"Eric Fassin, Türkiyeli Barış akademisyenleri ile dayanışma içinde önemli bir Fransız akademisyenidir. Kendisi Türkiye'ye birçok kez gelerek Barış Akademisyenleri ile dayanışma içinde konferanslar verdi, davalara katıldı. Aynı zamanda Fassin, Fransa'daki Barış Akademisyenleri tarafından 2017'de kurulan Türkiye'de Barış İçin Akademisyenler ve İnsan Hakları Savunucuları ile Dayanışma Derneği (SUP-DDHT) Yönetim Kurulu üyesi. Şu anda bu arkadaşımız Fransa'da tehdit altında ve kendisi ile dayanışma sırası bize geldi. Bu bağlamı özetlemek gerekirse şunları söyleyebiliriz.Fransa'da son dönemde ardı ardına gelen İslamcı grupların saldırıları sonrasında Fransa Eğitim Bakanı Jean-Michel Blanquer yaptığı açıklamalarda akademisyenlere yönelik bir yaftalamaya girişti ve bu olayların "İslami solcu" diye etiketlediği sol entelektüellerin çalışmaları yüzünden olduğunu söyleyerek onları suçladı. Solda konumlanarak toplumdaki farklı ayrımcılıkları kesişimsellikleri içinde analiz etmeye çalışan entelektüellere yapılan bu yaftalamaya Fransa'daki 100 kadar akademisyen destek vererek basına açıklamada bulundu. Bunun üzerine 2000'i aşkın solcu ve demokrat akademisyen bir karşı metin imzalayarak bu yaftalamanın akademik araştırma ve ifade özgürlüğüne karşı bir müdahale olduğunu, aşırı sağ ile bir işbirliği barındırdığını söylediler. Tam da bu tartışmaların yapıldığı dönemde akademide ve araştırma alanında reform yasa tasarısının, içinde üniversite kampüslerinde sosyal hareket, işgal ve eylemleri yasaklayıcı maddeleri de barındıran haliyle oylanması ise oldukça manidardı. Eric Fassin, Mediapart'da yayınladığı aşağıdaki makalesinde son dönemde aşırı sağ gruplardan aldığı tehditlerin Fransa demokrasisi açısından anlamını tartıştı. Bu makale, neo-liberal politikaların aşırı sağ ile işbirliğini analiz etmesi ve global bir meselenin Fransa ayağını incelemesi açısından önemli. Bu sebeple Fransa'da bir grup Barış Akademisyeni olarak makaleyi Türkçe'ye çevirmeyi istedik. Aynı zamanda kendisi ile bir dayanışma kampanyası başlattık: Hem İslamcı teröre hem de radikal sağ teröre karşı eleştirel tutum alan arkadaşımızın yanında olduğumuzu bildirmek için kendisi ile bir dayanışma videosu hazırladık ve kampanya dahilinde sosyal medyada dolaşıma soktuk. Kampanya #SoutenonsEricFassin hashtag'i ile dolaşımda." Buket Türkmen, Paris Nanterre Üniversitesi, Sophiapol Araştırma Merkezi'de profesör sosyolog. |
Eric Fassin'in kendi blogunda yazdığı yazıyı Barış Akademisyenleri'nin çevirisiyle yayınlıyoruz:
Kim kimin suç ortağı?
"Ben hocayım. 16 Ekim günü bir hocanın kafası kesildi. Ertesi gün Twitter'dan şu tehdidi aldım: "Sizi her şeyin yerle bir olacağı gün kafası kesilecek pislikler listeme koydum. Bu liste uzun ama sabredin: Sıranız gelecek." Bu mesaj Kasım 2015'deki saldırılar sonrası yayınladığım bir blog yazımı post ettiğim tweetime cevaben yollanmış: "Terörizmi yenmek için (gerekli olsa da) teröristlerle mücadele etmek yetmez. Eylemlerinin etkisiz olduğunu, bize bir tepki siyaseti empoze etmeyi başaramadıklarını göstermek gerek." Kısacası "düşmanlarımızın istediği şeyi yapmamız söz konusu olamaz". Teröristler bir "medeniyetler çatışması" kışkırtmaya çalışıyorlarsa, ne olursa olsun tuzaklarına düşmekten kaçınmalıyız."
