Yargının bozulan hatasının yarattığı sonuçlar vahimdir. 1 Şubat 1979'da Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi'yi öldürmekten verilen Ağca hakkındaki ölüm cezası, 20/08/1980'de kesinleşmişti.
Bu arada Ağca, Maltepe Askeri Cezaevinden 25/11/1979'de firar ederek yurtdışına kaçmıştı bile... 13 Mayıs 1981'de İtalya'da Vatikan Devlet Başkanı Papa 2. Jean Paul'a karşı suikast girişiminde bulundu.
Öldürmeye teşebbüs suçundan Roma İstinaf Mahkemesince ömür boyu hapis cezasıyla cezalandırıldı. İtalya'da 19 yıl 1 ay 1 gün cezaevinde kaldı. Af kararıyla cezaevinden tahliye edilerek 14 Haziran 2000'de Türkiye'ye iade edildi. Türkiye'de işlemiş bulunduğu suçlardan dolayı cezasının infazına da bu tarihte başlanmış oldu. 12 Ocak 2006'da yargı kararıyla salıverildi. 20.01.2006 günü yargı kararıyla yakalandı. Cezaevine geri döndürüldü.
Ölüm cezasının kaldırılmasından dolayı; Ağca'nın Abdi İpekçi'yi öldürme suçundan verilen idam cezası 4771 sayılı Yasayla (ağırlaştırılmış) müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldü. Bu cezası, Türkiye'de işlemiş olduğu iki ayrı gasp suçundan dolayı verilen 36 yıl ağır hapis cezası ile içtima ettirilerek Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 8 Kasım 2004 tarihli ve 2004/323-346 sayılı kararı ile 18 ay geceli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek suretiyle (ağırlaştırılmış) müebbet ağır hapis cezasına hükmolundu.
Cezanın infazı sırasında Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesince infaz edilecek süre 36 yıl ağır hapis olarak kabul edildi. Bu cezadan İtalya'da infaz edildiği kabul edilen "20 yıl" mahsup edildi.
Geriye kalan 16 yıldan da 4616 sayılı şartla salıverme yasasına göre 10 yıl indirilmek suretiyle cezanın infaz edilmesine karar verildi. Yargı hesabı böyle yaptı ve Ağca, Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 5 Ocak 2006 günlü, 2006/16-09 müt. sayılı kararıyla da 12 Ocak 2006'dan geçerli olmak üzere koşullu olarak cezaevinden salıverildi.
Bu karara yapılan itiraz ise yine Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10 Ocak .2006 tarih, 2006/10 müt. sayılı kararıyla reddedilmişti.
Yargının hatalı hesabı kanun yararına bozuldu. Yargıtay 1. Ceza Dairesi 20 Ocak 2006 günlü kararında öncelikle Vatikan Devlet Başkanına karşı gerçekleştirilen öldürmeye kalkışma eyleminden dolayı İtalya'da gözaltında, tutuklulukta ve hükümlülükte geçen sürenin, Türkiye'de işlediği suçlarından dolayı verilen cezalardan indirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığını belirledi.
İkinci olarak hangi infaz yasasının uygulanacağına karar verildi. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.04.2004 tarihli (İzol) kararında da açıklandığı üzere, kısa süre içinde çıkan ve infaza ilişkin hükümler içeren 3713, 4616, 4771, 5218 sayılı yasalar karşılaştırıldığında, hükümlünün öldürme eylemi bakımından en lehine olan yasanın, 3713 sayılı Yasanın geçici 1. maddesinin (a) bendi olduğu, bu Yasanın uygulandığı durumda ayrıca 4616 sayılı Yasa gereğince 10 yıllık indirim yapılmasına olanak bulunmadığı kararına vardı. Sonra "doğru hesabın" nasıl yapılacağına hükmetti.
Ağca'nın cezalarından, öldürme suçundan gözetim ve tutuklulukta geçirdiği 153 gün ile iade sırasında yolda geçirdiği (bir) günlük sürenin indirilmesi gerekirken, İtalya'da geçirilen ve yanlış hesaplanan 20 yıl ile 4616 sayılı Yasa uyarınca 10 yıllık sürelerin mahsubu sonucu erken koşullu salıverilmesine ilişkin Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 5 Ocak 2006 tarihli kararına karşı yapılan itirazı reddeden, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 10 Ocak 2006 tarih, 10 müt. sayılı hükmü yerinde görülmediğinden bozulmasına karar verdi.
