2024 zor bir yıl oldu ama 2025’e umudu yeşertecek gelişmelerle giriyoruz.
İnsan hak ve özgürlükleri bakımından 2024 yılında, önceki yıllarda olduğu gibi ihlaller yaşanmaya devam etti. Dünya genelinde 2024’te de maalesef ihlaller yaşanmaya devam etti. İnsan hakları prensiplerinin tam anlamıyla toplumsallaştığı bir düzeyde değiliz. Benzer şekilde, toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel vb. yaşam alanlarının insan hakları prensipleri doğrultusunda yeniden düzenlediği bir düzeyde de değiliz.
Türkiye bakımından da ihlallerin yaşanmaya devam ettiği bir yıl oldu. Medeni ve siyasi haklar alanındaki ihlaller ile ekonomik, sosyal ve kültürel haklar alanında ihlaller yaşamımızı etkiledi. Öte yandan, ihlaller yaşamımızı ne kadar zorlaştırsa da umudumuzu korumamıza gerektiğine işaret eden çabalar ve emareler var.
İmralı ziyareti
DEM Parti Genel Merkezi tarafından kamuoyuyla paylaşılan İmralı Heyeti açıklaması gündemde beklendiği gibi bolca yer buldu. DEM Parti milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Sürreyya Önder’in 28 Aralık’ta İmralı’da Abdullah Öcalan’ı ziyaret etmesinin basında geniş yer bulması dahi Kürt meselesinin ehemmiyetini ve çözümün aciliyetinin altını çiziyor.
1 Ekim’de TBMM açılışında MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına giderek vekillerle tokalaşması ve “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” açıklaması da çokça dikkat çekmişti. Devlet Bahçeli’nin sonraki günlerdeki açıklamaları da gündemi belirleyen beyanlar oldu.
Bundan sonrası?
Sürecin bundan sonrasında ne yöne evrileceğini hep birlikte göreceğiz. İhtiyaç duyulan barışın inşa edilebilmesi için atılması gereken çokça adım olacak.
Örneğin, başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin önündeki engeller kaldırılmalı. Böylece barışa ilişkin sözü olanların rahatlıkla görüşlerini ifade etmeleri mümkün olsun.
Benzer şekilde, toplantı ve gösteri özgürlüğü ile ilgili kısıtlamalara son verilmeli ki barışa dair toplantılar, mitingler, buluşmalar düzenlenebilsin. Çözüm sürecinin sonrasındaki yıllarda doğu ve güneydoğudaki toplantı ve gösteri özgürlüğü hakkına yönelik ihlaller İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubemizin raporunda detaylı bir biçimde yer alıyor.
Bir diğer önemli konu Kürtçenin kullanımının önünde bulunan ve bütünüyle kaldırılması gereken engeller. Kürtçenin kısıtlanmasına yönelik son örneklerden birisi yaya yollarındaki ‘Peşî Peya’ uyarı yazılarının silinmesinde yaşandı. Benzer şekilde, Diyarbakır Kitap Fuarı günlerinde Kürtçe kitaplara yönelik baskı görünür oldu.
Atılması gereken adımlara ilişkin söyleyenecekler, anayasal ve yasal değişiklikler başta olmak üzere çoğaltılabilir. Bu listenin uzun olması, Kürt meselesinin kapsamı ve ihlallerin çeşitliliği ile doğrudan ilgilidir.
Esas mesele barışta ısrar
Bilindiği üzere son Çözüm Süreci kapsamında 3 Ocak 2013’te Ahmet Türk ve Ayla Akat Ata’nın ziyaretiyle başlayan heyet ziyaretlerinin sonuncusu 5 Nisan 2013’te gerçekleştirilmişti.
Görüşmelerin kesilmesinin ardından maalesef yoğun bir şiddet ve kaçınılmaz sonucu olarak ağır hak ihlalleri dönemi yaşanmıştı. Bir daha böylesi acıların yaşanmaması için barışta ısrar etmek gerekiyor.
Sürekli barış gündemi
Türkiye’de sivil ve siyasal aktörlerin barış çabası her türlü olumsuz koşula rağmen devam etti ve ediyor. Barış talebinde ısrar edenler Kürt meselesi ile ilgili yaşananları gündemde tutmak için muazzam çabalar sarf ediyor.
İHD olarak, Kürt meselesinin bir insan hakları ve demokrasi meselesi olduğunu, dolayısıyla da barışçıl yol ve yöntemlerle çözülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. En son 16 ve 17 Mart tarihlerinde Diyarbakır’da düzenlediğimiz uluslararası katılımlı konferansımızda barış talebimizi birkez daha dile getirdik.
Benzer şekilde, Barış Vakfı olarak 7 Aralık’ta Geçmişin Tecrübesiyle Geleceğe Odaklanmak Çalıştayı başlığıyla düzenlediğimiz etkinlikte Kürt meselesinde barış ihtiyacını konuştuk. Ayrıca, Barış Vakfı kasım ayında da Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik hocanın kaleminden Kürt Sorunu İçin Bütünlükçü Barış Yöntemi başlıklı bir rapor yayınladı.
İHD ve Barış Vakfı’na ek olarak, barış alanında muazzam çalışmaları olan çok kıymetli çabalar var. Kadın hareketi, sendikal hareket, çevre hareketi vb. birçok toplumsal hareket barış talebini dillendiriyor, barışın inşa edilmesi için çaba sarf ediyor. Ayrıca, basında barışın sesini yükselten, barış gazeteciliği yapan gazetecilerin emeği büyük.
Barış mücadelesinin aktörleri her türlü baskı, tehlike ve riske rağmen mücadelesini yürütüyor. Umudu yeşerten ve diri tutan bir diğer önemli faktör de barışı sürekli gündemde tutanların bu çabasıdır.
Vesselam, umutlu olmaya devam
2024 zor bir yıl oldu ama umudumuzu korumamız gerekiyor. Barışa yönelik sadece beyanlar bu kadar heyecanlandırıyorsa bir de barışın etkisini düşünelim. Umudumuzu besleyecek çalışmalara 2025’te de hep birlikte devam.
Herkese iyi ve barış dolu yıllar.
(Oİ/VC)