Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi'nin eski yüzyüze* çalışanlarından Bahan Gönce, Af Örgütü’ndeki taşeronlaşma sürecini anlattı. Gönce, 2011’den Şubat 2017’ye kadar bu kurumda çalıştı. Yüzyüzeci olarak işe başladığı için beş yıl boyunca taşerondu. Şubat ayında işten ayrılıncaya kadar da bir yıl süreyle Af Örgütü ofisinde kadrolu çalıştı.
Af Örgütü’nün yüzyüzeci ekibi, dün yaptıkları açıklamayla “Af Örgütü’nde taşerona son verilsin” talebiyle iş bırakma eylemine başladıklarını duyurdu.
Eylemi destekleyen Gönce, bianet’e yaptığı açıklamada taşeron sistemine 2011’de başlandığını ve yüzyüzecilerin tepkilerine rağmen yıllarca sürdürüldüğünü belirtti. Gönce, taşeron olarak çalıştığı dönemde Af Örgütü’nün işçi haklarına ilişkin çalışmalarını sokakta insanlara anlatırken utandığını söyledi.
TIKLAYIN - ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ’NDE YÜZYÜZECİLER İŞ BIRAKIYOR
“Taşeron maddi kaygıyla savunulamaz”
Gönce’nin aktarımına göre, Af Örgütü’nde yüzyüze projesi kurulduğunda taşeron yoktu. Fakat o günkü yönetim kurulu araştırdı ve taşeron bir şirketle anlaştı. Gönce, bu duruma tepkilerini dile getirdiklerini ancak çalışmak zorunda oldukları için işe devam ettiklerini belirtiyor:
“İlk süreçte ben ve bazı arkadaşlarım durumu yadırgayarak tepkimizi dile getirdik. O günkü direktörle birlikte toplantı yaptık. Her dönemde, taşeronun bir hak ihlali olduğunu, hele de Af Örgütü gibi bir insan hakları kuruluşunun hiçbir maddi kaygıyla, etik gerekçeyle bunu savunamayacağını anlattık.
“Ya geçiştirildik ya da sürekli olarak bütçe olmadığı, bu çalışmanın iyi sürebilmesi için buna ihtiyacı olduğu söylendi. Biz tepkimizi dile getirsek de çalışmak zorunda olduğumuz için devam ettik.
“Birçok insandan açık açık taşeron olduğu söylenmeden imzalar alındı. Dönemin yöneticisi ‘Taşeronu bir muhasebeci değişikliği gibi düşünün. Biz bunu yapıyoruz ama haklarınız aynen korunacak sadece kırtasiye, evrak yükünden kurtuluyoruz. Buna Türkiye'de taşeron deniyor ama öyle değil aslında’ ifadelerini kullanmıştı.
“Bu çalışanı ucuza getirme stratejisi”
“Taşeronla birlikte sendikalı olma hakkımızı kaybettik. Çünkü ben fiili olarak Af Örgütü'nde çalışsam da x şirketinde çalışan olarak görünüyorum. Benim patronum başka biri. Öyle olduğu için Af Örgütü'nün diğer sendikalı işçileriyle birlikte davranamıyorum ve toplu iş sözleşmesinden (TİS) yararlanamıyorum. Taşeronun bize en büyük yaptırımı bu oldu. Hem maaş hem sosyal haklar konusunda sendikalı çalışanların yararlandığı hiçbir haktan yararlanamadık.
“Soma'da çalışan madencilerin taşeron olduklarını haykırdık hep. İş cinayetlerinin en önemli sebeplerinden birinin taşeron olduğunu bugün çok geniş bir kesim biliyor. Haliyle Soma Holding'in patronuyla aynı tarafta durarak çalışanı ucuza getirme stratejisidir bu. Ama Af Örgütü ve insan hakları çalışanı olarak bununla karşı karşıya kalmak sadece maddi bir kayıp değil, gurur kırıcı bir şey. Dolayısıyla bu insanlar gururlarına da hakaret edildiğini düşünüyorlar.
