradan korucu problemleriyle ilgili görüşmeler yapacağız.
Şehirleri ikişer ikişer ayırdık. En son Diyarbakır’a tekrar gideceğiz. Biz bu arada diğer heyetlere bölgedeki talep ve endişeleri aktarıyoruz ki diğer bölgeler oradaki muhataplarıyla bunları paylaşsın ve işleri biraz daha kolaylaşsın.
Ben bir provokasyon olmazsa bu sorunları aşacağımız konusunda ümitliyim. Ancak tabii barış süreci çok daha zor. Dağılmış aileler sorunu var, göç sonucu terk edilmiş evler, o evlere yerleşmiş olan insanlar gibi pek çok farklı sorun var. “Bu Cumhuriyet’i birlikte kurduk ama aynı sofraya oturmadık. Bizim aynı sofraya oturup aynı yemeği birlikte yemek istiyoruz ama bunu şu ana kadar yapamadık” diyorlar.
Anadilde eğitim talepleri var. Halk sınırdışına çıkma fikrine hoş bakmıyor. İnsanlar suça karışmamış çocuklarıyla kucaklaşmak istediklerini söylüyorlar. Cezaevlerinde ağır hasta mahkumların tahliye edilmelerini, siyasi genel af çıkartılmasını istiyorlar. KCK operasyonlarıyla hiç şiddete karışmamış yakınlarının sadece düşüncelerinden dolayı cezaevinde olmasından da son derece şikayetçiler. Ayrıca faili meçhul cinayetlerin sorumlularının ortaya çıkarılmasını, bu faillerin hepsinin hakimler, savcılar tarafından bilindiğini söylüyorlar. Hakikatleri araştırma komisyonu kurulmasının önemin vurgu yapıyorlar. Pek çok talep var. Ancak öncelikli talep, eşit anayasal vatandaşlık, hak, adalet ve güven.
Çalışlar: Gayet makul bir hava var
Çalışmalarımıza bugün Düzce’den başladık. Gün içinde sivil toplum örgütü temsilcileri, kentin önde gelen isimleriyle toplantı yaptık. Şimdi şehir esnafını ziyaret ediyoruz. Sürece destek burada oldukça güçlü.
Herhangi bir olumsuzlukla şu an için karşılaşmadık. Gayet sıcak şekilde karşılandık. Sürece ilişkin değişik düşünceler var. Onları dinliyoruz. Gayet makul ve yumuşak bir hava var.
Erdem: İnsanlar genel olarak süreci anlamış
İzmir’e ve bazı ilçelerine giderek çeşitli toplantılar yaptık. Benim izlenimim Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme yönündeki çözüm süreci çok büyük bir destek alıyor.
Pek çok insanın endişeleri ve soruları da var. Birdenbire bu süreç niçin başladı, olmasının sebebi ne, kimin için yapılıyor ve başarılı olacak mı gibi bazı sorular yöneltiyorlar. O sorulara cevap verdiğimizde genel olarak anlayışla karşılanıyor.
Ben sürece karşı ciddi bir direnç görmüş değilim. Bazı direnen ulusalcı çevreler var tabii. Ama beklediğimden daha iyi gördüm insanların yaklaşımını. İnsanlar konuyu anlamış ve genel olarak destekliyorlar.
İzmir’e gidip daha geniş toplantılar yapacağız. Önümüzdeki günlerde Aydın ve Denizli’ye gideceğiz.
Teker: Toplum barışa hazır
Malatya ve Elazığ’da dört gün boyunca çalışmalarımızı sürdürdük. Sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, akademisyenler ve halk toplantıları yapıyoruz. İki gün Hakkari ve iki gün Van’a gideceğiz.
Bizim gözlemimiz, bu süreç herkesi heyecanlandırıyor ve herkes istekli. Ancak hükümetin geçmişteki söylem değişiklikleri güven sorunu yaratıyor.
Ayrıca üslupla ilgili de insanlar sorun yaşıyor. Hem hükümetin hem muhalefetin kullandığı dil ve zaman zaman komisyon içindekilerin ifadeleri rahatsızlık yaratabiliyor. Genel olarak süreçle ilgili beklentiler şöyle sıralanabilir:
Sivil bir anayasa, anadilin ve eşit vatandaşlığın anayasal güvence altına alınması, köylere dönüşlerinin sağlanması, koruculuğun lağvedilmesi, sınır dışına çekilişlerde gerekli hassasiyetlerin gösterilmesi, siyasi af, değişik inanç gruplarının inançlarını yaşamalarındaki engellerin kaldırılması.