Tehditler ilk kez değil
İlk defa ölüm tehdidi almıyorum. Sosyal medyada senelerdir troller beni taciz ederler: Hakaretler gündeliktir; tehditler ise fırsat oldukça. 2013 yılında Noel zamanı evime isimsiz bir mektup geldi. İslam düşmanı makaleleri kopyalayarak solu "ihanet" ile suçluyor ve bir Direniş broşürünü taklit ediyorlardı. Bir darağacı altında şu kelimeler vardı: "Nerede olurlarsa olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar, hainler cezalandırılacaklar." Liberation'da bunu değerlendirmiştim: “Eve gönderilmiş bir posta şu anlama gelir: Nerede oturduğunu biliyoruz ve zamanı geldiğinde seni bulabiliriz." Ve ayrıca ekliyordum: "Aşırı sağ yüzünü gizleyerek ilerlemeye devam ediyor, henüz adını söylemeye cesaret edemiyor." Oysa bugün durum değişti. Bugün tehditler bir neonazi hareketin bilinen bir figürü tarafından imzalanarak gönderiliyor. Bunun üzerine şikayette bulundum. Bir akademisyen olarak hedef alındığımdan üniversitem bana işyerimde korunma sağlıyor.
Aşırı sağ cesaretlendiriliyor
Bu şekilde, aşırı sağ gemi azıya alıyor. 29 Ekim günü, Fransız Eylem[1], Concorde meydanına hiç ceza almadan bir pankart açabiliyor: "Cumhuriyetin kafasını keselim." Bu, Nice'de yeni bir İslamcı saldırıdan bir saat sonra, ama aynı zamanda Avignon'da başarısız bir neofaşist saldırı girişimi sonrasında oluyor. Adam vurulmadan önce bir Mağripli tüccarı tabanca ile tehdit etti. Üzerinde, Akdeniz’de veya Fransız-İtalyan sınırındaki eylemleri destekleyen “Avrupayı Savun” logolu ceketini taşıdığı Kimlik Kuşağı'ndan[2] olduğunu bildirdi. Bir tanık Nazi selamından bile bahsetti. Cumhuriyet Savcısı yine de güven veriyor: "Bu, Müslüman dini ile hiçbir alakası olmayan, Fransa doğumlu bir Fransız." Ve şöyle bir sonuca varıyor: "Daha ziyade aşırı sağa yakın görünen bir dengesiz burada söz konusu, daha önce psikiyatri kliniğinde kalmış biri. Eylem üstlenilmemiş." "Tıpkı 2019’da eski bir Ulusal Cephe[3] adayı tarafından gerçekleştirilen Bayonne Camii saldırısında olduğu gibi", diye not ediyor Mediapart[4], "Ulusal terörizmle mücadele savcılığı davayı üstlenmek istemedi". Bu faşist bir deliydi, deniyor bize, İslamcı bir terörist değil: Avignon saldırısı bu nedenle neredeyse fark edilmedi.
Eğer Kimlikçiler (Génération identitaire grubunu kastediyor/Ç.N) iktidarın eşiğinde olduklarını düşünüyorlarsa, bu biraz da medyanın buna uygun zemini hazırlaması sayesinde.
Bölücülükten terörizme
Birinde İslamofobi, ırkçılık karşıtı akademisyenlerin suçlanmasıyla kol kola giriyor (ben düzenli olarak parmakla gösteriliyorum). Daha da vahimi aşırı sağ, liderler tarafından cesaretlendirilmiş hissediyor. Bir yıl önce Güncel Değerler'de[5]cemaatçilik, İslam ve göç hakkında konuşmayı seçmiş olan Cumhurbaşkanının kendisi bizzat, sosyal medya ve dergilerden esinleniyor. "Üniversite dünyası suçluydu. Bunun iyi bir damar olduğuna inanarak sosyal sorunun etnikleştirilmesini teşvik etti. Oysa bunun sonucu ancak ayrılıkçılılığa varır." 10 Haziran 2020 tarihli Le Monde gazetesine göre Emmanuel Macron burada "ırkçı söylemi (sic[6]) veya kesişimsellik[7] söylemini (intersectionnalité) hedef alıyor". Inrocks'da bu anti-entelektüalizmden endişemi belirtmiştim: "Gençliği yozlaştıran sofistler: Baldıran ne zaman?" Belki de artık o noktadayız.
