"Genellikle sosyal kimlikle ilgili yapılan çalışmalar var. Bunlar da teorik bir çalışma olarak yapılıyor. Çalışmaları Kürt meselesine uygulamak yapılan bir şey değildi -geçen dönemde sakıncalıydı; bu nedenle akademik kalıyorlardı."
Akademisyenler, Kürt sorunuyla ilgili saha çalışmalarının çok az olduğunu, akademisyenlerin bu alanda çalışmaya uzak durduğunu söylüyor. Göregenli, Doç Dr. Serdar Değirmencioğlu ve akademisyen gazeteci Ali Bayramoğlu, neden bu konudaki çalışmaların bunca az olduğunu, raporların neden genellikle kolluk kuvvetlerinden geldiğini bianet'e anlattılar.
Hürriyet gazetesinin haberine göre, Genelkurmay, Başbakan Erdoğan'ın Kürt sorunu açıklamasının ardından bir değerlendirme raporu hazırlatıyor. 23 Ağustos'taki Milli Güvenlik Kurulu'nda (MGK) sunulacak olan raporda " Kürt değil, terör sorunu olduğu vurgulanacak. "
Göregenli: Dezavantajlıları araştırmak zordur
Diyarbakır'da işkenceyle ilgili bir saha araştırmasını yeni sonuçlandıran Göregenli, akademisyenlerin soruna uzak durduğunu söylüyor.
"Aslına bakarsanız bu mesele üzerine konuşan, yorum yapanlar da hep akademisyen. Ama rahatlıkla söyleyebilirim, araştırmadan uzak duruyorlar. Bütün dünyada böyledir; dezavantajlı/adaletsizliğe uğrayan gruplarla ilgili bilgi üretmeye kalktığınızda 'ideolojik' olarak değerlendirilirsiniz.
Çoğunluk suya sabuna dokunmayan araştırmalarla, avantajlı grupların bilgisini üretir.
Kürt meselesiyle ilgili çalışma, ideolojik damgası, hatta PKK'yle ilgili damga yemenize neden olur. Eşcinsellerle ilgili çalışmalar da böyle. Yoksulluk da, homofobi de, vicdani ret de az çalışılan konulardır.
Ama bunu göze almak gerekir. Her söylem ideolojiktir. Devletten yana bilgi de politiktir.
Oysa sosyal bilimlerin sorumluluğu, öncelikle kendi coğrafyasının sorunlarına çözüm bulabilmektir."
"Sorunu içinden görecek olanların çalışması gerek"
Göregenli, araştırmalarda, "olayın asıl aktörlerinin konuşmasının" önemine değiniyor.
"Devlet eliyle birtakım işler yaptırılıyor; bunlar rapor olarak pek ortaya da çıkmıyor; dolayısıyla bilimsel olarak eleştiremiyorsunuz.
Sorunu içinden görecek olanların bu konuyu çalışması lazım. Herkes inanılmaz bir otosansür uyguluyor. Üniversitelerde kaynak da yok.
Diyarbakır'da işkenceyle ilgili alan araştırmamız herhalde sivil bir örgüt tarafından yapılmış bir ilk. Olayın asıl aktörleri konuştuğunda; ben kendi adıma çok şey öğrendim. Orada yaşayan yurttaşların kendini ifade edebilmeleri çok önemli. Kimse onlara bir şey sormuyor."
Bayramoğlu: Devlet içinde bilgi tekeli var
"Güneydoğu'yla ilgili, özellikle bölgede yaşayan akademisyenlerin, bölgeden gelen insanların yaptıkları araştırmalar var. Ama bunlar Kürt sorununu ya da bazılarının deyişiyle Güneydoğu sorununu merkez alan çalışmalar değil" diyor Ali Bayramoğlu ve güvenlik eksenli bilginin iktidarı kuşattığını söylüyor.
"Problem şu: Devletin ya da hükümetin kullandığı bilgi, toplumsal ya da toplumsal-ekonomik, toplumsal-siyasal nitelikte olmuyor. Güvenlik kuvvetlerinin, istihbarat teşkilatlarının topladığı bilgiler, diğer bilgileri kuşatan paketler oluyor.
Türkiye'de devlet içinde bir bilgi tekeli vardır. Yarı askeri kurumlarca kullanılan, üretilen bilgiler, iktidarı kuşatıcı niteliktedir.
MGK'nin faaliyetleri çerçevesinde, 'tüm toplumsal sorunlar güvenliği ilgilendirir' denilip, çok büyük paketler yönlendirici hale getiriliyor."
Bayramoğlu, devletin saha araştırmalarıyla ilgili alanı çok sıkı koruduğuna dikkat çekiyor.
"Stratejik konularda araştırma kolay değil. OHAL'de saha araştırması yasaktı. Saha araştırması dışındaki araştırmalar da çok gerçekçi olmuyor. Belediyeler bile araştırmaları için İçişleri'nden izin almak zorunda.
Güvenlikle ilgili, savunmayla ilgili, devletin tehlikeli gördüğü etnik dokuyla, kültürel dokuyla ilgili araştırmalar çok zor. Devlet bu alanı çok sıkı koruyor.
Hakim üniversitelerdeki anlayış da devletleşmiş, jandarmalaşmış durumda. Yoksa, bir üniversitede 'Güneydoğu Stratejik Araştırmalar' birimi kurmaya yasal engel yok; ama kuran da yok."
Değirmencioğlu: Fon darboğazı özerk araştırmaları sıkıntıya sokuyor
Serdar Değirmencioğlu'ysa, akademisyenlerin önündeki engelleri sıralıyor:
"* Mesele tehlikeli olduğu için, üzerine kafa yormak da tehlikeli.
* Üniversitelerin büyük çoğunluğu Batı'da. Oysa sorun Doğu'da. Uzaklık sorunu var. Kulağa hoş gelmese de, insanlar kendi hayatlarına girmeyen konu üzerine çalışma yapmıyorlar.
* Bu tip çalışmaları, Türkiye'de destekleyen, devletten bağımsız kuruluşlar yok. Devlet üniversitesinde yapacağınız çalışmanın alacağı fon kısıtlıdır. Almak için de belirli yerlerden onay gerekir.
Bu tip çalışmaları destekleyebilecek bağımsız fon veren kuruluşlar olsa, iş daha kolaylaşır. Fon darboğazı özerk, bağımsız araştırmaları sıkıntıya sokuyor." (TK)