Sansürün kaldırılmasının yıldönümü olan Basın Bayramı 2013’ten beri Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü olarak anılıyor.
Sansüre karşı basın ve ifade özgürlüğü mücadelesinin sürdüğü bugünlerde bu mücadelenin küçük ama önemli ayaklarından biri olan Okur Temsilcileri/Medya Ombudsmanlarıyla görüştük.
Türkiye’de sadece Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet ve Sabah gazetelerinde bulunan okur temsilciliği kurumu dünyada her ne kadar çok eskilere dayansa da Türkiye’de oldukça yeni bir kurum.
Okur ile gazete yönetimi arasındaki ilişkiyi sağlayan okur temsilciği kurumunu, işleyişini, önemini ve ifade özgürlüğüne katkısını Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Milliyet Okur Temsilcisi Belma Akçura, Cumhuriyet Okur Temsilcisi Güray Öz ve Sabah Okur Temsilcisi İbrahim Altay ile konuştuk.
Okur temsilcisi Belma Akçura, okurun Milliyet gazetesine yaklaşımını şöyle tarif ediyor: "Okurlardan gelen mektuplar genellikle şöyle başlar 'Abdi İpekçi'nin gazetesinde... ' ya da şöyle biter 'Abdi İpekçi'nin gazetesine yakışmadı'..."
İşte Akçura'nın yanıtları:
Okurun sorusu: Bu haber neden görülmedi?
Belma Akçura Kimdir? |
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde okurken, gazetecilik hayatına çeşitli dergilerde muhabir olarak başladı. Kanal E TV program editörlüğü, Radikal Haber Servisinde redaktör olarak görev yaptı. Star Gazetesi'nde "dört açıdan" adlı köşede gündemdeki siyasi konuları tartışmaya açtı. Tabibler Odası, Diş Hekimleri Odası ve Eczacılar Odasının ortaklaşa verdiği İnsan Hakları Basın Sağlık Ödülü'nün sahibi olan Akçura, MİT'çi Yavuz Ataç ile yaptığı röportajı ile Gazeteciler Cemiyeti (TGC)tarafından 2004 en iyi röportaj dalında övgüye değer bulundu. 2007 yılında haber dalında Musa Anter ve Basın Şehitleri Gazetecilik ödülü, aynı yıl Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Jüri Özel Ödülü ve 2010 yılında araştırma dalında Gazetecilik Başarı Ödülü aldı. Haber ve röportajlar yaptığı Milliyet gazetesinde Ekim 2012'den beri Ombdusman olarak çalışıyor. Kitapları: Derin Devlet Oldu Devlet, Devletin Kürt Filmi: 1925-2007 Kürt Raporları, Ağca'nın Derin İlişkileri, Teşkilatın Adamları, Devletin Kürt Filmi: 1925-2011 Kürt Raporları, Olay Yargıya İntikal Etmiştir! |
Ne zamandır okur temsilciliği yapıyorsunuz? Bu işe başlama nedeniniz neydi?
Mehmet Yılmaz Milliyet Gazetesi’nin genel yayın yönetmeni iken Derya Sazak Ombudsman olarak göreve başlamıştı. İnsan hakları ve yargı üzerine haber dizi ve röportajlar yapıyordum. Ombudsman Yardımcısı olarak böyle bir teklif yaptı ben de kabul ettim. Hem haber yapıyordum hem de Ombudsman sayfasının editörlüğünü. Ekim 2012’den bu yana da Milliyet’in Ombudsman’ı olarak görevime devam ediyorum.
Milliyet’in en çok eleştirilen unsuru ne? Hangi konularda eleştiri alıyorsunuz?
Dünyanın herhangi bir yerinde yaşanan acıları görmemek, yok saymak, medyanın ‘etik’ açıdan en çok sorgulandığı alanı oluşturuyor. Yani haberi nasıl gördüğünüzden çok, niçin görmediğiniz de okur açısından önem kazanıyor. Dolayısıyla okur şikâyetleri genellikle kadın, çocuk haberleri, şiddet ve haberin dili üzerinde yoğunlaşsa da Milliyet okurunun ilgi alanı çok farklı…
Öyle ki; sadece şikayet etmiyor, sorguluyor da… Yazı işlerinden yanıt bekliyor. O başlık niçin atıldı? Bu haber niçin görülmedi? Bu haber dili doğru mu? Demekle de kalmıyor takipçisi oluyor. Yazım hataları ile ilgili de şikayet olmakla birlikte gazetenin Ombudsman sayfasında değişikliğe gidildi. Artık içerik olarak da farklı bir duruş sergilemeye çalışıyorum.
Hem gazetem adına hem de Uluslararası Haber Ombudsmanları (ONO) üyesi olarak katıldığım toplantılarda belirlenen ilkeler ve meslek etiği açısından gazetecilere yararlı olabilecek bilgiler üzerinden ombudsmanlık yapıyorum. Yani neyin haber olmadığını değil neyin nasıl haber olabileceğini anlatmaya çalışıyorum. Ombudsmanlık sadece muhabiri yazı işlerini eleştirmek değil, herkes hata yapabilir ancak ilkeli, dürüst adil iyi gazetecilik nedir onun üzerinde yoğunlaşıyorum genellikle.
"Ombudsmanlık sadece okur- gazete ilişkisi değil"
Gazetenizde okur temsilciği görevi dışında bir göreviniz var mı? Medya ombudsmanının başka bir iş yapması mümkün mü?
