İstanbul Balat’ta bulunan Kadın Eserleri Kütüphanesi’ne yolunuz daha önce hiç düşmediyse, bugünlerde ne yapın edin kütüphaneye bir uğrayın derim.
Çünkü, Osmanlı’dan günümüze Türkiyeli kadınlara dair bilgi ve belgelerin bir arşiv gibi saklandığı kütüphane, "Cesur Kadınlar: Türkiye Akademisinde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları” fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor.
Sergide, farklı disiplinlerden 26 kadın akademisyenin fotoğrafı yer alıyor. Akademisyenlerden altısı şuan hayatta değil.
Eğer güneşli bir günde kütüphaneye giderseniz, kedilerin ayaklarınızın etrafında dolaştığı kütüphanenin avlusunda sergiyi görebilirsiniz. Ama benim gibi yağmurlu bir güne denk geldiyseniz, kütüphanenin görevlileri sizi ikinci kata yönlendirecektir. Bu sefer de arşiv kitaplarının, gazete kupürlerinin arasında özenle yerleştirilmiş fotoğrafları takip edeceksiniz.
“Sergi hafızaya kayıt düşüyor”
Daha ilk adımınızı atar atmaz Prof. Dr. Serpil Sancar, Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu, Prof. Dr. Ayşe Güney Ayata ve Prof. Dr. Gülay Toksöz’ün fotoğraflarıyla karşılaşıyorsunuz.
Hemen üst taraflarına ise özenle yerleştirilmiş olan bu yıl Grevio Başkanı olarak seçilmeyen toplumsal cinsiyet çalışmalarındaki en önemli isimlerden Prof. Dr. Feride Acar’ın fotoğrafı karşılıyor sizi.
Sergi sizde derin bir vefa hissi yaratıyor. Türkiye’de akademik feminizmin seyrini kadın araştırmaları merkezlerinin kurumsallaşma süreçlerini mercek altına alan bilimsel araştırma projesinin ve serginin yöneticilerinden olan Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu da serginin vefa, saygı gibi meramlarının yanısıra, hafızaya kayıt düşme gibi önemli bir derdi olduğunu söylüyor:
“Sergi bizim için akademide toplumsal cinsiyet alanında çalışma yapan ilk kuşak akademisyenlere bir saygı ve vefa niteliğinde. Hemen her disiplin içinde ya da özerk bir disiplinler arası alan olarak kadın, toplumsal cinsiyet, erkeklik çalışmaları, queer çalışmaları… Bunların hiç biri bir anda tepeden inmedi. Zorlu mücadelelerin, çalışmaların ve aktarımların bir sonucu aynı zamanda.”
‘Sergi kuşaklar arası köprü gibi'
“Sergide bu çalışmaları yapanları anlatmaya çalıştığımız gibi, sonraki kuşaklara da aktarım yapmak istedik. Böylelikle, hem her kuşağın içine doğduğu koşulların kendiliğinden olmadığını ya da kendileriyle başlayan bir süreç olmadığını daha önceki kuşakların ve her kuşağın kendi farklılıklarıyla katkı yaparak elde ettikleri kazanımlar olduğunu ortaya koymak mümkün oluyor; hem de her kuşağın kendi özgün katkılarını ve farklarını görebilme imkânı da ortaya çıkmış oluyor.”
13 üniversitenin “toplumsal cinsiyet” çalışmaları inceleniyor
Sergi, “Türkiye Üniversitelerinde Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları: Kurumsallaşma ve Dönüşüm” başlıklı çalışma çerçevesinde gerçekleştirildi.
Çalışmayı, Bremen Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yasemin Karakaşoğlu, Dr. Charlotte Binder ve araştırma görevlisi Deniz Dağ ile birlikte yürüttüklerini vurgulayan Çubukçu, kadın ve toplumsal cinsiyet araştırmaları merkezi olan, kimi aktif kimi tabela niteliğinde de olsa, 90 civarında olan üniversiteden 13’ünü derinlemesine incelediklerini söylüyor:
“13 kadın ve toplumsal cinsiyet araştırmaları merkezi olan üniversiteye dair saha çalışması yaptık. Web sayfalarından düzenledikleri etkinliklere bakarak, akademik programlarını inceleyerek, kurucu müdürlük yapan ve hala yönetici olan öğretim üyeleri ile derinlemesine görüşmeler yaparak geniş bir çalışma yürüttük.
‘Analiz sonuçları kamuoyu ile paylaşılacak’
“Bu çalışmanın analizlerini yapmakta olduğumuz bir aşamadayız; Önümüzdeki aylarda çalışmamızın sonucunda çıkartacağımız yayını özellikle çalışmamızın her aşamasında bize katkılarını, görüşlerini ve deneyimlerini paylaşan uzman akademisyenlerle ve elbette kamuoyu ile paylaşacağız.”
