Haberin İngilizcesi için tıklayın
AİHM, Ömer Çağdaş Ersoy'un 2019'da yaptığı başvuruya ilişkin bugün açıkladığı kararında, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüyle ilgili 10. maddesini ihlal ettiğine hükmetti.
Kararın gerekçesinde, Ersoy'un konuşması ile ilgili "normal bireylere oranla siyasetçiler için kabul edilebilir eleştiri sınırlarının daha geniş tutulabileceği yönündeki" daha önceki AİHM kararlarına atıfta bulundu. AİHM, Türkiye'nin karar gereği, mahkeme masrafları da içinde olmak üzere Ömür Çağdaş Ersoy'a 4 bin euro tazminat ödemesini istedi.
Ömer Çağdaş Ersoy 2012'de ODTÜ'de öğrenciyken, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili açıklamaları nedeniyle yargılanmış ve "görevdeki kamu görevlisine hakaret" suçundan 2016'da para cezası almıştı.
Erdoğan'ın, 2012'de ODTÜ'yü ziyaretini protesto ettikleri için gözaltına alınan öğrencileri desteklemek için mahkeme binası önünde yapılan eyleme katılan Ömer Çağdaş Ersoy, burada yaptığı konuşma nedeniyle yargılanmış ve "görevdeki kamu görevlisine hakaret" suçundan 2016'da para cezası almıştı.
Ersoy, "AKP yönetiminin ülkeyi yönetme biçiminin diktatörlük olduğu" görüşünü dile getirmiş ve özellikle bu ifadeler mahkum olmasında en büyük gerekçe gösterilmişti.
Ersoy ceza aldığı konuşmada şunları söylemişti: "Arkadaşlar bugün arkadaşlarımızın düzmece bir operasyonla alınışı zaferle sonuçlanmıştır ama bu geçici bir zaferdir. Bu kavga Tayyip Erdoğan'ın zapt edilecek bir kale olarak bellediği ODTÜ'de tokat yemesi ve bunun karşılığında intikam hırsıyla kudurmuş bir köpek gibi öğrencilere saldırmasına karşı atılmış ikinci bir tokattır."
TIKLAYIN - AİHM'den Türkiye'ye 2020'de 1,5 milyon Euro tazminat çıktı
TIKLAYIN - Türkiye, AİHM kararlarını en çok yerine getirmeyen ikinci devlet
"Re'sen başlatılan tüm hakeret soruşturmaları düşmeli"
İnsan hakları hukukçusu Kerem Altıparmak, AİHM'in Ersoy'un başvurusuyla ilgili verdiği karara ilişkin Twiiter hesabından yaptığı değerlendirmede "Bu karar sonrası siyasetçilere hakaret nedeniyle şikayet olmaksızın re'sen başlanmış soruşturmalar varsa bu soruşturmalar düşmelidir. Şikayet varsa da ceza 125. maddenin 1. fıkrası uyarınca herkes için geçerli olan kural uyarınca verilmelidir" dedi.
Kamu görevlilerinin hakarete karşı diğer vatandaşlardan daha fazla korunmasını sağlayan TCK 125. madesinin ilgili (3-a) hükmünün iktidardaki siyasetçiler bakımından uygulanmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ruhuna aykırı olduğuna dikkat çeken Altıparmak, şu örneği verdi:
"Somut bir örnek vermek gerekirse; bu karar sonrasında İçişleri Bakanına hakaret edildiği iddiasıyla şikayet olmaksızın re'sen soruşturma açılamaz, yargılama sonunda hakaret suçunun basit halinden fazla ceza verilemez. Devam eden davaların bu karara göre karara bağlanması gerekir."
Yine örneğin bu karar sonrası siyasetçilere hakaret nedeniyle şikayet olmaksızın re'sen başlanmış soruşturmalar varsa bu soruşturmalar düşmelidir. Şikayet varsa da ceza 125. maddenin 1. fıkrası uyarınca herkes için geçerli olan kural uyarınca verilmelidir.
— Kerem ALTIPARMAK (@KeremALTIPARMAK) June 15, 2021
"Beğeniler" çevrimiçi ifade özgürlüğünün yaygın biçimi
AİHM, Adana'nın Seyhan ilçesi Milli Eğitim Müdürlüğünde temizlik görevlisi olarak çalışırken işten çıkartılan Selma Melike'nin 2019 yılında yaptığı başvuruyu da karara bağladı. AİHM, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüyle ilgili maddesini ihlal ettiğine hükmetti ve Melike'ye 2 bin euro tazminat ödenmesini kararlaştırdı.
Selma Melike'nin Facebook'ta başkaları tarafından paylaşılan siyasal nitelikteki içerikleri beğenmesi disiplin suçu sayılmış ve iş akdi sonlandırılmıştı.
AİHM, Facebook'ta söz konusu içeriği oluşturan ve yayınlayan kişinin Selma Melike olmadığını ve eyleminin, içeriğin altındaki "Beğen" düğmesini tıklamakla sınırlı olduğunu kaydetti.
Kararda, insanların içeriğe ilgilerini göstermeleri ve onaylamaları için sosyal ağlarda "beğenilerin" kullanılmasının, çevrimiçi ifade özgürlüğünü kullanmanın yaygın ve popüler bir biçimi olduğuna yer verildi. (KÖ)