Ombudsmanlık alanı giderek genişliyor. Siz önce nefret suçunun ne olduğunu anlatacaksınız ki muhabir haberi yaptığında neyin hangi kelimenin ya da cümlenin bu suçu tetiklediğini bilebilsin.
Dolayısıyla birkaç ay önce “Birine ötekinin hakkını sormak” konulu bir dizi yaptım. Bu dizi yazısı nefret söylemlerine karşı bizi bir araya getirecek ya da bizi ayrıştıran konuları belirlemek içindi. Bunu akademisyenlerle de konuştuğumda Ombudsmanlığın tam da aslında bu olduğu konusunda görüş bildirdikleri için gazetem bunu yayımladı.
Habercilik yanımdan hiç vazgeçmedim ama artık haberciliğimi ombudsmanlık alanında geliştiriyorum.
Türkiye’ye Ombudsmanlık kurumunu ilk Yavuz Baydar getirdi ve o sadece Ombudsmanlık yapıyordu. Derya Sazak hem köşe yazarıydı, hem röportajlar yapıyordu ama aynı zaman da Ombudsmanlık da yaptığı için haklı olarak bu tartışma konusu oldu.
Bizde Ombudsmanların sadece kendi kurum içerisindeki okur ile gazete arasındaki sorunları çözmesi gerektiği bir ilke olarak belirlendi. Los Angeles’ta gerçekleşen Organisation of News Ombudsmans toplantısına katıldığımda gördüm ki bizdeki Ombudsmanlık Kurumu küçümseniyor sadece okur ve gazete ilişkisi gibi algılanıyor.
Oysa bu kurum, yeni kavramlar yeni değerler üzerinden şekilleniyor. Elbette bir köşe yazarı gibi yorum yapamazsınız taraf olamazsınız ama ombudsmanlık insan hakları, hukuku, insanlık onuru, eşitlik üzerinden şekillenen ırkçılık ve nefret söylemlerine karşı bir duruş sergileyen çok geniş bir alana sahip. Dolayısıyla evet haber yapmazsınız ama bunlar üzerinden görüş bildirebilirsiniz.
Düşün, sorgula, konuş
Okur temsilciğinin ifade ve basın özgürlüğüne, halkın medya okur yazarlığına etkisi var mı?
Olmaz mı? İnsan hayatı söz konusu olduğunda medya birleştiren mi ayrıştıran mı sorusuna ne kadar sağlıklı yanıt verirseniz medya okur yazarlığı da bunun üzerinden yol alacaktır. Bir sorunu görünmez kılmak ahlaki açıdan nasıl bir sorun yaratırsa görüneni çarpıtmak da o kadar problemlidir. Dürüst ol, herkese eşit mesafede dur, herkesin sesi ol, süzgeçten geçirmeden asla yazma…
ONO toplantısında bize üç bilezik verildi düşün, sorgula, konuş… Bunlar ahlaki açıdan zaten hepimizin öğrenmesi gereken kurallar ve öğrenmek zorundayız.
Medya ombudsmanlığı bugün sadece dört gazetede var. Bu yeterli mi?
Bütün gazeteler televizyonlar hatta internet siteleri kesinlikle Ombudsmanlık kurumunu yaygınlaştırmalı. Hürriyet, Sabah, Milliyet, Cumhuriyetin dışında Ombudsman kurumu yok. Bir ara Yeni Şafak yaptı sonra vazgeçti sanıyorum.
Peki kimler ombudsman olabilir?
ONO başkanımız Stefan Pritchard’a sormuştum ombudsmanlığın kriteri nedir diye dürüstlük demişti. Bilgi kirliliği, hak ihlallerine karşı dürüst, adil olun yeter demişti.
Milliyet, Abdi İpekçi'nin gazetesi
Milliyet hangi alanlarda sorunlu, ya da geliştirilmeli, hangi alanlarda başarılı?
Milliyet’in sahibi kim olursa olsun okurlardan gelen mektuplar genellikle şöyle başlar “Abdi İpekçi’nin gazetesinde… “ ya da şöyle biter “Abdi İpekçi’nin gazetesine yakışmadı… Dolayısıyla Milliyet satış olarak nerede durursa dursun herkese eşit mesafede soğukkanlı yaklaşan sansasyonel başlıklardan kaçınan, ağırbaşlı diplomatik dili olan bir gazete olarak algılanıyor ve bence böyle algılanmaya da devam edecek. En başarılı olduğu alan bu sanırım, imajını ne olursa olsun okurun gözünde değişmiyor.
Yazı işleri okurdan gelen tepkileri de fazlasıyla önemsiyor. Bu konuda çok şanslıyım çünkü bir habere bir yanıt istediğim zaman yazı işleri okura karşı inanılmaz bir hassasiyet gösteriyor, çok önemsiyorlar, hata varsa da çok üzülüyorlar özür diliyorlar. Sedat Ergin genel yayın yönetmeni iken yapılan hataları bizzat ombudsmana bildirirdi, Fikret Bila’nın genel yayın yönetmenliğinde ise şunu gördüm: Haberi sizinle tartışıyor, sizin görüşünüzü alıyor ve o kadar iyi sorular yöneltiyor ki sadece o sorular sizi bazen yapacağınız bir yanlıştan kurtarabiliyor.
Gazetenin sorunlu olduğu alan ise en iyi gazetecileri muhabirleri bir okul gibi yetiştirdiği halde piyasanın çok altında ücretlerle çalıştırılıyor olmaları. (EA)