Sergi İstanbul dışına da taşınabilir
“Sergide, altısı kaybettiklerimizden olmak üzere ikinci dalga feminizmin akademideki 60 yaş üstü ilk kuşaktan farklı disiplinlerden, 26 kadın akademisyene yer verebildik. Elbette ki çok daha fazlası olduğunu biliyoruz. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi imkânlarımız bu kadarına yetti” diyen Çubukçu, “Benzeri çalışmalarla bu hafızanın daha da genişletilebileceğini beklediklerini” vurguluyor ve ekliyor: “Umuyoruz ki bu araştırma ve sergi, başka çalışmalara da ilham verici bir etki yapar ve bu alanda yaratılan bilgi, deneyim ve birikimin daha da çoğalması ve görünür kılınmasına imkân sağlar. Fotoğrafları da fotoğraf sanatçısı Seçkin Uçan Divan çekti.”
Serginin başka üniversite ve mekânlarda da sergileneceğini söyleyen Çubukçu, serginin dijital ortama da aktarılacağını ifade ediyor. Bu sayede, sergideki fotoğraflara ve bilgilere ulaşmak isteyen herkesin erişimi daha kolay olacak.
Ayrıca, serginin İstanbul dışındaki kentlere de götürülmesi hedefleniyor.
Sergide fotoğrafı olan akademisyenler şöyle: Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, Prof. Dr. Aysel Çelikel, Prof. Dr. Necla Arat, Prof. Dr. Mine Göğüş Tan, Prof. Dr. Deniz Kandiyoti, Prof. Dr. Yakın Ertürk, Prof. Dr. Meryem Koray, Prof. Dr. Şahika Yüksel, Prof. Dr. Feride Acar, Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Prof. Dr. Yıldız Ecevit, Prof. Dr. Nevin Gaye Erbatur, Prof. Dr. Gülnur Acar Savran, Prof. Dr. Belkıs Kümbetoğlu, Prof. Dr. Serpil Sancar, Prof. Dr. Yeşim Arat, Prof. Dr. Gülay Toksöz, Prof. Dr. Ayşe Güneş Ayata, Prof. Dr. Ayşe Saktanber, Prof. Dr. Ayşegül Yaraman, Prof. Dr. Türkan Saylan, Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, Prof. Dr. Ferhunde Özbay, Prof. Dr. Şirin tekeli, Prof. Dr. Tülay Arın, Prof. Dr. Türkel Minibaş |
Serginin açılışından iki önemli konuşma Serginin açılış etkinliği, 11 Mayıs 2019 Cumartesi günü yapıldı. Açılışta konuşan Sevgi Çubukçu şunları söyledi: "THiç kuşku yok ki, bilimsel bilgi üretimini ve eleştirel düşünceyi bir mücadele alanı olarak gören feminist akademisyenler sayesinde, kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmaları disiplinler arası, özerk bir akademik alan olarak kurumsallaştı. Bremen Üniversitesi ile Blickwechsel: Çağdaş Türkiye Araştırmaları (Stiftung Mercator Programı) çerçevesinde yürütmekte olduğumuz araştırma, tam da bu birikimin kurumsallığına, sürekliliğine ve değişimine bakıyor. İkinci feminist dalga olarak tarif edilen bu sürecin öznelerinin, 1980'li yılların sonunda, akademiyle doğrudan ya da dolaylı olarak ilişkilenen, feminist bilgi üretimine katkıda bulunmuş olan akademisyen, düşünür ve politik kadınlar olduğunu biliyoruz.
"2. Bu hafızayı ortaya koyarken bir diğer muradımız da, kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının gelişiminde motor güç olan, bilgi üreten, eğitim veren, her daim politik mücadele vererek risk alan kadınların hakkını teslim edebilmek idi. "Hemen harekete geçtik"Serginin ve Projenin bir diğer yürütücüsü olan Bremen Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yasemin Karakaşoğlu da şunları belirtti: "Türkiye üniversitelerinde kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının kurumsallaşmasında, hiç kuşku yok ki, feminist grupların büyük bir katkısı var. Bremen Üniversitesi ve Mercator Vakfı Çağdaş Türkiye Araştırmaları çerçevesinde yürütmekte olduğumuz "Türkiye Üniversitelerinde Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Kurumsallaşma ve Dönüşüm Süreçleri" başlıklı projenin fikri 2015´de Haliç yakınlarında bir otelin kahvaltı salonunda ortaya çıktı. "Sevgi, Asli Polatdemir ve Charlotte Binder bitirmekte olduğumuz "Türkiye´de kadın hareketleri" projemizi hakkında sohbet ederken, çalışmanın devamı için kafa yoruyorduk. Tam da orda, Sevgi çoktan beri akademik feminizm, kadın ve toplumsal cinsiyet çalışmalarının kurumsallaşması ile ilgili karşılaştırmalı bir araştırma yapmak istediğini dile getirdi ve ampirik çalışmamızın ana hatlarını geliştirmeye başladık. "Fikir anında hepimizi sardı. Bu çizgide bir proje geliştirmeye ve Mercator Vakfı'na sunmaya karar verdik. İkinci kez Mercator Vakfi'nin seckin jurisini proje taslağımız yönünde ikna edebildiğimize çok sevindik. Hem merak ettiğimiz konuya odaklanabilmek hem Bremen-İstanbul hattını kuvvetlendirmek için yeni bir imkân acildi." |
(EMK)