41 yıllık seramik sanatçısı Seçil Nebioğlu'nun toplumun dindirilemez yaralarından biri haline dönüşen kadın cinayetlerine dikkat çekmek, o acıyı bir üretim gücüne evirmek ve en önemlisi her zaman hatırlatabilmek amacıyla 126 gönüllünün desteği ile düzenlediği "Toprakla Ağıt" adlı sergisi açıldı.
Kadına Yönelik 25 Kasım Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde günün önemine vurgu olarak açılan sergi öncesi Seçil Nebioğlu ile görüştük.
8 aylık yoğun bir çalışmanın sonucunda hazırlanan ve 31 Aralık'a kadar UNIQ EXPO'da gezilebilecek olan sergi "Kadına Şiddete karşı Sanatsal Bir Yakarış" adlı proje kapsamında düzenleniyor.
İlk yakarış 21 Mart 2021'de seramik sanatçısı Seçil Nebioğlu'nun kadına şiddet ve kadın cinayetlerine karşı Instagram hesabından yaptığı sanatsal çağrı ile geldi.
Yaşadığı derin üzüntüyü umuda, üretime ve emeğin gücüne dönüştürmeyi dileyen sanatçı, Türkiye'de yepyeni bir sanat ve dayanışma hareketi başlatmayı amaçladığını belirtti ve İstanbul Beykoz'daki atölyesinin tüm olanaklarını bedelsiz olarak gönüllülere açtı.
Sanatçının sosyal medyadan yaptığı çağrı hızla duyuldu ve sayıları günbegün büyüyen gönüllüler eşliğinde bu ilk çığlık 23 Mart 2021 itibariyle uzun soluklu bir sanat hareketine dönüştü.
Ağıttan umuda farkındalığı
"Toprağın Çığlığı" kaybedişten kazanıma, ağıttan umuda uzanan bir dönüşüm yolculuğu...
Kadının, dişil enerjinin, merhametin ve yaratıcılığın yok edilmesine karşı bir ağıt niteliğinde olan bu sergi, aynı zamanda ağıta karşı devam eden birlikte üretmenin gücü, dayanışma ve emek ile birleşerek, umudumuzu yeşertmeye, yeniden dişil gücün canlılığını, şefkatini sanat yolu ile hatırlatmayı amaçlıyor.
Bu ağıtın, bu yakarışın içindeki umut, doğanın, rengin, sevgiyle verilen emeğin harmanlanmasıyla bir araya geliyor, o sessiz çığlığı herkesin duymasını sağlamak için var gücüyle çabalıyor.
Nebioğlu "Sanat ile şiddete karşı bir yakarış sergilemeyi planladım. Bu toplumlarda herkesin vicdanını yaralayan bir konu. Dolayısıyla evrensel bir sorun. Ben de bir sanatçı olduğum için bu soruna sanatsal bir farkındalık yaratma amacıyla bir çağrı yaptım. Kadına şiddet konusunu vicdanında bir yara olarak, toplumların problemi olarak gören herkes koşup geldi. Sanatın gücünü kullanmak istiyoruz. Çünkü sanat zaman üstü bir argümandır ve tarihe bir not düşmek istedik. Sergimizin adı Toprakla Ağıt. Malzememiz toprak. Seramiğin ham maddesi toprak olduğu için ve bütün ölümler de toprağa döndüğü için toprağın umuda çevirerek tekrardan canlandırıyoruz. Proje sonunda da sanat yoluyla bir farkındalık oluşturmak istiyoruz." diyor.
Proje yoğun destek gördü
İnsanlardan çok güzel tepkiler aldığını ifade eden sanatçı şöyle anlatıyor:
"Atölyemi açtığımı duyan herkes ertesi gün mesaj atmaya hatta kapının önüne gelmeye başladı. İlk gün 10 kişi sonra 20,38,60,70 derken şu anda 126 kişiye ulaştık. 126 gönüllü ile emekle çalıştık.
"Projemizde yer alanların hepsi sanatçı değil. Projemizde yer alanlar 3 kategoriden oluşuyor. Seramik sanatçıları, seramiği hobi olarak yapanlar ve seramiğe bu projeye kadar hiç elini sürmemiş ama konuyu hassas bulduğu için ben de varım diyen insanların oluşturduğu 3 farklı grup. Hiç bilmeyenler ve hobi olarak yapanlara 8 aydır atölyede eğitimler veriliyor.
"Hem üretim yapıldı, hem eğitim verildi. Bu proje bir sürü seramik sevdalısını da seramik sektörüne katmış oldu. İnsanların zanaata, sanata ellerinin değmesine vesile oldu. Aynı zamanda diğer seramik atölyelerine de müthiş bir enerji, bir hedef verdi ve sektörde bir hareketlilik yarattı.
