Yasalara göre "kaçak" sayılmamalarına rağmen, gözaltına alınarak sınırdışı edilen bu kişilerin hukuki durumunun dikkatle gözden geçirilmesi istenirken, uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere uygun davranılmasının gerekliliğine dikkat çekildi.
Açıklamada ayrıca, sınırdışı uygulamalarının dahi bazı kurallara bağlı olduğu hatırlatıldı:
"Sınırdışı etme uygulamaları, belirli kurallar dahilinde ve bütün idari işlemlerin yargı denetimine açık olması ilkesi ihmal edilmeksizin yapılmalı; insan yaşamını tehdit eden ve insan onuruna aykırı işlem yapılmamalıdır."
Mülteci olabilirler
İHD yetkililerinin açıklamasında, sınırdışı edilen bu kişilerin çoğunun mülteci olabilecekleri hatırlatıldı:
* Gözaltına alınarak sınır dışı edilen kişilerin, geldikleri ülkeler itibariyle mülteci olabilecekleri anlaşıldı . Bu kişilerin ülkelerinden siyasal ya da etnik ayrımcılık, insan hayatını tehdit eden yaygın şiddet olayları ve silahlı grupların saldırılarına karşı korunma olanakları olmaması gibi nedenlerle ülkelerini terk ettikleri ; ancak iltica prosedürleriyle ilgili bilgi sahibi olmadıkları için gerekli başvuruları yapmadıkları görüldü.
* İHD, başvuran kişileri, gerekli prosedürü yerine getirmeleri için BM Mülteciler Yüksek Komiserliğine yönlendiriyor.
Gözaltı koşulları kaygı verici
* Türkiye'de statüleri ne olursa olsun, bu kişilerin gözaltına alınma biçimi, gözaltı koşulları ve şu anda içinde bulundukları anlaşılan kötü koşullar, kaygı uyandırıcı.
* Edinilen bilgiler, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin 1997 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar şubesinde yaptığı denetlemeler dolayısıyla yaptığı acil açıklamada belirtilen gözaltı koşullarının pek değişmediği kaygısı uyandırdı.
İstenmeyen misafir değiller
* Yetkililerin ve basının Türkiye'deki yabancılarla ve özellikle de Afrikalı göçmen ve mültecilerle ilgili söylemi , Türkiye'de yabancı düşmanı ve ırkçı eğilimleri güçlendiriyor . Bu da güvenlik güçlerine yansıyor.
* Türkiye, ne etnik bakımdan ne de renk bakımından homojen bir ülke değildir ve olmamalıdır. Hiçbir insan renginden dolayı "istenmeyen misafir" olarak görülemez.
* Ülkelerinden hayatlarını ve çocuklarının geleceğini kurtarmak için ayrılmak zorunda kalan insanların, en azından misafirperverlikle karşılaşma hakkı, insanlığın köklü bir geleneğidir.
Sığınma hakkı tanınmalı
* Ayrıca, her ne kadar Türkiye Mültecilerin Statüsüne Dair Sözleşmeyi coğrafi sınırlama getirerek imzalamış ise de, bu çekince, yalnızca Avrupa dışındaki kıtalardan gelen kişilere mültecilik statüsü tanıyıp tanımamasıyla ilgilidir. Yoksa, başka ülkelerden mülteci statüsü almak isteyen kişilerin geçici sürelerle Türkiye'de kalmalarına ve onlara bu süre içinde insani koşullar sağlanmasına engel değildir.
* Avrupa dışındaki ülkelerden gelseler, mültecilere yönelik tutum ve muamelelere ilişkin sözleşmede belirtilen genel ilkeler, Türkiye için de geçerlidir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurulabilir
Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca belli yükümlülükleri olduğunu hatırlatan İHD yetkilileri, bu yükümlülüklerin hükümete ve Türkiye'de bulunan herkese belirli yükümlülükler getirdiğini belirtti. Açıklamada, bu soruna Türk yargısında çözüm bulunamaması halinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurulacağı açıklandı:
* Bu kişilerin uluslar arası hukuka aykırı bir şeklide ve her hangi bir itiraz hakkı tanınmaksızın, istekleri dışında Yunanistan sınırına bırakılmaları, besin ve içme suyundan yoksun bırakılmaları, hukuksal olarak ve insani açıdan kabul edilemez.
* Sınırdışı etme uygulamaları, belirli kurallar dahilinde ve bütün idari işlemlerin yargı denetimine açık olması ilkesi ihmal edilmeksizin yapılmalı; insan yaşamını tehdit eden ve insan onuruna aykırı işlem yapılmamalıdır.
* Türkiye'de pek çok kişi "kaçak göçmen" oldukları iddiasıyla gözaltına alınıyor. Bu kişiler, ulusal ve uluslar arası hukukun onlara tanıdığı olanakları kullanamadan sınırdışı ediliyor.
* Yerel güvenlik birimlerinin takdiri dahilinde yapılan bu uygulamalar, hem siyasal denetimin hem de yargı denetiminin dışında kalan bir alan oluşturuyor.
* İnsan hakları aktivistlerinin yerinde inceleme yapmasına imkan sağlanması, uluslararası insan hakları hukukunun ve Avrupa hukukunun bir kuralıdır. Ayrıca, avukatların gözaltında bulunan kişilerle görüşmesi engellenemez.
İHD açıklamasının sonunda, bu uygulama ve düzenlemelerin insan hakları standartlarına uygun olarak yeniden yapılandırılması istendi.
Türkiye - Yunanistan sınırında bulunan Afrikalı göçmenlerin tamamının, hiçbir ülkenin koruması altında bulunmadıkları hatırlatılarak, "bu kişilerin yurttaşı oldukları ülkelere dönüp dönemeyecekleri, o ülkenin korumasından yararlanıp yararlanamayacakları açıklığa kavuşturulmadığı sürece, Derneğimiz açısından mültecilerle aynı konumdadırlar" denildi.
(BB/NU)