Sonuç olarak tüm kesimlerin çözüm sürecinden ciddi beklentileri var. Kimlikleri 80 yıldır ötekileştirilen kesimler bugüne kadar yaşadıklarını bir kenara bırakmaya hazırlar. İntikam temelli bir yaklaşımları yok. Ancak sürecin başarıya ulaşması için yüzleşmenin gerçekleşmesi gerektiğini ve geçmişte ellerinden alınan haklarının iade edilmesi gerektiğini düşünüyorlar.
Ulusalcı ve milliyetçi kesimin bize karşı nefreti olduğunu görüyoruz. Ama genel yaklaşım böyle değil. Malatya’da bize karşı yürüyüşler yapıldı, radyolardan isimlerimiz okundu ama büyük kesim bu sürece hazır. Yani bir olgunlaşma durumu var.
Çok farklı uçlardaki insanlar ortak bir dil kullanıyorlar. Bu çok önemli. Çünkü bu ülkede herkes herkesi ötekileştiriyor ve kimse kimseyi dinlemiyordu. Bugün farklı kesimlerin aynı talepler çerçevesinde birleşmesi beni hem heyecanlandırdı hem duygulandırdı. Bu toplum bu sürece politikacılardan çok önce hazır hale gelmiş.
Türkdoğan: Bize en çok ulusalcılar tepki gösteriyor
Burdur’da temaslarımızı tamamladık. Halkın büyük kısmı barış sürecini destekliyor ve başarıyla sonuçlanmasını istiyor.
Fakat insanların kafaları biraz karışık. Bunun nedeni de hükümetin bundan beş altı ay öncesine kadar kullandığı çok sert üslup. Şimdi ne oldu diyorlar.
Tepki gösterenler de oluyor ama bunlar sınırlı bir kesim ve genel olarak insanlar üzerinde çok fazla etkileri de yok. Zaten onlar bile konuşulduğu zaman bazı şeyleri anlıyorlar. İşin bir ilginç yanı var. O da muhafazakar veya milliyetçi çevreler değil, ulusalcı çevreler genel olarak bize tepki gösteriyor.
Görüşmeler çerçevesinde çatışmalar esnasında hayatını kaybeden bir polisin ailesini de ziyaret ettik. Kendileri de bize sıcak yaklaştı ve ne olursa olsun kanın durmasını umduklarını ifade ettiler. Haftasonu Hatay’dan çalışmalarımıza kaldığı yerden devam edeceğiz.
Sancar: Mesele toplumsallaşma boyutu kazanıyor
Şimdiye kadar topluca Memur-Sen Marmara Bölgesi il başkanları ve temsilcileriyle bir toplantı düzenledik. Daha önce Barış İçin Kadınlar Girişimi ile Deniz Ülke Arıboğan ve Hülya Koçyiğit bir toplantı yaptılar. Bu haftasonu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Dernekleri Federasyonu’nun toplantısına Yücel Sayman ve Levent Korkut katılacaklar.
Bu hafta başından itibaren İstanbul’da gruplara ayrılarak faaliyetler yürüteceğiz. Yarın Ali Bayramoğlu ve Deniz Ülke Arıboğan Barış İçin Akademisyenler Girişimi ve Çözüm Heyeti Platformu’yla görüşmeler yapacaklar. Çarşamba günü Ali Bayramoğlu ve ben Çanakkale’ye gidiyoruz. Daha sonra yapacağımız geniş kapsamlı toplantıların hazırlığı için çalışacağız.
Cumartesi günü Cumartesi Anneleri’ni ziyaret edeceğiz. Oradan şehit aileleriyle, Alevi dernekleriyle görüşeceğiz. Ardından İzmit’e geçeceğiz.
Bizim diğer heyetlerden farkımız her yere topluca gidemiyor olmamız. Marmara nüfus açısından en yoğun ve kalabalık yer. Bu nedenle gruplara bölünerek çeşitli faaliyetlere katılıyoruz. İstanbul dışına da mümkün ölçüde kalabalık gitmeye gayret ediyoruz.
Akil insanlar diye adlandırılan kişilerin faaliyetlerine başlamış olması ve doğrudan temaslar yapıyor olması en azından şimdiye kadar yaratılmak istenen gerilim ve kutuplaşma havasının yoğunlaşmasını engellemiş ve diyalog atmosferi oluşmasına bence katkıda bulunmuştur.
Böylece mesele toplumsallaşma boyutu kazanabiliyor. Barışın toplumsal bir mesele olduğunu, Kürt sorununun çözümünün toplumsal boyutlarıyla ele alındığında sağlıklı çerçeveye oturabileceğini, karşılıklı anlayış, konuşarak halletme kültürünün yerleşmesi önemli. (EKN)