Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bugün gördüğü, Türkiye yönetimine karşı açılmış iki davada davacıların haklılığına karar verdi.
Mahkeme Türkiye'yi, Arnavutköy Rum Kilisesi Vakfı'nın "mülkiyet hakkı"nın ihlalinden 10 bin Avro, Sıtkı Güngör'e "işkence ve kötü muamele yasağı"nın ihlalinden ötürü 16 bin Avro tazminat ödemeye mahkum etti.
Judgments of 15.11.2022https://t.co/7JGAWLfEic#ECHR #CEDH #ECHRpress pic.twitter.com/Z8UPWO79lU
— ECHR CEDH (@ECHR_CEDH) November 15, 2022
Rum Kilisesi Vakfı'nın mülkiyet hakları ihlal edildi
AİHM, Arnavutköy Taksiarhis Rum Kilisesi Vakfı'nın açtığı davada, Türkiye'nin insan hakları ihlalinde bulunduğuna hükmetti.
Vakıf'ın şikayet gerekçesi, uzun bir süredir mülkiyetinin kendinde olduğunu belirttiği ve 1936 yılındaki kuruluşunda belgesini ibra ettiği görüşünü dile getirdiği taşınmaz mülkünün tapuda tescilinin yerel mahkemelerce reddedilmesiydi.
2009'daki başvuruyu 13 yıl sonra karara bağlayan AİHM, Türkiye'nin mal edinme ve mülkiyet hakkının korunmasıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 1. Protokolünün 1. maddesini ihlal ettiğine hükmetti.
Türkiye karar uyarınca mahkeme masrafları da içinde olmak üzere Taksiarhis Rum Kilisesi Vakfı'na 10 bin euro tazminat ödeyecek.
Tarafların üç ay içinde karara itiraz edip, davanın temyiz niteliğindeki AİHM'in Büyük Dairesi'nde görülmesi için talepte bulunma hakkı bulunuyor.
Sıtkı Güngör'ün işkence
ve kötü muamele yasağı ihlal edildi
AİHM ikinci yargılamada Sıtkı Güngör'ün 2017'de gözaltındayken, "tükürük örneği alınmak üzere" hastaneye götürülmesi sırasında polis otobüsünde kötü muameleye maruz kaldığı gerekçesiyle Sözleşme'nin "işkence ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele"yi yasaklayan 3. Maddesi'nin ihlali iddiasını öne sürerek açtığı davada da, Türkiye'yi mahkeme masraf ve giderleri dahil 16 bin Avro manevi tazminata mahkum etti.
AİHM, Güngör'ün ayrıca "zorla tükürük örneği alınması" gerekçesiyle ileri sürdüğü ikinci bir 3. Madde ihlali ve özel yaşamının ve aile hayatına saygı hakkının korunmadığı gerekçesiyle 8. Madde ihlali iddialarını geçerli görmedi.
AİHM ve Türkiye Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 1950'de imzaya açılmış, 1953'te yürürlüğe girmiştir. Taraf ülkelerin AİHS'ye uyumunu denetlemek amacıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) oluşturulmuştur. Türkiye AK'nın kurucu üyeleri arasında sayılmaktadır. Türkiye 10 Mart 1954'te sözleşmeyi onaylamış, 28 Ocak 1987'de de bireysel başvuru hakkını tanımıştır. Mahkemenin zorunlu yargı yetkisini ise 28 Ocak 1990'da kabul etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 46. maddesine göre, mahkeme kararları bağlayıcıdır. "Âkit devletler, taraf oldukları davalarda Mahkemenin nihai kararına uymayı taahhüt" etmişlerdir. AİHM kararları üye devletler için bağlayıcıdır. Ne var ki bu kararlar ulusal hukuk düzeninde derhâl sonuç vermez; ulusal mahkeme kararlarını, düzenlemeleri ya da kanunları hükümsüz kılmaz. AİHM tarafından hak ihlaline karar verildiği durumda ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, diğer bir ifadeyle giderimin sağlanması, giderimin de kural olarak ihlal öncesi hâle döndürme şeklinde olması gerekir. Eski hâle döndürmenin araçlarından biri de yeniden yargılama yapılmasıdır. AİHM'in verdiği ihlal kararlarının icrası en genel anlamda başvuranın durumunun ihlal öncesi haline dönüştürülmesi, bu mümkün olmadığında ise uygun bir tazminat ödenmesini gerektirir. AİHM kararlarının icrasının denetimi Avrupa Konseyi'nin (AK) icra organı olan ve taraf ülkelerin dışişleri bakanlarından müteşekkil Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK) tarafından sağlanmaktadır. 2021 sonunda en fazla dava başvurusu yapılan ülkeler sıralamasında 17 bin 13 başvuru ile Rusya ilk sırada yer alıyor ve onu 15 bin 251 başvuru ile Türkiye izliyor. Türkiye'den sonra Ukrayna 11 bin 372 başvuru ile üçüncü sırada. Mahkeme'nin 2021 yılı istatistiklerine göre 31 Aralık itibarıyla AİHM'in önünde değerlendirilmeyi bekleyen toplam 70 bin 150 başvurunun yaklaşık yüzde 22'sini Türkiye ile ilgili başvurular oluşturdu. |
(AEK)