Daha önce gazeteci Ahmet Şık’ın yayımlanmamış “İmamın Ordusu” kitabının suç delili sayılması gibi, şimdi de Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in yayımlanmış romanı “Dağ Sancısı” ve tamamlanmamış kitap taslağı suç delili olarak ele alınıyor.
Ahmet Şık olayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), yayımlanmamış bir eserin delil kabul edilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermişti.
Şimdi ise benzer bir yargısal yaklaşım, Ahmet Özer’in “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklanmasına zemin hazırlayan sürecin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor.
Ceza hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer, Prof. Dr. Kemal Yıldız ve anayasa hukukçusu Doç. Dr. Tolga Şirin Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in yakalama gözaltı ve arama işlemleri ile tutuklanması hakkında bilimsel bir mütalaa hazırladı. "Dağ Sancısı" kitabının suç delili olmayacağı da burada belirtildi.
Mütalaada, "64 yaşında olan şüpheli hakkında başkaca pek çok koruma tedbirine hükmedilebilmesi mümkünken tutuklanmasına karar verilmesinin ölçülü olmayacağı, tüm bu hususlar çerçevesinde Ahmet Özer hakkında verilen tutuklama kararının hukuka aykırı olduğu değerlendirilmiştir" denildi.
Bilimsel mütalaa 10 başlıkta şu noktalara değinildi:
1. Delillerin Yetersizliği ve Suçlamaların Belirsizliği: Ele geçirilen dergideki görsellerin terörizmi övdüğü ya da teşvik ettiğine dair somut bir açıklama yapılmamıştır. Şüphelinin örgütsel faaliyetlerde dağıtıcı olarak rol aldığına dair bir kanıt sunulmamış, bu durum hukuka aykırıdır.
2. Tutuklama Kararındaki Belirsizlikler: Tutuklama kararında bahsedilen “örgütsel evraklar” belirsizdir. Şüpheliye yöneltilen sorular çerçevesinde bu evrakların bir kitap taslağı ve “Dağ Sancısı” adlı romanla ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
3. Edebi Eserlere Yönelik Yaklaşım: Edebi eserlerde geçen ifadeler terör övgüsü olarak yorumlanmamalıdır. İHAM, edebi eserlerdeki ifadelerin dar bir kitleye hitap ettiğini ve sanatsal üslubun dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır.
4. Yayımlanmamış Eserler Üzerine Müdahale: Henüz yayımlanmamış kitap taslaklarının ifade özgürlüğü kapsamında korunması gerektiği belirtilmiştir. İHAM kararlarına göre yayımlanmamış eserlere yönelik müdahale, özel hayat ve düşünce özgürlüğü ihlali olarak değerlendirilebilir.
5. Silahlı Örgüt Üyeliği Kriterleri: Yargıtay’ın silahlı örgüt üyeliği ile ilgili içtihadı dikkate alındığında, örgütle “organik bağ” kurulması gerektiği ve süreklilik, yoğunluk, çeşitlilik gibi unsurların kanıtlanması gerektiği vurgulanmıştır. Mevcut dosyada bu şartlar sağlanmamıştır.
6. Kaçma ve Delil Karartma Şüphesi Yönünden Değerlendirme: Ahmet Özer hakkında kaçma veya delil karartma şüphesine dair somut bir kanıt sunulmamıştır. Ayrıca kamuya mal olmuş bir belediye başkanının kaçma ihtimali hayatın olağan akışına uygun görülmemektedir.
7. Katalog Suçlar ve Tutuklama Nedeni: Katalog suçların otomatik olarak tutuklama nedeni olarak değerlendirilmemesi gerektiği, ayrıca kaçma şüphesi gibi gerekçelerin somut kanıtlara dayanması gerektiği ifade edilmiştir.
8. Ölçülülük İlkesi: Tutuklama kararının ölçülü olması gerekliliğine değinilmiştir. Şüphelinin belediye başkanı olduğu, hakkında başka koruma tedbirleri uygulanabileceği göz önünde bulundurularak, tutuklama kararı ölçüsüz olarak değerlendirilmiştir.
9. Kuvvetli Suç Şüphesine Dayalı Delillerin Yetersizliği: Tutuklamaya dayanak gösterilen delillerin kuvvetli suç şüphesini destekleyecek nitelikte olmadığı, delillerin akla uygun, mantıksal bağ içeren ve açık olması gerektiği belirtilmiştir.
10. Tutuklama Kararının Hukuka Aykırılığı: Genel olarak, tutuklama şartlarının yerine getirilmediği, dolayısıyla Ahmet Özer hakkındaki tutuklama kararının hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Kitap taslağı
Diğer taraftan, Tutuklama kararında dört kategoride sayılan “örgütsel olduğu değerlendirilen evraklar” ifadesiyle ne kastedildiği net değildir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının tutuklama talebinde geçen ve Ahmer Özer’e sorgusu sırasında sorulan sorulardan hareketle bunların “Dağ Sancısı” isimli romanındaki ifadeler ve bir kitap taslağı olduğu düşünülen dosya klasörü (“Kitaplar”) olabileceği düşünülebilir.
