Fotoğraf: agos.com.tr / Tehcir kafilesi
Agos gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "hâlâ varlıklarını sürdüren kılıç artığı teröristler" ifadesine tepki olarak bu haftaki başyazısını "O kılıç bir türlü inmiyor" başlığıyla yayımladı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4 Mayıs'ta "normalleşme planı"nın detaylarını kamuoyuyla paylaşmıştı. Erdoğan pandemi ile ilgili açıklamalarının yanı sıra operasyonların devam ettiğini söylemiş ve şu ifadeleri kullanmıştı:
"Ülkemiz içinde sayıları çok azalmış olmakla birlikte hâlâ varlıklarını sürdüren kılıç artığı teröristlerin eylem arayışlarına izin vermiyoruz. Güvenlik güçlerimiz yılın 365 günü ve günün 24 saati teröristleri kesintisiz bir şekilde takip ediyor, bulduklarında da tepelerine biniyor."
Agos'un başyazısnın yanı sıra gazetenin yazarlarından Ohannes Kılıçdağı da konuyu "Muhalefet Şerhi" başlıklı köşesine taşıdı ve "Yine mi 'kılıç artığı'" dedi.
"Bu zihniyetle yüzleşmeliyiz artık"
"Yüz yıldan fazla bir zaman geçti ama o kılıç bir türlü inmiyor. Bu zihniyetle yüzleşmeliyiz artık" ifadelerinin yer aldığı gazetenin başyazısı şöyle:
"Kim için, hangi grup için söylenirse söylensin, 'kılıç artığı' kadar dehşet ve şiddet ima eden, içeren bir tabir yoktur herhalde. Bu tabiri Türkiye'nin sağ siyaseti kadar, şevkle, severek, her fırsatta dile getiren bir siyaset de...
'Kılıç artığı', Türkiye'de uzun yıllar Ermeniler için kullanılageldi. Kastedilen, 1915'ten kurtulan Ermenilerdi. "Soykırım olmamıştır" diye direten devlet ve siyaset geleneği, ne tuhaftır ki Soykırım'ı tarif eden bu tabiri, her seferinde, bu ülkede kalmayı seçen Ermenileri tehdit etmek, onlara bu ülkedeki konumlarını hatırlatmak; bir yandan da, benzer bir şiddete maruz kalan ya da kalabilecek diğer gruplara gözdağı vermek için kullandı. Son yıllarda, daha çok devletin kendine 'düşman' bellediği kesimlere atfen kullanılıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta bu tabiri bir kez daha, 'terörist' olarak tarif ettiği kimseler için kullandı. Bu tabir her gündeme geldiğinde Agos olarak tepkimizi ifade ediyoruz; çeşitli duyarlı gruplar itiraz ediyor, bunun nasıl bir şiddeti ve katliam politikasını içerdiğini tarif etmeye çalışıyor.
Ancak bu uyarılar, eleştiriler belli ki önemsenmiyor, umursanmıyor. Bundan çıkarılabilecek tek bir sonuç var: Devlet ve devlete yön veren siyaset açısından 'kılıç' hâlâ toplumu tehdit etmek amacıyla kullanılan ve gerek görüldüğünde devreye sokulan, sokulacak bir 'araç'tır.
Yüz yıldan fazla bir zaman geçti ama o kılıç bir türlü inmiyor. Bu zihniyetle yüzleşmeliyiz artık."
"Kuşaklar ötesi, kurumsallaşmış, taşlaşmış bir nefret"
Ohannes Kılıçdağı da yazısında şunları söyledi:
"Bugün Ermenileri kastederek söylense de söylenmese de, muarız olarak görülen birilerine kötü bir şey söylemek maksadıyla, Ermenileri –ve diğer katliam mağdurlarını– aşağılayan bir söz kullanılmıştır. Nereden baksan yanlış, nereden baksan vahim."
Kılıçdağı, birkaç ay önce hükümete deprem vergilerinin akıbetini soranlara yönelik sarf edilen "kılıç artığı" sözünü hatırlattı ve o dönem 'Bir kılıç artığı hikayesi"ni anlattığı videoyu paylaştı:
"Birkaç ay evvel, adı önemsiz bir 'gazeteci'nin hükümete deprem vergilerinin akıbetini soranlara yönelik "kılıç artığı" sözüne tanıklık etmiştik. Derken, bu tabire devletin 'en üst ağzından' da geçenlerde tanık olduk. Bilmem 'kılıç artığı' sözünün kimler için kullanıldığını tekrar etmeye gerek var mı... Adı üstünde, 'kılıç'tan kaçıp, katliamdan sağ çıkanlar için, çok açık ki aşağılayıcı bir ifade olarak kullanılıyor. Katliamdan sağ çıkanlar, ölmedikleri için aşağılanıyor adeta. Üstelik bu laf günümüzde kullanıldığında sadece geçmişteki bir katliamdan sağ çıkmış kişileri değil, onların bugün yaşayan çocukları ve torunlarını da hedef alıyor. Yani, kuşaklar ötesi, kurumsallaşmış, taşlaşmış bir nefreti yansıtıyor. Kılıç artığı, katilin katilliğiyle övünmenin ötesinde, yeni katliam tehdidi barındırıyor."
(AÖ)