Fotoğraflar: AA
92. Akademi Ödülleri ya da daha çok bilinen adıyla Oscar Ödülleri'ne bu yıl En iyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Uluslararası Film ve En İyi Özgün Senaryo kategorilerinde ödülleri toplayan Bong Joon-ho'nun "Parazit" filmi damga vurdu.
En önemli ödülleri toplamasının yanı sıra En iyi Film Ödülünü ilk kez yabancı dilde bir filmin alması asıl konuşulan konu oldu.
Öte yandan bu yıl dikkat çekilen bir diğer konu da kadın yönetmenlerin filmerinin aday gösterilmemesiydi. Bu durumu oyuncu Natalie Portman, kadın yönetmenlerin isimlerinin işlendiği bir kıyafet giyerek protesto etti.
TIKLAYIN - Portman, Oscar'da Aday Gösterilmeyen Kadın Yönetmenlerin İsimlerini Kıyafetine İşledi
Oscar tarihinde ilk kez İngilizce dışında çekilen bir filme, en iyi film ödülünün değer görülmesini ve kadın yönetmenlerin gözardı edilmesini sinema eleştirmenleri bianet'e değerlendirdi.
Barış: Belli kalıpların kırılması zor görünüyor
Film eleştirmeni ve akademisyen Janet Barış şunları söyledi:
"Bu yılın Oscarlarının en büyük sürprizi Parasite'in en iyi film, en iyi yönetmen, orjinal senaryo ve yabancı film dahil ödülleri kucaklaması oldu. Oscar tarihinde ilk defa bir yabancı film aynı zamanda en iyi film ödülünü alıyor. Belli ki Akademi'de daha genç, daha farklı ve evrensel filmlere bir açıklık var. Akademi'nin bu şekilde genişlemesi belli kalıpların dışına çıkabilmiş olması önemli.
"Diğer yandan belli kalıpların kırılması da zor görünüyor. Kadın yönetmenlerin aday bile olamayışı, Oscar'larda sıklıkla gömezden geliniyor oluşu da çok açık. Natalie Portman'ın kıyafetiyle bu durumu çok zarif bir biçimde eleştirmesi içeriden bir protesto olarak iyi bir tavırdı."
Vardan: Aşılmış bir eşik
Sinema yazarı Uğur Vardan ise şöyle konuştu:
""Ben Akademi'nin şöyle bir tavrı olduğunu sanıyorum: Önce bir hata yapıyorlar, sonra da, mesela ertesi yıl, bu hatayı telafi etmenin yollarını arıyorlar. Mesela geçen yıl 'En İyi Yönetmen'i alan 'Roma'nın 'En İyi Film'i de alacağı düşünülüyordu, fakat sanki çok iyi koşulmuş bir maratonun sonu getirelemedi ve İngilizce olmayan bir filme 'En İyi Film' unvanını teslim etmekte tutucu davranıldı. Geçen yıl bu eşik Cuaron'un filmiyle aşılacak diye düşünmüştük ama Meksika yapımı 'Roma' yerine 'Green Book' ödüllendirilmiş ve heykel yine 'yabancı'a gitmemişti."
Lakin bu seçimin ardından yükselen sesler işe yaramış görünüyor; bu yıl da 'Parazit'e bu denge içinde en fazla 'En İyi Yönetmen' ödülü verilecek, 'En İyi Film' yine İngilizce konuşulan bir yapıma gidecek diye düşünüyorduk ki Akademi, kendi tarihi içinde radikal bir adım attı ve Bong Joon Ho'nun yapıtını iki ana dalda da ödüllendirdi."
Öte yandan Vardan 'En İyi Film' ödülünün "The Irishman"e verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Peki, bundan sonra ne olacak?
"Akademi'nin yeniden sığ, korunaklı sulara çekilme ihtimali var tabii. Ama öte yandan aşılmış bir eşik ve tünelin ucunda ulaşılmış bir ışık da var. Özetle meseleye olumlu bakmak ve ''En İyi Uluslararası Film' dalında ödüllendirilen bir yapıtın aynı zamanda 'En İyi Film' unvanıyla buluşmasının yüksek oranlı bir seçenek olduğuna inanmak gerekiyor. Ama 'Parazit' seçildi diye de sinemanın, Akademi'nin çeperleri dahilindeki sorunlarının bittiğini düşünmek için çok erken"
Kadın yönetmenlerin yokluğu...
Aynı mantıkla "kadın yönetmenlerin azlığı, daha doğrusu yokluğu" meselesine ilişkin de adım atılacağı görüşünde Vardan:
"Tabii ben böyle dedim diye hemen ertesi yıl sorunlar giderilecek türünden bir durum yok. Ama Akademi'nin daha önce meseleler karşısında 'panik'le hareket ederek kimi çözümlere yönelmesi, aynı davranışı gösterme ihtimalini artırıyor. Bir başka sorun da 'En İyi Film'le 'En İyi Yönetmen' aday sayılarının aynı olmaması. Siz 'En İyi Film'i çekiyorsunuz ama 'En İyi Yönetmen'ler arasında yoksunuz. Hali hazırdaki sistemde bu yüzden dört ya da beş yönetmen açıkta kalıyor."
Bu yıl dışarıda bırakılan isimlerden birinin de güçlü bir film olan "Little Woman"ın yaratıcısı Greta Gerwig olduğunu aktardı Vardan.