"Covid dönemi olduğu için atölyeye sınırlı sayıda insan alabildim. Baktık ki atölyenin kapasitesini aşacak miktarda gönüllü var. O halde uzaktakiler diye bir grup kurduk. Atölyedekilerle maskları üretirken bu gruptakilerden de içi boş kadın elbiseleri üretmelerini istedik. Evet tüm Türkiye'deki seramik sevdalıları ile omuz omuzayız."
Kadına şiddetin ve kadın cinayetlerinin, siyaset, milletler, ülkeler, farklı görüşler üstü, büyük bir insanlık sorunu olduğunu vurgulayan Nebioğlu, Sanatsal Yakarış projesini isteyen herkesin katılımına açarak çığlığın büyümesini, farklı ülkelerden de katılımcıların desteğiyle farkındalığın tüm dünyayı sarmasını hedeflediğini belirtiyor
"Ölümün karşısına umudu koymaya çalıştık"
Projede kısa sürede, tüm kadınların bu meseleyi içselleştirerek yarattığı 460 adet mask ve 560 adet içi boş kadın elbisesi üretildi. Sanatçı projenin simgesi haline gelen maskların anlamını şöyle açıklıyor:
"Kuru kafa görünümündeki masklar kadına karşı şiddete ve yitirilen yaşamlara karşın, dişil enerjinin dirimli gücünün ifade bulmasını, yaşama dair umudu ve yaratıcılığı hatırlatmakta. Maskları siyah renkli, mor renkli ve üstü rengarenk desenlerle bezenmiş masklar olarak üç ayrı kategoride ürettik.
"Sergide maskların üzerinde zincir göreceksiniz. Ayrıca maskların özellikle siyah ve mor olanlarını altın yaldızla süsledik. Ölümün karşısına umudu ve estetiği koymaya çalıştık. Siyah maskların üzerinde gergin zincirler, morların üzerine artık o gerginlik bitmiş adeta zincirlerinden boşalmak isteyenleri simgeliyoruz, desenli masklarda ise artık estetik ve özgürlük yan yana geliyor.
"Zincirler kopmuş, üzerlerinde asla baskı yok. Estetik ve güzellikle birlikte özgürlük daveti var."
"İçi boş kadın elbiselerinin nedeni..."
Sergide yer alan eserler arasında kuru ağaç dalında sergilenen elbiseler görüyoruz. Bedenlerinin olmaması dikkat çekiyor. Sanatçı elbiselerle vermek istediği mesajı şöyle ifade ediyor: "Elbiseleri kuru ağaç dalında sergilerken doğa tahribatına gönderme yapıyoruz.
Doğanın katledilişini, doğaya kötü davranışımızı anlatıyoruz. İçi boş kadın elbiselerinin nedeni ise o kadınların artık olmaması. Asırlardır bir sürü kadın öldürüldü. Günümüz Türkiye toplumunda da maalesef ölmeye, öldürülmeye devam ediyor.
Biz onları temsilen içi boş kadın elbiseleri yaptık. O hüznü vurgulamaya çalışıyoruz.
Ama üretenlerle onu dirimli hale getirdik. Gönüllüler yaratıcılıkta serbest bırakıldı; kendi hayallerini gerçekleştirdiler. Gelinliğinden mini şortlusuna, gece kıyafetinden şalvarlısına, nice elbise üretildi.
Masklarla ölümü umuda çevirirken içi boş kadın elbiseleriyle ise "Bakın bunlar gitti hep hayatımızda yok bak bunlara ağıdımız bu ama biz varız ve tekrar üretiyoruz. Ve tekrar yaşamı dirimli, özgür, estetik kılmaya çalışıyoruz diyoruz."
Sergi, sosyal bir farkındalık yaratacak
Nebioğlu, sergilerdeki eserleri sergilemenin ötesinde, işlerin yaşama girmesini, yaşama dahil olmasını istiyor. Bu amaçla, askıda kadın elbiselerinin minyatürleri üretmeye başlanmış: küpe, kolye, kupa ve bunun gibi objeler.
Sanatçı bu objeleri üretmesindeki amacı şu sözlerle anlatıyor:
"Objeler satın aldığında veya hediye edildiğinde, kadına şiddet konusu sembolik olarak yaşamda iz bırakarak yerini alacak, 'ben de bu şiddete karşıyım'ın sembolü olacak. İkonik parçaların gelirleri ise kadın derneklerine bağış yapılacak. Sergilerimiz, toprağa verdiklerimizi, toprakla anarken; ikonlarımız yaşama geçen sosyal bir farkındalık hareketi oluşturacak."
(MFK/PT)