15 Mayıs Dünya Vicdani Redçiler Günü'nde bianet'e konuşan vicdani redçi Ersan Uğur Gör, askere gitmeme kararını nasıl aldığını, bunun getirdiği 'sivil ölüm'ü, şüpheli asker ölümlerinin beraberinde orduya güvenin azaldığını anlattı:
"Benim vicdani redçi olmamda politik ve ahlaki nedenlerim ön plandaydı. Zaten anti-militaristtim ve ordunun varlık nedenini meşru bulmuyordum. Vicdani red ile de 18 yaşımdayken Osman Murat Ülke tutuklandığında tanıştım. O zaman kararımı verdim. 2004 yılında da vicdani reddimi açıkladım. Zaten bu benim için kaçınılmaz bir sondu. Askerlik yapmam mümkün değildi. Emir altına girmem mümkün değil."
'Sivil ölüm' nasıl yaşanır!
Gör, askerliğin insanın hayatından çok şeyi alıp götürdüğünü düşünüyor:
"Askerlikte insanın kişiliği de entelektüel kişiliği de eziliyor. Ordunun gözünde sen bir hiçsin. Ne istiyorlarsa yapmak zorundasın. Benim bünyem ve düşünce yapım bunu kaldıramaz."
Vicdani redçilere yönelik "Rahatlarına düşkün oldukları için askere gitmiyorlar" eleştirilerine ise Gör, "Ne zaman hapse gireceğini bilmeden yaşamak ve hapse girdiğinde de ne zaman çıkacağını bilmeden yaşamak bizi şımarık görenlerin kaldırabileceği bir şey değildir" yanıtını veriyor.
Vicdani reddini açıkladıktan sonra yaşadığı 'sivil ölüm'ü anlatan Gör, şunları söylüyor:
"Vicdani redçi olunca birçok haktan mahrum kalıyorsun. Evlenmek, oy vermek gibi. En önemlisi de ekonomik özgürlüğün elinden alınıyor. İş ilanlarında istenen özellikler kısmındaki 'askerliğini yapmış erkek adaylar' ibaresi yüzünden kolay kolay iş bulamıyorsun. Seyahat özgürlüğün de yok. Türkiye'de bile bir yere gitmem demek hapishaneye girmem demek. Sokakta da polisler çevirebilir."
"Aramızda Yehova şahidi de var, milliyetçi de"
Vicdani ret görüşünün geniş bir yelpazeden insanı barındırdığını belirterek, "Vicdani redçiler arasında beş görme engelli, 15 Yehova şahidi, eşcinsel, Müslüman ve milliyetçi var" diyen Gör; sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Vicdani redçi olarak yaklaşık 100 kişi var. Ama hepimizin vicdani red nedenleri aynı değil. Örneğin milliyetçi bir vicdani redçi askerde yaşadığı baskı ve şiddet nedeniyle reddini açıkladı. Ya da Müslüman bir vicdani redci de ordunun kendi dini görüşlerine uygun olmadığını düşündüğü için gitmiyor. Yehova şahidleri de aynı şekilde. Bir günlüğüne temsili olarak askere alınan engellilerden gitmeyi reddedenler de var."
"GATA, eşcinsel porno arşivi gibi"
Özellikle eşcinsellerle ilgili cinsel yaşamlarını kanıtlamalarının istendiğini anlatan Gör, "GATA Türkiye'deki en büyük gay porno arşivi gibi. Eşcinseller cinsel yönelimlerini kanıtlamak için ilişki sırasında çekilmiş fotoğraflarını ve kamera görüntülerini askerlik kurumuna göstermek durumunda" diyor.
Askerlik-namus-güç ilişkisi
"Toplumda, erkek nasıl eşinin namusundan sorumlu tutuluyorsa devletin namusundan da yine aynı şekilde sorumlu olduğu imgelemi yaratılıyor. Ordu, 'Vatan savunması namus borcudur' diyerek önce böyle bir algı yaratıyor, daha sonra bu algıyı içselleştirmeni ve savunmanı bekliyor. Ama aslında ordunun yaptığı şey sana militarist bir ideolojiyi empoze etmek. Askerlikte kanıksadıkları tutumları da daha sonra gündelik yaşamlarına aktarıyorlar. Askerde emir alan, hiyerarşiyi tanıyan erkek, evde eşine, kızkardeşine, annesine emir vermeye, onu aynı şekilde ezmeye çalışıyor."
