Sabancı Üniversitesi, Hrant Dink Vakfı ve Anadolu Kültür işbirliği ile gerekçeleşen "Hrant Dink Anısına Atölye Çalışmaları"nın bu yılki konusu İfade Özgürlüğü.
Cezayir Toplantı Salonu'nda yapılan atölyenin birinci günün ilk oturumunda, 60'lardan beri Kürt sorununun konuşulması için mücadele etmiş, 17 yılını bunun için hapiste geçirmiş İsmail Beşikçi özelinde, "İsmail Beşikçi ve Akademik Özgürlük" konuşuldu.
İsmail Beşikçi'nin de katıldığı oturumun kolaylaştırıcılığını Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Fikret Adanır yaptı; konuşmacılar ise Ankara Üniversitesi'nden Barış Ünlü, İstanbul Şehir Üniversitesi'nden Mesut Yeğen idi.
"Bilinç kopuşunu akademide değil, hapishanede yaşadı"
Ünlü, Beşikçi'nin sadece devlet ve milliyetçi kesim tarafından değil, sosyalist akademisyenlerin de dahil olduğu tüm akademi çevresi tarafından dışlandığını söyledi.
"Kürt ve Ermeni meselesini ısrarla gündeme getirmeseydi, yıllarca hapis yatmasaydı belki bugün bu konuları bu kadar rahat konuşamazdık. Beşikçi sadece bedel ödeyen cesur bir akademisyen değil; bir hakikat anlatıcısı.
Beşikçi, Kürt sorunun etnik bir sorun olduğunu söylediği için akademiden atıldığı halde herkesin ulaşabildiği kaynaklara ulaşarak yazdığı kitaplarla bir şok yarattı. Kürt tarihi yazımına ve Kemalizmin meşruiyetinin sorgulanmasına neden oldu. Bu yüzden de sadece devlet ve milliyetçi kesim değil, sosyalist akademisyenler tarafından da dışlandı.
Beşikçi hapishande Türk sosyalistleriyle değil Kürtlerle kaldı; bu yüzden de asıl bilin kopuşunu akademide değil burada yaşadı."
"Akademisyenler artık hapse atılmıyor ama..."
Yeğen, akademisyenlerin Beşikçi sayesinde eskisi gibi hapishaneye girmediğini ama yine de çalışmalarının farklı mekanizmalarla engellenmeye çalışıldığını söyledi.
"90'larda Batı'da Kürt çalışmaları ivme kazanırken, Türkiye'de de bu meseleyle ilgili üniversitelerde çatlama oluyor; 2000'lerde ise kırılma yaşanıyor. Ancak buna rağmen yine de üniversitelerde Kürdoloji enstitüsü mevcut değil. Bu da Kürt meselesi çalışmalarında akademinin geldiği noktayı gösteriyor.
Bu yüzden benim öngörüm ve umudum, Kürt meselesini çalışan akademisyenlerin üniversitelere paralel bir akademi kurmalarıdır."
"Akademi hala resmi ideolojiyi destekliyor"
Beşikçi, resmi ideolojinin yüksek yargı ve akademi tarafından desteklenerek Türkiye'de sadece siyaseti değil düşün hayatını, bilimi ve sanatı da belirleyen çok temel bir kurum olduğunu söyledi.
"Resmi ideoloji, hiçbir yerde sözü edilmeyen çok belirleyici ve yönlendirici bir kurum. Örneğin burjuvaziinin nasıl sömürücü bir ideoloji olduğunu söyleyebilirsiniz. Ama Kürt sorununu dikkate alarak burjuvaziiyi eleştirirseniz, devletin cezai yaptırımıyla karşı karşıya kalabilirsiniz."
Beşikçi, resmi ideolojinin bilimin kavramlarıyla çok yoğun bir şekilde eleştirilmesi gerektiğini belirtti.
"Devletin idari ve cezai yaptırımlarıyla korunan kollanan bu ideolojiyi eleştiren hocalar çoğalsa da, akademi kurum olarak bunu desteklemeye devam ediyor. Bilimde yanlış ya da saçma şeyler söylemek bile sakıncalı değildir. İfade özgürlüğü sayesinde bunlar zaten düzeltilir." (NV/ŞA)