Barış İçin Akademisyenler’in “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzaladıkları için "Terör örgütü propagandası" ile suçlanan Yıldız Teknik (YTÜ) ve Kadir Has Üniversitelerinden üç akademisyen Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 36. ve 34. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde ilk duruşmalarına çıktı.
36. Ağır Ceza Mahkemesi, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Yrd. Doç. Dr. Reyda Ergün'ün avukatının derhal beraat talebini reddederken bildiri nedeniyle açılan ilk davanın 13. ACM’deki dava dosyasındaki belgelerin istenmesine, birleştirme talebinin yanıt geldikten sonra değerlendirilmesine karar verdi.
34. Ağır Ceza Mahkemesi, YTÜ'den ihraç edilen bir akademisyenin avukatının TCK 301. madde yönünden yargılama yapılması için izin istenmesi ve 13. ACM’deki dosyanın incelenmek üzere celbi taleplerini reddetti. YTÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden emekli Prof. Meryem Koray'ın yargılandığı duruşmada da derhal beraat, 13. ACM’deki dosyanın istenmesi ve birleştirme taleplerini reddetti.
İmzacı akademisyenlere yönelik davalar 5 Aralık 2017'de başladı. 15 Şubat itibariyle 124 kişinin ilk duruşmaları, bu kişilerden 16'sının ikinci duruşmaları görülmüş oldu.
Akademisyen yargılamaları haberlerinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
36. ACM
Avukat: Beraatin hukuki koşulları oluştu
Mahkeme heyeti şu isimlerden oluştu: Başkan Hakan Özer, üyeler Ünsal Kudu ve Abdülkadir Yeşiltaş, savcı Hasan Adalı.
Yrd. Doç. Dr. Reyda Ergün’ün avukatı Meriç Eyüboğlu derhal beraat ve birleştirme talebinde bulundu.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/9 ve 193/2 [Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir] maddelerine atıfta bulunan Eyüboğlu, tek delil olan bildirinin iddianamede yer aldığını, başka delil olmadığını ve derhal beraatin hukuki koşullarının oluştuğunu söyledi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) 3 Ekim 2017 tarihli Rusya’nın Çeçenistan’daki faaliyetleri eleştiren, içinde tecavüz, Rusya’nın işgalciliği, soykırım, temelsiz tutuklamalar ifadelerinin yer aldığı iki yazı hakkında “tarihsel hakikati aramanın ifade özgürlüğün içinde olduğu” değerlendirmesini paylaştı. Bildirinin suç olmadığını, şiddeti teşvik etmediğini belirtti.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin Şubat 2017 tarihli Türkiye’nin Güneydoğusundaki Hak İhlalleri’ne dair raporda Temmuz 2015 ve Aralık 2016 arasında 1400’ü sivil iki bin kişinin hayatını kaybettiğine yer verdiğini aktardı.
Bildirinin ardından Ankara’da başlatılan sorguda savcının dosyayı TCK 301. Madde yönünden izin için gönderdiği Adalet Bakanlığı’nın dosyaların birlikte ele alınması gerektiği yanıtı verdiğini hatırlattı. Davalar arasında hukuki ve fiili bağlantı olduğu için 13. ACM’deki dosyanın tamamının istenmesini ve mevcut dosyanın birleştirilmesini talep etti.
Heyet 13. ACM’deki dava dosyasından belgeler istedi
Savcı, 13. ACM’deki dosyadaki duruşma zabıtlarının, iddianame örneğinin, Adalet Bakanlığı’na yazılan kovuşturma izni yazısı ve yanıtın 13. ACM’den istenmesini istedi. “Sanığa atılı eylemin suç oluşturup oluşturmadığı hususunda hukuki takdirin yargılamayı gerektirmesi” gerekçesiyle derhal beraat talebinin reddini istedi.
