Bir şekilde siz de takılmış olabilirsiniz. NTV'de Can Dündar "Derin devlet tartışması", CNN Türk'te Ahmet Hakan "Milliyetçilik tartışması" başlıkları atıp konunun uzman adamlarını toplamışlar, tartıştılar da tartıştılar... Söz tabii ki her ikisinde de "milliyetçilik" ve "derin devlet"e geldi geldi gitti.
Konuşmaları özetlememi beklemeyin, benim derdim başka. Hep yaşanan bir tablo en son dün akşam bu ikisinde karşıma çıkınca sahiden çileden çıktım. Öfkemi paylaşmak ve bu iki gazeteci vesilesiyle şu medyadaki erkek karar vericileri uyarmak istiyorum.
İki erkek sunucu 13 erkek konuğu tartıştırıyor
Önce Can Dündar'ın konuklarından başlayalım: Prof. Dr. Ahmet İnsel, Prof. Dr. Mithat Sancar, Yurtdışı İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan emekli Nuri Gündeş, eski bakanlardan Fikri Sağlar ve Namık Kemal Zeybek'le gazeteci Ömer Lütfü Mete.
Şimdi de Ahmet Hakan'ın konuklarına bakalım: Prof. Dr. Mümtaz'er Türköne, Doç. Dr. Vedat Bilgin, Yard. Doç. Dr. Ferhat Kentel, Büyük Birlik Partisi genel başkan yardımcısı Ömer Köse, Adalet ve Kalkınma Partisi'nden Bursa milletvekili Faruk Çelik, Cumhuriyet Halk Partisi'nden Onur Öymen, eski bakanlardan, yeni Radikal köşe yazarı Hasan Celal Güzel ve Cumhuriyet yazarı Oral Çalışlar.
"Akil kadınlar" nerede?
İlkinde altı, ikincisinde yedi "akil adam" bizi aydınlatıyorlar. Öfkemin nedenini hâlâ anlatamadıysam artık açık seçik yazayım: Peki "akil kadınlar nerede"?
"Akil kadınlar"ın TV ekranlarındaki bu "yüksek politika" yapmakla eşanlamlı oturumlara çağrılabilmesi için bir şekilde "çok akil" olmaları gerekiyor besbelli. Nedense, "çok akillik" arayışı erkekler söz konusu olunca tedavülden kalkıyor, kadınlar söz konusu olunca hemen tedavüle giriyor. Oysa, dün akşamın tartışmacı erkeklerinin kendilerine ekran kapılarını açan parti temsilciliği, gazetecilik ve sadece milliyetçilik üzerine çalışan akademisyen olma özelliklerini taşıyan kadınların sayısı öyle çok ki...
Çağırdıkları kadını bile "adam" yapıyorlar
Ben şimdi "kadın temsili"ne kafayı taktığım için diğer temsillerle ilgili sorunları en azından bu yazı kapsamında bir yana bırakıyor ve de -hadi istisnalarıyla deyip bir hata payı da bırakalım- bu ülkede ve dünyada yaşananlarla ilgilenen, sorgulayan herkesin, en çok da kadınların dün akşamki konuda/konularda ve her alanda çok daha anlamlı olabilecek tartışmalar yürütebileceklerini söylüyorum.
Hiç kadın çağırmıyorlar mı? Haksızlık etmeyelim, çağırıyorlar tabii, deyip ekleyelim, olacak o kadar, bozuk saat gibi en azından günde iki kez "gerçek" yaşanıyor. Yaşanıyor da, yine Can Dündar'dan bir örnekle bir "gerçeğin tezahürüne" bakalım.
Birkaç ay önce, konu yine milliyetçilik, ayrımcılık gibi bir şeydi. Ben ekranda Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölüm başkanı Doç. Dr. Arus Yumul'u görünce, Can Dündar demek ki temsil meselesine dikkat ediyor gibisine doğrusu pek heyecanlandım. Tam program bitmek üzereyken, Dündar'dan bir soru: "Siz bir bilim adamı olarak...."
Şok! Dikkat etmesine etmiş de, bu konularda ancak bir erkeğin konuşabileceği gerçeği/gerçeksizliği beynine öyle yerleşmiş ki, Yumul'u kadın olarak kabul edemiyor işte.
BİA'cılar "İstikamet İkitelli"
Biz BİA'cılar yıllardır" kadın odaklı habercilik" deyip duruyoruz; kadın temsilli, kadın kaynaklı, kadın dilli, kadın sorunlu, kadın haklı habercilik için, Türkiye kazan, kadın akademisyen ve kadın gazetecilerle birlikte biz kepçe misali dolaşıp duruyoruz. Daha ne yapalım sorusunun yanıtı "istikamet İkitelli, hemen şimdi" olmalı galiba.. Cem Yılmaz, nasıl da haklı: "Eğitim şart!"
Bu iki gazeteci arkadaşla karşılıklı konuşsak, "çağırıyoruz gelmiyorlar" diyebilirler. Doğrudur da, önce, ortalama kaç erkekte bir kadın çağırıyorlar öğrenmek isteriz. Peki, her çağırdıkları erkek geliyor mu? Oran bu bakımdan önemli.
Ayrıca, kadınlar erkekler gibi değil, öyle her çağrıldıkları yere gitmezler, böyle bir daveti sahiden o konuda kıymetli şeyler söyleyeceklerinden emin olunca kabul ederler. Belki de burada kadınları, "erkekleri örnek alsanıza" diye uyarmalı, hani -yine istisnalar bir yana- bilseler de bilmeseler de nasıl ekranlarda boy gösterip ahkam kesen erkekleri...
Programlar nasıl mıydı? Başta yazdığıma inanmayın; ben bu "erkek muhabbeti"nden çabuk vazgeçtim ve dün gece "Binbir Gece"yi seçtim. (NM/TK)