17 Eylül'de başlayacak olan 2012-2013 eğitim ve öğretim yılını 4+4+4 eğitim sistemiyle başlatacak olan Milli Eğitim Bakanlığı'na tepkiler devam ediyor.
60 aylık çocukların okula başlamak için psikolojilerinin uygun olmadığını belirten Manisa Tabip Odası, Eğitim Sen ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ortak basın açıklaması yaparak, Milli Eğitim Bakanlığının topu hekimlere atmaktan vazgeçmesi gerektiğini vurguladı.
Manisa Eğitim-Sen binasında gerçekleştirilen basın açıklamasında ilk olarak söz alan Türk Tabipleri Birliği Manisa Şubesi Genel sekreteri Psikiyatr Doktor Şahut Duran, Milli Eğitim Bakanlığı topu hekimlere atmaktan vazgeçmelidir dedi.
Duran açıklamasında, "4+4+4 uygulamasına ailelerin gösterdikleri tepkilerin çözüm yeri hastaneler değil eğitim kurumlarıdır" dedi.
Duran: Gerekli gelişim altı yaştan önce olmaz
Duran, eğitimcilerden ve sağlık bilimcilerden görüş alınmaksızın hazırlanan yasa tasarısında çocukların nasıl etkileneceğini şu sözlerle açıkladı: "Gelişim dönemi açısından henüz oyun çağında bulunan 66 aylık çocuğun okul öncesi eğitim almadan ilkokul disiplinine girmesi, onun ruhsal, duygusal ve bilişsel gelişimini sekteye uğratarak yıllarca sürecek olan akademik hayatı açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Beş yaş çocuğu (60-71 aylar arası) zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak ilkokula henüz hazır değildir. Çocuğun okul eğitimine katılabilmesi için gerekli sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve motor becerilerinin gelişimi altı yaştan (72 ay) önce tamamlanmaz. Bu bilimsel ortalama dışında kalan çok az çocuk vardır.
Çocukların bu gelişimleri tamamlanmadan ilkokul 1. sınıfa başlamaları ruh sağlığını pek çok yönden olumsuz olarak etkileyecektir:
Küçük yaşta okula başlayanlarda ayrılık kaygısı rahatsızlığı görülme riski, altı yaşında ilkokula başlayan çocuklara göre daha fazladır. Özellikle bu çocuklar okul öncesi eğitim almadılarsa risk daha da artar.
Dürtü kontrolü beş yaşındaki bir çocukta tam gelişmez. Bu nedenle davranışlarının kontrolünü sağlamakta zorlanabilir, sınıfta sırasında bekleyemez ve ilkokulda uyması gereken kurallara uymakta güçlükler yaşayabilir.
Beş yaşından önce el-göz koordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin tam gelişmemiş olması, soyut düşüncenin yetersizliği ve dikkati sürdürmedeki güçlükler nedeniyle bu yaştaki çocuklar öğrenme becerilerinde zorlanacaklardır. Bu yaştaki çocukların okulda belli seviyede başarı elde etmekte zorlanmaları gelişimsel açıdan normal olmasına karşın okul programları kapsamında beklenen kazanımları karşılamamaları nedeniyle, başarısızlık olarak yorumlanacak ve gereksiz olarak 'zekâ geriliği', 'öğrenme güçlüğü' veya 'dikkat eksikliği' olduğu gibi tanımlara maruz kalacaktır ".
Şener: 30 yıl önce denendi ve olmadı
Eğitim Sen adına açıklamada bulunan İsmail Şener ise, bakanlığın nasıl bir sorumluluk aldığının farkında olmadığını söyledi.
Şener, " 72-83 aylık çocuklar doğal olarak 60-66 ay arasındakilere göre çok önde olacak, onlardan daha hızlı öğrenecek, beklenenleri daha kolay yerine getirecektir" dedi.
Beş yaş uygulamasının 1983-1985 yıllarında Türkiye'de denendiğini ve olumsuz sonuçlarından dolayı vazgeçildiğini hatırlatan Şener, açıklamasına şöyle devam etti: "Okul öncesi eğitimi ilkokulun ilk yılına sıkıştırmak ve sınıf öğretmenlerini okul öncesi çağı çocuklarıyla eğitim yapmaya zorlamak gibi bir uygulama dünyada kabul görmüyor. Gelişmiş ülkelerde yaygın ve ücretsiz okul öncesi eğitim ve kreş imkânları sağlanıyor. Eğitimin bu evreleri çocuğa temel oluşturduğundan vazgeçilmez önemdedir, geçiştirilemez.
Veliler endişeli. Birçok velinin çocuğunu okula göndermek istemediğini basından da duymaktayız. Milli Eğitim Bakanlığı ise bu uygulamanın yanlışlığını ve sakıncalarını görmek ve çözüm aramak yerine 'Çocuğunu okula göndermek istemeyen aileler nörologlardan ya da psikiyatrlardan çocuk zihnen okula başlamaya uygun değildir, diyen rapor almak zorundadır' diyerek çözüm bulma işini, hiç danışmadan doktorlara atmıştır."
Kaygısız: Bakanlık hekimlerden medet umuyor
SESi adına konuşan Metin Kaygısız ise plansız, programsız, bilimi ve tarafların itirazlarını dikkate almadan dayatılan uygulamalar nedeniyle hekimlerin zor duruma sokulduğunu, hatta ailelerle karşı karşıya bırakıldığını söyledi.
Kaygısız açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Rapor uygulaması ile kliniklerde tedavisi sürdürülmekte olan hastaların randevularını aksatacak ve tedavileri de yarım kalacak. Milli Eğitim Bakanı'nın bu önerisi pratik uygulamada yaratacağı önemli sorunlar nedeniyle uygulanabilir görünmüyor. Bu sadece milli eğitim kurumlarında çözüm bulması gereken bir sorunun sorumluluğunu başka bir meslek grubuna yükleyerek çözüm aramaktan sıyrılmaya çalışması ve kendi çaresizliğiyle hekimlerden medet ummasıdır." (AY/HK)