Heyet, 13. ACM’deki duruşma zabıtlarının, iddianame örneğinin, Adalet Bakanlığı’na yazılan kovuşturma izni yazısı ve yanıtın istenmesine karar verdi, dosyanın tamamının istenmesi talebini reddetti. Birleştirme talebinin yanıt geldikten sonra değerlendirilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 19 Haziran saat 13.40’ta.
34. ACM
1. duruşma: 301. madde için izin talebine ret
Mahkeme heyeti şu isimlerden oluştu: Mahkeme Başkanı Abdullah Özer, üyeler Serkan İçöz ve Oktay Güney, savcı İlkay Özcan.
Yıldız Teknik Üniversitesi’nden ihraç edilen bir akademisyen duruşmaya katılmazken avukatı TCK 301. Madde yönünden yargılama yapılması için Adalet Bakanlığı’na izin yazısı yazılması, 13. ACM’deki dosyanın incelenmek üzere celbini talep etti.
Savcı, “Mahkememizce TCK 301. madde gereğince açılmış herhangi bir dava bulunmadığı ve sanığın da savunması alınmadığı” gerekçesiyle Adalet Bakanlığı’ndan soruşturma izni alınması ve bu yönde 13. ACM’deki dosyanın incelenmek üzere celbi talebinin reddini istedi.
Heyet, “Deliller toplandıktan sonra atılı suçun nitelendirilmesinin yapılabileceği, deliller toplanmadan, savunma alınmadan atılı suçun TCK 301. madde kapsamında bulunduğu gerekçesiyle bakanlıktan izin istenmesinin aynı zamanda ishas-ı rey anlamına gelebileceği, suçun nitelendirmenin mahkemenin görevine giriyor olması bu nedenle başka mahkemenin ya da bakanlığın nitelendirmeye yönelik görüş yazısının mahkemeyi bağlayıcı olmaması” gerekçesiyle talepleri reddeti.
Heyet ayrıca, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na (CBS) yeniden müzekkere yazılarak iddianameye konu olan 11 Ocak 2016 ve 10 Mart 2016 tarihli açıklamaların yazılı, görsel ya da internet ortamında açık kaynaklarda yayınlanarak paylaşımının yapılıp yapılmadığı konusunda bilgi verilmesini istedi.
Bir sonraki duruşma 13 Kasım saat 09.30’da.
2. duruşma
Akademisyen: 70 yaşımdan sonra ilk defa sanık kürsüsündeyim
Prof. Dr. Meryem Koray şöyle konuştu:
“Hukuk fakültesi mezunuyum, yıllarca hukuka giriş dersleri verdim. Bildirinin TMK 7/2 ile lafzen de ruhen de ilgili olmadığını düşünüyorum. Bildiri insanlık adına bir çağrıdır ve bu haliyle ancak fikir özgürlüğüne girer.
“Haklar hukukun ebeveynidir. Haklar olduğu için hukuk vardır. Hukuk değişebilir ama haklar oradadırlar. Hukukun hakları koruyabildiği müddetçe görevini yaptığından söz edilebilir.
"Bu bildiri ifade özgürlüğü kapsamındadır. Terör propagandası ile ilişkisi yok. Bence davanın da açılmaması gerekirdi. Beraatimi istiyorum, bu yönde karar vermezseniz ayrıntılı savunma için süre isterim.”
Hakimin sabıkası olup olmadığına dair sorusuna “Hayatımda ilk defa bu kürsüdeyim 70 yaşımdan sonra nasip olduğu için teşekkür ederim. Hayatımda eksikmiş, tamamlandı” yanıtı veren Koray’a hakim “Kendinize teşekkür edeceksiniz” karşılığı verdi.
Derhal beraat ve birleştirme taleplerine ret
Meriç Eyüboğlu derhal beraat ve birleştirme talebinde bulundu.
TMK 7/2’de yer alan şiddet, şiddeti övme ve teşvikin bildiride yer almadığını, bildirinin ifade özgürlüğü kapsamında bir eleştiri ve barış talebi metni olduğunu, suçun oluşmadığını belirterek derhal beraatin koşulların oluştuğunu söyledi.