“En temel hak ihlali duruyor”
Af Örgütü yüzyüze çalışmalarını 15 Temmuz’da durdurdu. Ağustos ayının sonunda yüzyüzeciler ofise çağrıldı ve tele-marketing çalışması yapmaya başladılar. Gönce, bu süreçte yüzyüzecilere taşeron olarak çalıştırıldıklarını söyleyen isim. Sadece Af Örgütü’nün değil bağlı bulunduğu Sosyal İş Sendikası’nın da taşerona son verilmesi için “yeterince çabalamadığını” belirtiyor:
“Ofise geldiklerinde birçok konudan olduğu gibi koşullarımızla ilgili de konuştuk. Benim durumumla ya da ofisteki başka kişilerin durumuyla aynı işi yapan insanların farklı maaş almaları, farklı haklara sahip olmaları konusunda adaletsizlik olduğu konusunda zaten anlaştık. Bunu kırmak için çabalayarak süreç içinde birbirimizle, başka arkadaşlarla görüşmeler yaptık.
“TİS toplantıları süresince iş yeri ve sendika her konuda anlaştı. Fakat Af Örgütü TİS’te taşerondan çıkmadı ve bu konuda bir değişiklik olmadığı için en temel hak ihlali hala duruyor.
“Ben 2012’de Sosyal İş Sendikası'na giden ilk ekipteydim. Durumumuzu anlattık. DİSK- Sosyal İş açıkça zaten taşerona karşıdır ama fikir ve eylem birliğine ihtiyaç var. Sendika buna birçok düzlemde ilkesel olarak karşı. Biz bağlantıyı kurduk ama bir değişiklik yaratamadık çünkü destek alamadık.
“Sendikalı olamadıkları için her şey muğlak”
Af Örgütü’nde yüzyüzeci olan Felat Erkozan Şubat 2017’de yüzyüzecilerin saatlik ücretleri düşürüldüğünü söyledi. Yönetimle yüzyüzeciler arasında alınan toplantılarda taşeronun kaldırılamayacağı ama “istenilmesi durumunda sosyal hakların verilebileceği” söylendi.
Gönce, bu konuya ilişkin şu bilgileri aktarıyor:
“Bunun için yapılması gereken küçük düzeltmelerden ziyade temel bir adımı atarak toplu bir düzenlemeye gidilmesidir. Temel insan hakları ihlali olan taşeron Af Örgütü’nden kaldırılmalı, taşeron bitirilmelidir.
“Ben kadrolu çalışıyorum gelip benim maaşımı düşüreceklerini söyleseler diyorum ki düşür ama bak TİS burada, bir yıl boyunca şirketi bağlıyor. Dolayısıyla benim maaşımı indiremezsin. Ama taşeronların sendikalı olma hakkı olmadığı için her şey muğlak. Herhangi bir şirketin kanunları işliyor orada.
“Bir yere CV'mi gönderdiğimde o kişiler benim e-Devlet'ten kaydıma baktıkları zaman Af Örgütü'nde çalıştığımı görmüyorlar. Benim x şirketinde çalıştığımı görüyorlar ve yaptığım işin tanımı; anketörlük. Haliyle ben bundan üç yıl sonra bir işe girdiğim zaman Af Örgütü'nde çalıştığımı söylediğimde sadece ortada benim beyanım var. Bu da taşeronun başka bir boyutudur.
“Af Örgütü kendisiyle çelişiyor”
“Af Örgütü'nün yüzyüze çalışanları, sadece Türkiye'de değil dünyada sivil toplumun fikirlerin yayılmasını sağlayan insanlardır. O kuruma maddi desteği getiren, insanlarla fikir tartışan, dergilerini yayan insan hakları aktivistleridir. Bu insanlar bir taraftan taşeronda çalışıyorlar bir taraftan da insan haklarından bahsediyorlar. Oysa taşeron bir insan hakkı ihlali.
“Bu kadar önemli ve kritik bir çalışma yapan insanların tabanda maaş alıyor olmaları ve taşerona layık görülmeleri hiçbir insan hakları tutumuyla, belgesiyle açıklanabilecek bir şey değil.
“Böylesi bir hak ihlaline izin vermek Af Örgütü'nün çalışmalarına ve mücadelesine zarar veriyor. Birinin hakkını yiyip başka hakları savunmak hem kendiyle çelişmektir hem de ahlaki bir soruna yol açar.” (TP/EKN)
* Sokakta insanlara Af Örgütü’nün çalışmalarını anlatan ve kampanyaların devamı için destek toplayan çalışanlar.