"Ordu tezgah işlevi görüyor"
Askere alınmaya hazır 14 milyon insan olduğunu belirterek, "Ordunun bu kadar insana ihtiyacı yok aslında. Ama amaç bu insanları tezgahtan geçirmek" diyen Gör, ordunun bu 'tezgah' işlevini şu sözlerle anlatıyor:
"Ordu tam bir tezgah işlevi görüyor. İnsanları alıyor, işliyor, istediği kıvama getiriyor ve bırakıyor. Sonra yenilerini alıyor. Bir otomasyon içinde bunu yapıyor."
Vicdani ret hakkının kabul edilmesi durumunda askere gitme oranının yarı yarıya düşeceğine inandığını belirten Gör, "Erkeklerin çoğu zaten ya toplum baskısından ya da aile baskısından gidiyor" diyor.
Gör, 'Gri ret' olarak tanımladıkları asker kaçaklarının da sivil ölümü ağır şekilde yaşadıklarını anlatarak, "Askerlik yapıp yapmamakla tam olarak yüzleşmediklerinden ve hep muallakta kaldıklarında onlar açısından durum daha kötü" diyor.
"Ordu, güvenilirliğini kaybetti"
Askerliğin yarattığı travmalara ilişkin ise hakkında 159. maddeden dava açılan daha sonra beraat eden Nadire Mater'in Güneydoğu'da askerlik yapanların anlatımlarının yer aldığı 'Mehmedin Kitabı' adlı kitabına atıfta bulunan Gör, şunları söylüyor:
"Kitapta askerlik travmaları açıkça anlatılıyor. Etrafımızdan gidip gelen insanlar da aynı şeyleri anlatıyorlar. Çatışmalara girenler için söylüyorum; hayat mücadelesi vermek kolay bir şey değil. Birini öldürmek veya her an vatan için ölmeye hazır olmanın da kolay olmadığını düşünüyorum. Bir de insanlar doğal olarak oradaki çatışma ortamından korkuyor ve ordunun güvenilirliği de kalmadı. Yarbayın emriyle mayın imha ederken ölen Üsteğmen Çağlar Canbaz, 7 askerin mayın patlaması sonucu öldüğü Çukurca'daki olay, 13 askerin öldüğü Dağlıca baskınının bilinmesi, Elazığ'da bir Teğmen'in ceza diye pimi çekilmiş bombayı vermesi sonucu 4 askerin ölmesi... Vicdani reddin ötesinde yalnızca bu şüpheli asker ölümleri nedeniyle yaşanan güvensizlik insanların askere gitmek istememe nedenlerinden biri."
Yargıya taşınmış vicdani redcilerin "adsız müebbet" ile karşı karşıya kaldığını söyleyen Gör, "Yakalanıp askere alınıyorsun. Orada itaat etmiyorsun. Sonra yargılama ve hapis süreci başlıyor. Hapisten çıktığında yine askere gönderiliyorsun. Yine itaat etmiyorsun ve aynı süreç bir kısırdöngü şeklinde devam ediyor" diyor.
"AİHM kararı var ama Türkiye uygulamıyor"
Gör, 'Vicdani redci' Osman Murat Ülke'ye verilen hapis cezalarını kötü muamele olarak kabul eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3. maddesi olan 'Alçaltıcı Muamele Yasağı'nı ihlal ettiği yönünde verdiği kararın emsal karar niteliğinde olmasına karşın Türkiye'de uygulanılırlığı olmadığını belirtiyor:
"AİHM kararı emsal karar niteliğinde ama uygulanmıyor. AİHM, Türkiye'ye bu konuyla ilgili yasal bir düzenlemeye gidilmesini öneriyor. Ama Türkiye, yalnızca 11 bin Euro'luk tazminat cezasını ödemekle yetindi. Türkiye'nin, AİHS'nin ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Sözleşmesi'nin altına imza atması durumu değiştirmiyor. Yasal düzenlemelerde tanımlanmış bir durumumuz olmadığı için de devletle muhatap olamıyoruz."
"Ordu profesyonelleşse de 'yedek parçaları' askere almayı sürdürecek"
Gör, konunun çözümünün "bireysel bir çıkıştan" geçmediğini ifade ediyor:
"Yakın zamanda bir vicdani red düzenlemesi yapacaklarını düşünmüyorum. Ama bu hakkı tanımadan Türkiye, Avrupa Birliği'ne de giremez. 2000'lerin başından beri ordu, modernizasyon projesi kapsamında adım adım profesyonelleşiyor. Ordu, meslek olarak paralı askerler yetiştirme yolunda ilerleyecek. Ama yine de 15 milyonluk asker kaynağını yani yedek parçaları almaya devam edecek. Bedelli askerlik de önemli bir kaynak ve bu kaynağı elinden çıkarmak istemiyor."(BT/BB)