"Kaybedilme, onlarla ilgili hiçbir bilgiye sahip olmamanız hatta bir şey bilseniz de, bu bilginin doğru olup olmadığından her zaman endişe etmeniz anlamına geliyor".
15 Temmuz 2011'de Suriye Hava Kuvvetleri İstihbaratı mensubu yaklaşık 20 kişi, 67 yaşındaki imam Abdül Ekrem El Sakka'yı Şam'ın varoş bölgesi Daray'daki evine geldiği ve imamı apar topar götürdü. Sakka'dan o günden beri haber yok. Yukarıdaki cümleler, Sakkanın sürgünde yaşayan oğlu Haytam El Hamvi'ye ait.
Uluslararası Af Örgütü, 30 Ağustos Dünya Kayıplar Günü için yaptığı basın açıklamasında Sakka'nın bir yılı aşkın süredir kayıp olmasının uluslararası hukuk uyarınca suç sayılan zorla kaybedilme anlamına geldiğini, oldukça yaşlı olan imamın akrabalarının çaresiz taleplerine rağmen Suriye yetkilileri imamın akıbeti ya da gözaltı koşulları ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunmadığını söylüyor.
"On yıllarca zorla kaybedilmeler Suriye rejiminin ayırt edici özelliği oldu, binlerce aktivist ve muhalifi hedef almak amacıyla kullanıldı ve böylece aileleri de umutsuzluk ve korku içinde yaşadı".
Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Direktör Yardımcısı Hassiba Hadj Sahraoui, "Suriye'de ayaklanmalar başladığından bu yana, yetkililerin muhalefeti susturmak için zorla kaybedilme ve kaybolanların akrabaları ile arkadaşlarına korku salma yoluna başvurmalarında ciddi bir artış gözlemledik. Ama yıkıma sürükleyen bu uygulamanın kullanımı -Suriye ve dünyanın diğer bölgelerinde- on yıllar öncesine dayanıyor" diyor.
Af Örgütü Uluslararası Adalet Araştırma, Politika ve Kampanya Direktörü Marek Marczyñski ise tüm hükümetlere zorla kaybedilmelere son verme çağrısında bulunuyor. "Dünya çapındaki hükümetlere zorla kaybedilmeleri kınama ve kullanımına son vermek için küresel anlaşmaya katılmaları çağrısında bulunuyoruz. İlk ve son kez olarak adalet kaybedilmiş binlerce birey ve aileleri için yerine getirilmeli".
Zorla kaybedilme nedir?
Af Örgütü, zorla kaybedilme kavramını şöyle anlatıyor:
"Zorla kaybedilme, bir bireyin akıbeti ya da nerede olduğu açıklanmadan bir yere götürüldüğü zaman gerçekleşir. Bu uygulama sadece gözaltına alınan bireyi değil aynı zamanda sistematik bir şekilde kaybolan yakınları ile bilgi alması engellenen ailesini ve arkadaşlarını da etkiler.
"Bir birey hükümet yetkilileri ya da onların adına hareket edenler tarafından tutuklandığı, gözaltına alındığı ya da kaçırıldığı zaman "kaybedilmiş" olur.
"Yasanın korumasının dışında tutularak, kaybedilen bireye genelde işkence uygulanır ve birey hayatına dair sürekli endişe duyar, bütün haklarından mahrum ve onu elinde tutanların merhametine kalmış bir hale gelir.
"Kaybedilen bireyler asla serbest bırakılmıyor ve akıbetleri belirsizliğini koruyor. Aileleri ve arkadaşları onlara ne olduğunu hiçbir zaman öğrenemiyor ve bu da çektikleri acının artmasına sebep oluyor. Zorla kaybedilmelerle oluşturulan güvensizlik ve korku sadece mağdurları ve ailelerini değil aynı zamanda bir bütün olarak toplumu da etkiliyor.
"Bu uygulamaya bir son vermek adına Aralık 2006'da Birleşmiş Milletler, Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşme'yi kabul etti. Sözleşme, kaybedilmeleri önlemeyi, gerçekleştikleri zaman gerçeği ortaya çıkarmayı, sorumluları cezalandırmayı ve mağdurlarla ailelerine tazminat sağlanmasını amaçlıyor. "
Türkiye'de yapılanlar yetersiz
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Murat Çekiç ise şöyle konuştu:
"Zorla kaybedilmeler en zalimane ve insanlıktan çıkaran insan hakkı ihlalidir. İnsanları birbirinden ayırarak ve sessizlikle bir çok ülkede aileleri ve toplulukları parçalara ayırıyor. Uluslararası Af Örgütü 1980 darbesi sonrası işlenen suçlarla ilgili, darbe lideri Kenan Evren'in kovuşturulması gibi, cezasızlıkla mücadele konusunda atılan adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Yine de geçmişte işlenen suçların mağdurları ve onların aileleri için adaletin sağlanması güvence altına alınmalı. Bu konuda atılması gereken adımlar mevzu bahis olduğunda yapılanlar yetersiz kalıyor". (ÇT)