Zira bölücülükten bugün terörizme varıldı. Nitekim "üniversiteye zarar veren" "İslami solculuğa" (islamo-gauchisme) saldırı sırası şimdi Eğitim Bakanı’nda: 22 Ekimde Europe 1'de (TV kanalı) "terörizmin entelektüel suç ortakları"nı kınıyor. "Kimi kastediyorsunuz?" diye soruyor Pazar Gazetesi[8]. Bakana göre, "Cumhuriyetçi modelimizin antipotlarında Amerikan üniversitelerinden gelen entelektüel bir matrise ve toplulukları ve kimlikleri özselleştirmek isteyen kesişimsel tezlere karşı verilecek bir mücadele var." Bu ideoloji "Fransız sosyal bilimlerinin hiç azımsanamayacak bir kısmını kangren etmiş": "Bazıları bunu bilinçli yapıyor, diğerleri bu davanın kullanışlı enayileri". Aslında kesişimsellik, evrenselci retoriği yalanlayan ayrımcı düşünceleri çoğullukları içinde incelemeyi mümkün kılar. Bu ırksal noktalara hapsetmenin eleştirisi böylece bir eşitlik ilkesi üzerine temellenir. Oysa, bakanın dediğine bakılacak olursa, burada "İslamcı menfaatlerle çakışan bir dünya görüşü" söz konusuymuş. Yani bölücülüğü üreten ayrıştırma değil, onun eleştirisi oluyormuş...
Aşırı sağa tek kelime yok
Jean-Michel Blanquer*, kesişimsellik kavramı ile toplumumuzun ırklılaştırılmasını, onunla daha iyi mücadele etmek için inceleyenleri "suç ortağı" diye yargılarken, neofaşistler daha ziyade "işbirlikçiler"den söz ediyor ama beni taciz eden troller onun kelimesini kullanıyorlar. Fransa'da İçişleri Bakanı sistematik olarak polislerin tarafını tutarken, Eğitim Bakanı üniversite öğretim elemanlarının hilafına siyaset yapıyor. Marion Maréchal[9] bundan dolayı kendisini kutlayabilir: Eğitim Bakanı "Üniversitede solun kesişimsel ideolojilerinin tehlikesi üzerine analizimizi paylaşıyor." Zaten "İslami-solculuk"[10] soğuk savaş döneminde aşırı sağın köpürttüğü "jüdeo-bolşevizm"in[11] güncel versiyonundan başka bir şey değil. Ancak Conflans saldırısı üzerine soruşturma kapsamında suç ortaklığından gözaltına alınan Abdelhakim Sefrioui ile sol arasında hiçbir bağlantıyı bilmiyoruz. Buna mukabil, La Horde[12] ve Mediapart'ın, imamın Marine Le Pen'in yakınları ile olan bağlantılarını açığa çıkarmalarına rağmen, bakan aşırı sağ için tek kelime etmiyor. Kamusal tartışmada asla İslami-Lepencilik söz konusu edilmiyor, oysa aşırı sağ ve İslamcıların ortak bir politikası var: "Medeniyetler çatışması".