"Trump gibi bir başkan olunca herkesin söyleyecek sözü oluyor"
Öte yandan bu yıl ödül konuşmalarındaki 'politik' mesajların yoğunluğuna dikkat çekti Vardan,
"Artık herkes törenlerin aynı zamanda sistemin egemenlerine karşı bir uyarı, dikkat çekme fırsatı sunduğunun ve bütün dünyanın izlediği bir tören üzerinden seslenmenin öneminin farkında. Hoş, bu durum geçmişte de böyleydi ama konuşanların sayısı, genel bir tarih sürecinde bile birkaç kişiden öteye gidemiyordu. Hem daha politik ve nispeten çağından sorumlu bir sanatçı modeli var ortada hem de Trump gibi bir başkan olunca herkesin söyleyecek bir şeyi oluyor" dedi.
Şensöz: Akademi, üyelerine çokkültürlü isimleri kattı
Film eleştirmeni Ali Deniz Şensöz ise birkaç yıl önce Akademi üyelerinin beyaz ve erkeklerden oluşmasının üzerine başlayan tartışmaları hatırlattı:
"Adaylarda siyahlar, kadınlar, farklı etnik gruplardan sinemacılar ve oyuncuların temsil edilmediği düşünülüyordu. O yüzden Akademi birkaç yıl önce üyelerine çokkültürlü isimleri dahil etti. Dünya sinemasından önemli isimler var. Türkiye'den de Nuri Bilge Ceylan, görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki de üye.
Hem dünyaya açıldı hem de dünyanın başka yerlerinden çok fazla üye almaya başladılar. Öte yandan Hollywood içinden gençleri üye yapmaya başladılar. Profili değişti yani."
Bu süreçte aslında ilk büyük sürprizin Akademi'nin hiç ödül vermeyeceği düşünülen "Ayışığı" (Moonlight)'na En iyi Film Ödülünün değer görülmesi olduğunu aktardı:
"O da Trump'ın seçildiği yıldı. Ve karşısındaki en büyük favori 'La La Land' idi. Çok 'beyaz' bir film olarak görülüyordu ama tam o sırada Trump seçilince, siyah ve eşcinsel bir erkeğin büyüme öyküsü olan 'Ayışığı', temsiliyet açısından çok büyük bir mesaj iletecekti ve öyle de oldu."
Parazit'in de kazanmasının büyük bir sürpriz olduğunu söyleyen Şensöz şöyle devam etti:
"Artık Oscar öncesi verilen ödüller, Oscar'ın habercisi değil"
"Hollywood'da söylenen ve duyulan Parazit'in çok sevildiği. Ve Oscar öncesi tüm ödüllerin hemen hemen hepsinin '1917'ye gitmesine rağmen, Parazit'in En İyi Film ödülünü almış olması üyelerin farklı bir mantaliteyle oy kullandığını gösteriyor. Artık Oscar öncesi verilen ödüller de Oscar'ın habercisi değil diyebiliriz.
"Kadın yönetmenler konusunda ise, sanırım bu da zamanla oturacak. Nasıl ki yabancı filmler, siyahlar Oscar almaya başladıysa bu temsiliyete dahil tartışma bir noktada kadın sinemacıların daha fazla ön plana çıkmasına ve aday olmasını da sağlayacak."
Göral: Parazit seyircisini kulaktan kulağa oluşturdu
Son iki ödül dışında pek de sürprizin yaşanmadığını belirten film eleştirmeni ve senarist Burak Göral ise şunları vurguladı:
"Yıllardır şahane filmler çeken, tereddüt etmeden çağımızın en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul edebileceğimiz Bong Joon Ho'nun 'Parazit'i, zaten adı haklı bir şekilde "en iyi uluslararası film" olarak değiştirilen 'yabancı film' kategorisinin açık ara favorisiydi. "Parazit" altyazılı film izlemeyi sevmeyen Amerikalıların en çok izlediği yabancı filmlerden biri oldu. Çok dar bir dağıtımla vizyona çıkmış, kendi seyircisini kulaktan kulağa oluşturmuştu. Ön yargılarını yıkan Amerikalı seyircilerin filme duyduğu ilgi Akademi üyelerine de yansımış anlaşılan, milliyetçi duygularını bir kenara attılar... Ayrıca hem senaryosuyla, hem sinematografik bütün özellikleriyle pırıl pırıl ve çok insani bir film "Parazit". Bu listenin gerçekten de en iyisi. Zekası, duygusu yüksek; karakterleri dolu dolu, meselesi anlamlı ve kalbe dokunabilmeyi başaran bir film.
"'The Irishman' eli boş gönderilmemeliydi"
Sadece Güney Kore diline ait bir film olmasından dolayı değil, böylesi bir 'sınıfsal savaş' filminin bu derece taçlandırılması da konuşulmalı. Kapitalizmin insan hayatına yaptığını, 'paranın sahibi olmanın psikolojisi'ni bu kadar yakıcı bir hikâyeyle anlatan bir filmin en yüksek seviyeden onore edilmesi çok anlamlı.
Sadece Martin Scorsese'nin dev gibi filmi "The Irishman"i de bu kadar eliboş göndermemeleri gerekirdi. Özellikle de "En iyi Uyarlama Senaryo" Oscar'ı ona ait olmalıydı." (AÖ)