Bildiri nedeniyle açılan dosyalar arasında fiili ve hukuki bağlantı olduğunu belirterek 13. ACM’deki dosyanın istenip bu dosyanın birleştirilmesini talep etti.
Savcı, “atılı suçun unsurlarının tartışılmadan CMK 193/2 maddesi kapsamında sanık hakkında toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısı oluşamayacağından derhal beraat kararı verilemeyecek olması, suç kastının bulunup bulunmadığı yönünde sanığın savunmasının alınmasıyla unsurların tartışılabilecek olması ve sanığın savunmasının alınmamış olması” gerekçesiyle derhal beraat talebinin reddini; “suça konu bildirinin aynı olması dışında dosyalar arasında herhangi bir şahsi, fiili, hukuki irtibat bulunmaması, savunma aşamasından sonra yargılamanın her aşamasında mahkemece birleştirme kararının verilebilecek olması, bildiriye imza atmaları nedeniyle hakkında dava açılan kişi sayısı ve bu kişi sayısı nedeniyle yargılamaların uzayacak ve makul sürede bitmeyecek olması” gerekçesiyle de birleştirme talebinin reddini istedi.
Mahkeme, suça konu bildirinin bir bütün halinde değerlendirilmesi ve suç kastının tespiti açısından sanık savunmasının alınması gerekmesi” gerekçesiyle derhal beraat talebinin reddine; “her iki dosyada ortak olan tek şeyin bildiri olması, bildiriye imza veren yaklaşık 200 sanığa dava açılmış olması, imza toplamının 1128 kişi olması, kalan şahıslar hakkında da dava açılması ihtimalinin bulunması, bir dosyada bu sayıda sanığın savunmalarının alınıp yargılamanın süresinde yapılma ihtimalinin bulunmaması bunun adil yargılanma hakkının ihlali kapsamında kalabilecek olması” gerekçesiyle 13. ACM’deki dosyanın celp ve birleştirme talebinin reddine karar verdi. Sanık ve avukatına savunma için ek süre verdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na (CBS) yeniden müzekkere yazılarak iddianameye konu olan 11 Ocak 2016 ve 10 Mart 2016 tarihli açıklamaların yazılı, görsel ya da internet ortamında açık kaynaklarda yayınlanarak paylaşımının yapılıp yapılmadığı konusunda bilgi verilmesini istedi.
Bir sonraki duruşma 27 Eylül saat 11.30’da.
Ne olmuştu? 1128 akademisyen, 10 Ocak 2016'da "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi" adına "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı bildiriyi yayınladı. Toplam imza sayısı 2212'ye ulaştı. Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya ve Doç. Dr. Kıvanç Ersoy ve Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı Barış İçin Akademisyenler/İstanbul grubu adına "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisi kapsamında yaşananları 10 MArt 2016'da basın toplantısıyla paylaştı. Camcı dışındaki üç akademisyen 15 Mart 2016’da; tutuklama kararı çıktığında yurtdışında olan Camcı ise Türkiye’ye döndüğünde 31 Mart 2016’da “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklandı. Dört akademisyen 22 Nisan 2016'daki ilk duruşmada serbest bırakıldı. İlk duruşmada savcı suçlamayı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. maddesinde belirlenen "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" şeklinde değiştirmesiyle yargılama izni için Adalet Bakanlığı'na başvuruldu. Ekim 2017'de en az 148 imzacı akademisyen hakkında da iddianame hazırlandı. Savcı İsmet Bozkurt'un hazırladığı iddianamede imzacı akademisyenler 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2 maddesinde yer alan "Terör örgütü propagandası" ile suçlandı. İlk duruşmalar 5 Aralık 2017'de görüldü. 15 Şubat itibariyle 124 kişinin ilk duruşmaları, bu kişilerden 16'sının ikinci duruşmaları görülmüş oldu. Akademisyen yargılamaları haberlerinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz. |
(BK)