Akademik özgürlüklerin sınırı
Şüphesiz yöneticilerimiz için akademisyenlere saldırmak, dikkati kendi eksikliklerinden başka bir noktaya çekmenin yoludur: Bir hoca ölür, bunun sorumluluğunu diğer hocalara yüklerler... Daha da iyisi bu, üniversiteyi prekarize edecek Araştırmayı Programlama Yasasına karşı direnişleri de zayıflatma fırsatıdır. Zaten 28 Ekim günü, Senato birinci maddesine bir değişiklik önerdi: "Akademik özgürlükler Cumhuriyet değerlerine saygı içinde uygulanırlar", " Bunların birinci sırasında laiklik gelir." Başka bir deyişle, akademisyenlerin ifade özgürlüğünün sınırlarını artık yalnızca Ceza Kanunu tanımlamayacak. Bazı meslektaşlar, bilimsel ve siyasal anlaşmazlıkları bu şekilde çözmek arzusu ile, Le Monde'da bu saldırıya dayanarak, "cumhuriyet ilkelerini ve akademik özgürlüğü ihlal vakalarını doğrudan tespit edecek" bir makamın kurulmasını talep ediyorlar... Ve bunu "ifade özgürlüğü" adına yapıyorlar! Yani, iç karartıcı şekilde le blog academia'nın[13] da ilan ettiği gibi, bu "sonun başlangıcıdır". Frédérique Vidal, Yüksek Öğretim ve Araştırma Bakanı, bunu açıkça doğruluyor: "Laiklik, cumhuriyet değerleri tartışılmaz." Oysa demokraside, bu kelimelere verilecek anlamlar nihayetinde siyasal bir mevzu değil midir? Kim bunun tanımını dayatacak? Hala "laikliğin sahte adanmışları"nı eleştirme hakkı olacak mı insanların?
Suç ortakları kimler?
Ama hepsi bu da değil. Eğer bölücülük suçlamalarını boşa çıkaran bir dayanışmayı engellemek için değilse, ayrımcılığa uğrayan azınlıklarla yoldaş olan beyazlara saldırmak niye? Teröristlerin tam da istedikleri bu: Zıtlıklara dayalı bir dünya, siyah ve beyaz, "gri alan"sız, Müslümanların İslamcılarla beraber İslamofob bir çoğunluk blokuna karşı ayaklanması. Beni kafamı kesme tehditlerine maruz bırakan o metinde yazmıştım: Liderlerimiz "teröristlere baştan başlamaları için gerekli bütün nedenleri vermeye çalışıyorlar." Bu sonuncuların amacı aslında iç savaş. İslamcı terörizmin entelektüel suç ortakları kimler acaba? Ve neofaşizmin "kullanışlı enayileri"?
Bugün Fransa'da dini olsun olmasın azınlıkların, mültecilerin ve eylemcilerin hakları düzenli olarak çiğneniyor ve bazı bakanlar bir İslamofobi ile mücadele derneği ile akademisyenlere, Unef'e[14] (SUD eğitim'den[15] sonra), Boyun Eğmeyen Fransa[16] ve liderine veya Mediapart'a ve onun yöneticisine aynı anda saldırdıklarında, hepsini "Müslümanların tarafında" angaje olmakla suçladıklarında, bir gerçek açığa çıkar: Demokrasinin temel özgürlüklerin kolu-kanadı kırılmıştır. Ters görünse de Emmanuel Macron'un cumhuriyetçi Fransası gitgide, farklı duruşuna rağmen, Kürt azınlıkla beraber akademisyenlere, sendikacılara, özgür medyaya ve muhalif partilere zulmeden Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiyesi'ne benziyor.
Akademik özgürlükler için harekete geçmeli
İfade özgürlüğü talep etmek için sadece karikatürleri göstermek yetmez. Eleştirel düşünce medyada, sokakta ve toplumun her yerinde duyulabilmeli. Yoksa Samuel Paty'ye gösterilen takdir, katıksız ikiyüzlülük olur. Düşünce, taahhüt ve araştırma özgürlüğü için vuruşmak gerek. Akademik özgürlükleri, hem sosyal medyadaki tehditlere karşı, hem de hükümetin gözdağına karşı savunmak önemlidir. Liderlerimiz teröre karşı korku siyaseti ile cevap veriyorlarsa, demokrasi için endişelenecek çok şey var.
