NTV'de Banu Güven'in sunduğu canlı yayına katılarak, gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) eski başkanı Ahmet Türk, PKK'ye karşı kurulması planlanan profesyonel ordunun örneklerinin daha önce de denendiğini ancak olumlu bir sonuç elde edilemediğini belirtti.
Türk hükümetin "açılım"ını "akamete uğratan"ın CHP ve MHP'nin tavrı olduğunu da dile getirdi.
"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi parti liderleriyle terörün çözümüne yönelik görüşmelerini" nasıl değerlendirdiğine ilişkin soruya Türk, şöyle yanıt verdi:
"Türkiye olarak çok hassas bir dönemden geçiyoruz. Baştan beri sorunun sadece iktidarın, Kürtlerin sorunu olmadığını aynı zamanda tüm siyasi partilerin ve TBMM'nin sorunu olduğunu söyledik. Baştan beri iktidarın ve muhalefetin bu ülkenin en muazzam sorunu konusunda mutabakata varmasını bekledik."
PKK'ye karşı kurulması planlanan özel orduya ilişkin ise Türk, "1990'larda da JİTEM'in bölgedeki çalışmalarını, daha önceki özel birlikleri, özel hareket birimlerini çok iyi biliyoruz. Ama bundan bir sonuç alınmadı. Faili meçhuller, infazlar, yakılan, yıkılan köyler..." dedi.
"Elbette 20 yaşındaki gençlerin bu kadar ağır bir sorumluluk olması hepimizin yüreğini parçalıyor. Yaşamlarını yitirmeleri çok acı. Bu soruna yalnızca güvenlikle bakmak bizi yanlış bir yere götürür. Savaşın şartlarını değiştirmeyle, savaşanları değiştirmeyle sorun çözülemez."
"Farklılıklardan bir bütün çıkarmak zorundayız. Soruna bu mantıkla yaklaşmayıp yalnızca bir güvenlik sorunu gibi ele almak sorunu çözmez."
Türk, Kürt sorununun yalnızca ekonomik önlemlerle çözümlenemeyeceğini, bunun yanında sorunun sosyo-kültürel önlemleri de kapsayan bir projeye ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Demokratik açılım konusunda da değerlendirmelerde bulunan Türk, Kandil'den ve Mahmur'daki mülteci kampından gelen 34 kişilik "barış grubu"nun Habur sınırından ülkeye girişlerinden önce bir araya geldiği Tarım Bakanı Mehdi Eker ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile görüşmesinden de notlar aktardı:
"Hiçbir olay yaşanmaması için yapılması gerekenleri konuştuk. Ama bana 'Halk gelmesin' demeyin, bunu bizden istemeyin, biz bunu diyemeyiz' dedim."
Türk, Habur'dan girişleri "umuda yolculuk" diye nitelendirdi.
"Başbakan daha sonra muhalefetin ve halkın tepkisinden kararsızlığa düştü, çıkmaza girdi. O dönem muhalefetin hükümeti köşeye sıkıştırmaya yönelik bir çalışması vardı. Ama söylendiği gibi açılımda tıkanmanın Habur'la bir ilgisi yok. O gün orada olumsuz bir olay da yaşanmadı. Gerilla kıyafetleriyle savcıların, valinin önüne çıktılar. Orada 'Madem sivil olmaya geldiniz gerilla kıyafetlerinizi çıkarın' denilebilirdi. Ama kimse bir şey demedi. Ben daha sonra giriş yapanlara 'Kıyafetlerinizi çıkartmanızı isteseler yapar mıydınız' dedim. Bana 'Evet, zaten biz sivil olmaya geldik' dediler."
Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP) PKK'lilerin cesetlerinin tahrip edilmiş görüntülerinin yer aldığı CD'leri gönderdiği Başbakan Erdoğan'ın bugün partisinin Genişletilmiş İl Başkanlar Kurulu toplantısındaki konuşmasında, "ABD'nin, AB'nin, BM'nin terör örgütü saydığı bir örgütün avukatlığını yapmak sana mı kaldı?" sözlerine karşılık ise Türk, şunları söyledi:
"Her ölen insan için büyük acılar duyuyoruz. Sayın başbakanı ele geçirilen insanlara ya da cenazelere işkenceleri makul gören anlayışından ötürü kınıyorum. Başbakanın bu tavrı beni ürküttü. Bu insanlar öldürüldükten sonra gözleri oyulmuş, bacakları kesilmişse elbette bunun karşısında dururuz."
"Halkın talepleri karşılanırsa silahlar susar. Esas olan halktır. İktidarın da muhalefetin de bunları tartışması bile çok önemlidir. Silahları susturma becerisini göstermemiz gerek. Bir Kürt sorunu tartışılıyorsa Kürtlerin oy verdiği bir partiye mesafe koymak sorunu çözmez."