Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca köyünde oturan Buldan ve Baykal aileleri, 21 Ekim 2007'de PKK'nin baskını ve sekiz askerin kaçırılmasıyla gündeme gelen Dağlıca Taburu arazisinin babalarından kaldığını ileri sürdü.
Askeri birliğin 1995'ten beri araziyi işgal ettiğini ileri süren ailelerin, Yüksekova Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açtıkları dava reddedildi. Mahkemenin kararını Yargıtay da onadı.
Bunun üzerine aileler, "mülkiyet ve adil yargılama hakkının ihlali" gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) 250 bin avroluk tazminat davası açtı.
Zaman'ın haberine göre, Baykal ve Buldan aileleri, tabur arazisinin 22 bin dönümünün babalarından kalma olduğunu iddia ediyor. Ailelerin avukatı Dinçer Aslan ve Zeki Yüksel söz konusu arazilerin satın alma ve 1938 yılına ait tapu kayıtlarının mevcut olduğunu söylüyor. Arazilerin miras yoluyla iki aileye kaldığını belirten avukatlar, olağanüstü halin (OHAL) uygulandığı 1995 yılında askeri taburun buraya yerleştiğini ve arazi üzerindeki bina ve mevzi, nöbet barınakları ve yerleşkenin kullanılmaya başlandığını anlatıyor.
Yüksel, daha sonra alanın genişletilerek buraya taburun yerleştiğini ve OHAL yönetiminin etkin olduğu dönemde ailelerin can güvenlikleri gerekçesiyle mahkemeye başvurmadıklarını savunarak, şu iddiaları dile getiriyor:
"2002 yılında müvekkilimiz Muris Kerem Baykal, Yüksekova Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dava açmıştır. Keşif günü bilirkişiler araziyi detaylı gezememiş, askeri birlikler keşif öncesi bazı baraka ve kulübeleri yıkmış ancak sonra yeniden yapmışlardır. Yıllardan beri köyde yaşayan kişilerin yanı sıra bilirkişilerin ifadeleri de söz konusu arazinin Buldan ve Baykal ailelerine ait olduğunu göstermiştir."
Avukat Dinçer Aslan da yerel mahkemenin verdiği kararların gerekçeli olması gerektiğini belirterek, mahkemenin, bilirkişi ve tanık beyanlarına neden itibar edilmediğini açıklamadığını söyledi.
Dinçer Aslan, yerel mahkemenin verdiği kararı temyiz için Yargıtay'da temyiz ettiklerini ancak Yargıtay'ın kararı onadığını ifade ederek, bu karardan sonra iç hukuk yolları tükendiği için davayı AİHM'ye götürdüklerini ifade etti. (Z/EÜ/GG)