Burada, sosyal medyada veya kişisel mesajlarda desteğini göstermiş insanlara sıcak teşekkürlerimi iletiyorum. Akademik özgürlükler ve bütün özgürlükler için birlikte harekete geçelim!
Eric Fassin kimdir?Ecole Normale Supérieure mezunu. Şu anda Paris 8 Üniversitesinde (Saint-Denis) sosyoloji profesörü. Akademik alanda toplumsal cinsiyet çalışmaları ve feminist çalışmalar perspektifinden Fransa ve ABD'deki cinsiyete ve ırka dayalı ayrımcılıklar üzerine araştırmalar yapıyor. Fransa kamusal alan tartışmalarında sol siyaseti sorunsallaştırır, özellikle de son dönemde İslamofobi çerçevesinde orta sağ siyasetin ve popülist rejimlerin nasıl radikal sağ ile işbirliğine gittiğini iddia ediyor. 2000'li yıllardan itibaren "cinsel demokrasi" (démocratie sexuelle) kavramını kullanmaya başladı. Irksal, etnik, cinsiyete dayalı ve sınıfsal ayrımcılık eksenlerinin birbirini nasıl beslediğini araştırmak için kesişimselci yaklaşımı benimser ve savunur. Türkçe'ye "Popülizm: Büyük Hınç" ismiyle çevrilen kitabı olmak üzere birçok kitabın yazarıdır. |
(NÖ)
[1] Action française: 1898'de kurulmuş, milliyetçi ve monarşi taraftarı aşırı sağcı bir düşünce akımı ve siyasal grup.(Ç.N)
[2] Génération identitaire: Aşırı sağcı gençlik örgütü. Haziran 2020'de "Black lives matter" eylemlerinin Fransız ayağını teşkil eden République meydanındaki büyük eylemler sırasında "Beyaz düşmanı ırkçılık mağdurlarına adalet" pankartı açmışlardı. (Ç.N)
[3] Front National: Jean-Marie le Pen tarafından 1972'de kurulan aşırı sağcı siyasal parti, 2018'de ismi Rassemblement National (Ulusal Toplanma) olarak değiştirildi (Ç.N).
[4] Sol eğilimli Fransız internet yayın organı (Ç.N).
[5] Valeurs actuelles: Aşırı sağcı çizgide haftalık dergi (Ç.N).
[6] Les Inrockiptibles diye de geçer, rock müzik dergisi olarak başlayan ama zamanla kültür ve siyaset konularını da içeren sol eğilimli dergi (Ç.N).
[7] Fransızca "Intersectionnalité" veya İngilizce "intersectionnality": Sosyolojide ve politik düşüncede kullanılan bir yaklaşım. Bir toplumda aynı anda çeşitli tabakalaşma, tahakküm veya ayrımcılık biçimleri yaşayan insanların durumunu incelemek için benimsenilir (Ç.N).
[8] Journal du Dimanche, pazarları yayınlanan haftalık aktüalite gazetesi (Ç.N)
* Fransa eğitim bakanı.
[9] Ulusal Cephe'nin eski milletvekili, Marine Le Pen'in yeğeni. 2017'de politikadan çekilerek Toplumsal İktisadi ve Siyasal Bilimler Enstitüsü'nü (ISSEP) kurarak yönetimine geçti.
[10] İslamofobi karşıtı cephede yer alan sol gruplar ve entelektüeller için aşırı sağ tarafından kullanılan aşağılayıcı bir adlandırma.
[11] Fransa'da Bolşevik devriminin Yahudi devrimi olduğu iddiası ile aşırı sağın kullandığı antisemit niteleme. Daha sonraki dönemlerde antisemit yaftalama için farklı gruplar için de kullanıldı.
[12] Sol eğilimli militan internet gazetesi
[13] Akademik dünyadan haber ve yorumların yer aldığı internet sitesi (Ç.N).
[14] Üniversite öğrencileri sendikası (Ç.N)
[15] Bütün eğitim çalışanları federasyonu.
[16] Jean-Luc Mélenchon tarafından kurulan siyasal oluşum.