Ailesinin 14 yıldır kayıp olan Hasan Ergul'un cesedine ulaşmasını sağlayan İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nden avukat Serdar Çelebi, savcılıklardaki kayıp ve faili meçhul dosyalarının merkezi bir sistemde toplanmasını öneriyor.
Çelebi'ye göre, bu dosyalardaki bilgiler ve özellikle fotoğraflar İnternet gibi bir ortamda yayınlanırsa, yakınları kayıplarına çok daha kolay ve hızlı ulaşabilir.
Ailesi, Ergul'un cesedini 14 yıl sonra, Elazığ savcılığındaki dosyada bulunan fotoğraflardan teşhis etmiş, daha sonra Ergul'un oğlu Valat Ergul'dan alınan kan örneğiyle yapılan DNA testinde, bulunan kemiklerin Ergul'a ait olduğu kesinleşmişti.
Çelebi, "O fotoğraf 14 yıldır savcıdaki dosyada bekliyordu. Oysa böyle bir sistem kurulmuş olsaydı, ailesi Hasan Ergul'a çok daha önce ulaşabilirdi" diyor.
"Bunlar zaten savcılığa intikal etmiş olaylar. Sağa sola atılmış cesetlerin hepsinin fotoğrafı var. Fotoğraflar ailelerin ulaşabileceği hale getirilse, teşhis edebilirler. Ardından da DNA testi yapılır. Ama biz dosyalara ulaşmakta bile zorluk çekiyoruz. Tanıklar 'şahıs Viranşehir'de alındı' diyor. Ama cesedi Silopi'de ya da başka bir yerde olabilir. Bu dosyalardan bir veritabanı oluşturulur, fotoğraflar yayınlanırsa, kayıpların akıbetinin aydınlanması kolaylaşır. "
"Savcılar kendiliğinden harekete geçmeli"
Çelebi, Ergul dosyasında iki ay uğraştıklarını söylüyor. Aile, eski PKK militanı ve JİTEM tetikçisi Abdülkadir Aygan'ın 2004'te Ergul'la ilgili anlattıklarının yeniden gündeme gelmesiyle, Elazığ savcılığına başvurmuştu.
Çelebi, böyle bir durumda savcıların ailelerin başvurusunu beklemek yerine, kendiliklerinden soruşturma başlatmaları gerektiğini söylüyor.
"İHD kayıp yakınları için çok önemli"
Çelebi, kayıp yakınları için İHD'nin önemli bir işlevi olduğunu vurguluyor. "Kayıp yakınları, İHD'ye her şeyi olduğu gibi, korkmadan anlatabiliyorlar. Gerekirse isimlerini gizli de tutuyoruz. Ergul'dan sonra yeni başvurular da olacaktır. O dönemin insanları, her şey gözleri önünde yapıldığı için, bunu devletin yaptığını biliyorlar. Kayıplar, gün ortasında, ellerinde telsiz olan insanlarca alınıyor. Aslında kimin yaptığını biliyorlar. Başlarına aynı şeyin gelmesinden korktukları için konuşamıyorlar. Her olayın bir görgü tanığı var aslında.
"Devletin, savcıların bu güveni sağlaması, tanıklığını anlattığında vatandaşın başına bir şeyin gelmeyeceği güvenini vermesi gerek."
"90'larda Güneydoğu'da çalışan subayların hesapları incelensin"
Çelebi, zorla kaybedilme ve faili meçhul cinayetlerin yaygın olduğu 90'larda Güneydoğu'da çalışan subayların hesap hareketlerinin incelenmesinin, faillerin bulunmasında yararlı olacağı kanısında. "Çünkü kaybetmelerin, öldürmelerin nedenlerinden biri de, buradaki hukukdışı kazançtı. İnsanlar kazanç için de öldürüldü."
Aygan'ın beyanlarında, Çeebi'nin söylediklerini doğrulayan bir vaka var. Mehmet Salim Dönen'in JİTEM tarafından öldürülmesi: "Silvanlı. Bu dağda iken, grup komutanlığı yapmıştı. Amcası onu askeri hastaneye getirmişti. O esnada JİTEM'de sivil memur olarak çalışan itirafçı Urfalı bayan Servet Toprak, bunu teşhis etti. Kendisini tanıdığını, daha önce birlikte aynı görevi yaptığını, bunun gerilla komutanı, grup komutanı olduğunu söyleyerek bu şahsı ve amcasını yakalattı. JİTEM'e getirtti. JİTEM' de üzerinden 7 bin Mark çıktı. Bu Marklar tabi Abdulkerim Kırca tarafından alındı ve bir kısmı Servet Toprak'a verildi. JİTEM'e televizyon alındı. Bu şahıslar da işkence ile öldürüldükten sonra cesetleri atıldı." (TK)