Yargıtay C. Başsavcılığı kararı faksla Kartal Cumhuriyet Savcılığına bildirdi. Ağca yeniden 20 Ocak 2006'da gece saat 23.36'da Kartal Cezaevine konuldu.
Herkesin gerçekleri öğrenme ve bilme hakkı vardır. Hatayı yapanlar kimlerdir? Yargı otoritesi sarsılmamış mıdır? Yargıya güveni kimler sarsmıştır? Ya hesap hatası anlaşılmasaydı? Hesaba göre 2014 yılına kadar hapiste olması gereken Abdi İpekçi'yi öldürmekten hükümlüye verilen hatalı ve "bozuk özgürlük"le bitişik yaşamak mıdır alınyazımız?
AİHM "ifade özgürlüğü" hakkındaki Sunday Times-Birleşik Krallık davasındaki çok önemli kararında, yargı otoritesinin sarsılması kavramlarına da değinmektedir. (26/04/1979 - 6538/74. Osman Doğru. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları. C.1. Eylül 2004 Sayfa 276-307 Legal Yayınları) Karara göre; "yargı organının otorite ve tarafsızlığı" ifadesinin AİHS'de yazılı "anlamıyla" anlaşılması gereklidir.
Yani Sözleşmenin 6. maddesinin yorumunda; hukuk devletinin temel ilkesini oluşturan adil yargılanma hakkının, bu bağlamda işgal ettiği merkezi konum göz önünde tutulmalıdır. 6 ıncı madde; herkesin kişisel haklarını ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını bir mahkeme veya yargı yeri önüne çıkarma hakkını güvence altına almaktadır.
Kişisel uyuşmazlıkların yargıç önüne çıkarılması ilkesi, hukukun genellikle "tanınmış" temel ilkelerindendir; aynı kural, adaletten mahrumiyeti yasaklayan uluslar arası hukukun ilkeleri için de geçerlidir. Sözleşmenin 6 ıncı maddesi bu ilkeler ışığında okunmalıdır. ( Golder -Birleşik Krallık 21 Şubat 1975 günlü, 4451/70 sayılı kararı.) "Yargı organı" terimi, adalet mekanizmasını veya Devletin yargı kolunu kapsadığı gibi, görevleri dolayısıyla yargıçları da kapsar.
"Yargı organının otoritesi" deyimi mahkemelerin, hak ve yükümlülüklerin tespiti ve ayrıca uyuşmazlıkların çözümünde, halkın kabul ettiği anlamıyla uygun bir forum oldukları düşüncesini içerir.
Dahası, halkın büyük kısmı bu işlevi yerine getirmelerinden dolayı mahkemelere saygı duyar ve güvenir... O halde hukukun amaçlarından biri de, "yargı organının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesidir." Aksi takdirde otorite zedelenir. Yargıçlar da; otoritenin zedelenmesinden sorumludurlar.
Adalet Bakanlığı çok önemli bir "müdahale" görevini yerine getirdi. Kanun yararına bozma isteyerek hatadan dönülmesini sağladı. Bu durum kutlanmaya değerdir.
Olay sadece maddi bir hesap hatası mıdır? Ya da maddi hesap hatasından daha vahim bir hata var belki de.."Yargı otoritesi" sarsıldı. Kimler sorumlu? Yargının otoritesini sarsan vahim hatanın sahipleri kimlerse... Bu "vahim" hesap hatasının gerçekleşmesindeki "yargıdan sorumlu olanlar" kimlerse hepimiz bilmeliyiz.
Onların kim olduğunu ortaya çıkarmak için yargıya kim ve hangi organ müdahale edecekse, etmelidir. Aksi takdirde bu vahim hesap hatası nedeniyle medyada yayınlanacak sözlü veya yazılı eleştiriler hakkında; yargı otorite ve tarafsızlığını sarstığı ya da adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs edildiği (TCK 288) gibi iddialarla ceza davaları açılırsa, yargıya duyulması gereken güven daha da azalacaktır.
Yargının otoritesinin sarsılmaması için, otoriteyi sarsanlar kimlerse bilmek hakkımızdır. (Fİ/BA)