Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği (ÖED), Barış İçin Akademisyenler’in (BAK)“Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini açıklamalarından bu yana yaşananlara dair açıklama yayınladı.
ÖED, 11 Ocak sonrası akademisyenlerin tutuklanmasına varan süreçle birlikte üniversiteye yönelik baskıların da arttığını söyledi.
Üniversitelerde eğitim, öğretim ve araştırma koşullarının hoşgörü ve uzlaşma yoluyla sağlanması ve imzacı akademisyenlere yönelik süren tüm siyasi baskıların kaldırılmasını beklediklerini belirtti.
“ÖED olarak beklentimiz üniversitelerde eğitim, öğretim ve araştırma koşullarının hoşgörü ve uzlaşma yoluyla sağlanması ve imzacı akademisyenlere yönelik süren tüm siyasi baskıların kaldırılmasıdır. Üniversitelerin ancak bu koşullarda asli işlevlerini yerine getirerek, toplumsal barışın ve ilerlemenin gerektirdiği bilgiyi üretebileceğine inanıyoruz.”
“Akademisyenlerin yanındayız”
ÖED, 11 Ocak’ta duyurulan bildirinin ardından yaşananlara “kaygıyla tanıklık ettiğini” söyledi.
Bildiriye imzacı olan akademisyenlerin idari ve adli soruşturmalar, gözaltı, ev araması, işten çıkarma, istifaya zorlama ve görevden uzaklaştırmalarla karşılaştığını hatırlattı.
Esra Mungan, Muzaffer Kaya ve Meral Camcı’nın ile birlikte tutuklanan Kıvanç Ersoy’un da ODTÜ mezunu olduğunu belirtti.
“ODTÜ Matematik mezunu olan Kıvanç Ersoy aynı bölümde araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. Bu dönemde kendisini, sadece bilimsel çalışmalarıyla değil akademisyen olmanın toplumsal sorumluluklarını yerine getiren bir meslektaşımız olarak tanımıştık. Kıvanç Ersoy’un şahsında, 11 Ocak tarihi sonrasında hukuksuz uygulama ve baskılara maruz kalan tüm akademisyenlerin yanında olduğumuzu beyan ederiz.”
“Üniversiteler eleştirel kurumlardır”
ÖED, Üniversitelerin varoluşları gereği, toplumların ilerlemesi yönünde bilgi üreten ve bu ilerlemenin toplumsal sorumluluğunu üstlenen eleştirel kurumlar olarak şekillendiğini belirtti.
“Bu nedenle, tarihin farklı dönemlerinde farklı toplumlarda yaşanan üniversitelerin hedef alınması olgusu, otoriterleşmenin göstergelerinden biri olmuştur.
“Ülkemiz tarihinde de siyasi iktidar krize girdiği her dönemde üniversiteleri hedef almış ve gerçekte krizin aşılması yönünde ortak akıl üretebilecek kadroları tasfiye etmeye yönelmiştir.”
“Bilimsel öğretim ve çalışma koşulları engellendi”
Açıklamada “Akademisyenlerin siyasi otoritenin katılmadığı ve hatta karşısında olduğu düşünceleri ifade edebilmesi demokrasi ve ifade özgürlüğünün en önemli gereklerinden olduğu” vurgusu yer aldı.
“Bu düşünce özgürlüğünün korku, baskı ve cezalandırma yoluyla engellenmesi hiçbir toplumsal kesimin faydasına değildir. Ayrıca, hatırlatmak isteriz ki, hukuk devletinin temel gereklerinden biri olan siyasal ve toplumsal eleştirinin suç sayılmaması ve fikir beyanı özgürlüğünün herkes için güvenceye alınması, gerek Türkiye Cumhuriyeti yasalarınca, gerekse Türkiye’nin tabi olduğu uluslararası sözleşmelerce korunmaktadır.
“Oysa, 11 Ocak sonrasında yaşananlarla birlikte, bir kurum olarak üniversiteye yönelik baskılar da artmış, henüz geçtiğimiz hafta içinde Ankara Üniversitesi Dil, Tarih, Coğrafya, İletişim ve Siyasal Bilgiler Fakülteleri, Hacettepe ve Mimar Sinan Üniversitelerinde sağlıklı bir şekilde bilimsel öğretim ve çalışma yapabilme koşulları engellenmiştir.” (BK)