Bunların spesifik olarak ifade edilmemiş olması, tutukluluğa itiraz hakkının etkili biçimde kullanılmasına engel olur niteliktedir. Bununla birlikte, bu hususlarda da değerlendirme yapılması gerekli görünmektedir.
Ahmet Özer’in tutukluğuyla ilgili gündeme gelen kitaplardan biri yayımlanmış olan (Dağ Sancısı) romanı, diğeri ise makam odasında bulunduğu ve ona ait olduğu iddia edilen bir kitap taslağıdır.
Dağ Sancısı-. Ahmet Özer’in tutukluluğa şevkinin istendiği yazıda “Dağ Sancısı isimli romanında “Şervan isimli karakterin örgüt mensubu olduğu, şahsın gerilla olarak tanımlandığı, hikayenin kahramanlaştırılarak anlatıldığı, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı çatışmaya girildiği saptaması ithamın dayanağı olarak kullanılmıştır.
Öncelikle böylesi hâllerde müdahaleye konu olabilecek ifadelerin, edebi bir eserin içinde geçtiği dikkate alınmak durumundadır. İHAM, sonradan milletvekili olan Mahmut Altınak’ın Ormaniçi Köyü’nde yaşanan ve gerçek olaylara atıfta bulunan “Şiro’nun Ateşi” (Berfin Yay., 1997) isimli kitapta geçen çok daha sert ve bir ölçüde şiddet içeren ifadelerle ilişkili Altınak/Tiirkiye kararında bir yandan kitabın hedef kitlesinin (edebiyat okurları yönünden) darlığını, diğer yandan edebi ve sanatsal yönden üsluba dair yönlerin getirdiği marjın hesaba katılması gerektiğini vurgulamıştır:
“Ancak İHAM, başvurucunun eski bir Milletvekili olsa da, söz konusu zaman diliminde, görüşlerini kitle iletişim araçlarından daha küçük bir okuyucu kitlesine ulaşması kaçınılmaz olan bir roman ile ifade eden sıradan bir vatandaş olduğuna dikkat çeker. Bu durum, romanın ‘kamu düzeni' üzerindeki etkisini ciddi biçimde azaltmıştır. Dolayısıyla, kitaptaki bazı paragrafların tonu çok düşmanca görülse de, İHAM bu paragrafların sanatsal doğaları ve kısıtlı etkileri nedeniyle bir şiddet çağırışından çok trajik olaylar karşısında duyulan derin üzüntünün birer ifadesi oldukları kanaatindedir. ”
Anılan olayda romanın gerçek olaylara atıf yaptığı ve roman karakterlerinin şiddet dozajı bir ölçüde yüksek söylemleri olmasına rağmen yapılan bu saptama, Ahmet Özer’in durumunda evleviyetle geçerlidir. Dar bir okuyucu kitlesine dönük, edebi ve estetik kaygılarla yazarın daha genişleyen sanatsal marjı içindeki ifadelerde doğrudan şiddet çağrısı niteliğinde terörü tahrik eden ve barışçıl olmayan bir yön ortaya konmuş değildir. Dahası bu romanın örgüt hiyerarşisi içinde ve/veya talimatla yazıldığına dair bir veri de mevcut değildir.
Kitap Taslağı- Az önceki saptamalar, Ahmet Özer’in makam odasında bulunduğu iddia edilen, henüz yayımlanmamış ve bir kitap taslağı olduğu düşünülen doküman açısından da geçerlidir. İHAM, Yankov/Bıılgaristan kararında, bu saptamaların henüz yayımlanmamış kitaplar açsından geçerli olduğunu gösterdiği gibi henüz dış dünyaya yayılmamış düşünce ve fikri sorgulamalara müdahale edilmesinin, düşünce özgürlüğü veya özel hayata saygıyla da ilgili olabileceğini vurgulamıştır:
“İHAM, başvurucunun, ele geçirildiği sırada kimseye göstermediği anlaşılan özel bir el yazmasında kendi düşüncelerini yazdığı için cezalandırıldığı gerçeğinden etkilenmiştir. Başvurucu, herhangi bir saldırgan ya da karalayıcı ifadeyi ne “dile getirmiş” ne de “yaymıştır”. Özellikle, başvurucunun bu metni diğer tutuklular arasında dağıttığına dair bir iddia da bulunmamaktadır (...) Bu kapsamda, dava, başvuranın Sözleşme'nin 9. Madesi kapsamındaki düşünce özgürlüğü veya
Öte yandan, Ahmet Şık/Türkiye davasında, henüz yayımlanmamış bir kitap taslağının (İmamın Ordusu - Dokunan Yanar) suç delili olarak kullanılmasında da sorun saptaması yapılmıştır.
(EMK)