Mültecilerle Dayanışma Derneği başkanı avukat Taner Kılıç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) iki mültecinin açtığı davada Türkiye'yi mahkum eden kararının, "Türkiye'deki idari ve yargısal denetim mekanizmalarının sığınmacı ve mültecilerin durumuyla ilgili ne kadar yetersiz çalıştığı veya çalışmadığının göstergesi" olduğunu vurguladı.
AİHM, İran ve Halkın Mücahitleri Örgütü'nden kaçarak başka bir ülkeye geçmek için Türkiye'ye sığınan Mohsen Abdolkhani ve Hamid Karimnia'yı sınırdışı etmeye çalışan Ankara'yı 88 bin TL tazminata mahkum etmişti.
Kılıç: AİHM 11 yıldır uyarıyor
Kılıç'a göre, söz konusu AİHM kararı, Avrupa Birliği'ne uyum için hazırlanan Ulusal Eylem Planı'nda da yer verilen ve TBMM Alt Komisyonu'nda görüşmelerine başlanması beklenen İltica Yasası'nın evrensel kriterleri karşılayacak şekilde çıkarılmasında ışık tutabilir.
Kılıç, bianet'e şahsen kötümser olduğunu ancak AİHM kararının, iç hukuk düzenlemelerinin yeniden organize edilmesi, idari ve yargısal denetim mekanizmalarının etkin hale getirilmesi açısından yönlendirici olabileceğini ifade etti.
AİHM'e başvurunun ABD merkezli bir İranlı mülteci inisiyatifince yapıldığını ifade eden Kılıç, bu konuda Türkiye hakkında ilk olumsuz kararın yine İranlı bir mülteci olan Hoda Jabari'nin açtığı davada 1998 yılında verildiği hatırlattı.
Kılıç, "O zamandan beri bizim yaptığımız her başvuruda AİHM, Jabari Kararı'na atıf yaparak içtihadını koruyordu. Görebildiğim kadarıyla 'çok kaba bir ihlale' dikkat çekilmiş..."
AİHM'in "başvuru sahiplerinin, prosedür sürerken misafirhaneler ve gözetim yerlerinde tutulmasını bir ihlal olarak değerlendirmiş olması"na da dikkat çeken Kılıç, BM Keyfi Gözaltı Çalışma Grubu'nun bir kaç yıl önce Türkiye'yi ziyaret ettikten sonra yayımladığı raporunda, hak arayan bu kişilerin misafirhanelerde tutulmasının hak ihlali olduğunu tespit ettiğini anımsattı.
"İdari yargımız AİHM'i örnek alsın, hızlı davransın"
Kılıç, "Çünkü adları misafirhane olsa da, yaşam koşulları ve hukuki koşulları hiç de adına uygun değil; bu kişilerin özgürlüklerinden alıkonuldukları biliniyor. Şimdiye kadar Türkiye birçok davada mahkum oldu, bizim gördüğümüz ise bu anlamda büyük bir iyileşme olmadığıdır. AİHM'e bugüne kadar bir çok başvuru yaptık. Bunlar, Türkiye iltica anlamında prosedürün iyi işlenmediğinin göstergesi" dedi.
Kılıç, AİHM'in mültecilerin sınırdışı edilmelerine yönelik ihlallerde, özellikle de işkence ve onur kırıcı muamele görme riski bulunan hallerde iç hukuk yollarının tüketilmesini şart koşmadığını ve başvuru süresini de dikkate alındığını kaydetti:
"Bizim bazı başvurularımızda AİHM, bazen 4-5 saat içerisinde tedbir kararı alabiliyor. Biz aynı refleksi Türkiye'deki idari yargıdan bekliyoruz. Son AİHM kararı da bunun gibi kaba ihlalleri tespit ediyor. İnsanlar Türkiye'deki idari yargıdan çözüm bulamayınca beklentisini AİHM'de gidermeye çalışıyor." (EÖ)