Fotoğraf: Ron Lach / Pexels
Cezaevi nüfusunun büyük çoğunluğunu adli suçlardan tutuklu ya da hükümlü olanlar oluştursa da medyada genellikle “siyasi mahpusların” sesini duyuyoruz.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut ile adli suçlardan hapishanede bulunan tutuklu ve hükümlülerin durumunu konuştuk.
Tabii “adli mahpus” çok geniş bir çerçeve. Berivan Korkut, “Adli mahpusları tek başına bir bütün olarak ele almak mümkün değil. Kadın, engelli, yabancı, öğrenci, sağlık sorunu yaşayan vb. birçok farklılıkları olan bir insan topluluğundan bahsediyoruz. Doğal olarak ihtiyaçları, hakları ve uğradıkları hak ihlallerinde çok farklı olabiliyor” diyor.
Ancak ortak şikayetleri de var:
“Son dönemde dilekçelerinin ve mektuplarının engellendiği, ailelerinden uzak şehirlere sevk edildikleri, idareye yakın olan koğuşlara gönderilerek burada diğer mahpuslar tarafından baskı gördükleri, sıklaşan ve günlük yaşamı etkileyecek düzeye varan aramalar gibi birçok uygulama konusunda şikayetlerin artığını söyleyebiliriz. Hakaret, aşağılama, intihara teşvik gibi psikolojik baskı ve fiziksel şiddetin arttığı yönünde de başvurular alıyoruz.”
Elektriği kesilen, kettle kullanamayan mahpuslar
Adli mahpuslarla ilgili en önemli sorunlardan biri de maliyeti azımsanmayacak olan cezaevi giderleri. Berivan Korkut, yine medyada pek görünür olmayan, asli mahpusların maddi zorlukları konusunda şu bilgileri verdi:
“Mahpusların geldikleri sosyoekonomik durumları hakkında ciddi bir araştırmamız mevcut değil, bu konuda yapılmış kapsamlı bir araştırma da mevcut değil. Bunun yanından uzun zamandır bu alanda çalışan bir kurum olarak mahpusların gelir düzeylerinin düşük olduğunu belirtebiliriz. Bu durumda gerek ailelerin kendi ekonomik ihtiyaçlarını sağlaması gerekse de görüşe gitmek, para yatırmak gibi mahpusun ihtiyaçlarını karşılamasını oldukça zorlaştırıyor.
“Örneğin elektrik faturasını ödeyemediği için elektriği kesilen ve buzdolabı, televizyon, kettle kullanamayan mahpuslar var. Yine telefon kartı alamadığı için ailesini arayamayan, posta gönderemeyen, temizlik malzemesine ulaşamayan birçok mahpustan başvuru alıyoruz.
“En temel ihtiyaçlardan olan giysiye ulaşma konusunda da mahpuslar çok ciddi sıkıntılar yaşadıklarını bize aktarıyor. Buna kantinden alınacak çay, meyve veya ek gıda gibi ürünler de eklenince mahpusların şu an derin bir yoksulluğu yaşadıklarını söyleyebiliriz.”
Daha büyük, daha uzak, daha yalıtılmış cezaevi
Korkut, “Son dönemde hapishanelerin kalabalıklaşması mahpusları nasıl etkiledi?” sorumuzu da şöyle yanıtladı:
“Kalabalıklaşma son yıllarda yaşanan ve sürekli gündemimizde olan bir sorun. Adalet Bakanlığının bu soruna bulduğu çözüm ise maalesef daha büyük, daha uzak, daha dış dünyadan yalıtılmış yeni kurumlar inşa etmekten ibaret gibi görünüyor. Maalesef mahpus sayısının azaltılması için çalışmalar ya da hapsetmenin alternatifleri, mahpusların tekrar suça karışmasını önleyici tedbirler konusunda atılan adımlar çok yetersiz.
300 bin kişilik psikolojik sınır aşıldı
“Türkiye hapishanelerinde şu an 300 bin kişilik psikolojik sınır aşılmış durumda. Haziran sonu verilerine göre hapishanelerde şu an 322 bin 187 mahpus var ve bunların çok büyük bir çoğunluğunu adli mahpuslar oluşturuyor. Türkiye’ de 275 bin 843 kapasiteli 384 ceza infaz kurumu mevcut. Yani sayı kapasitenin çok üstünde.
“Pandemi sürecinde açık hapishanelerde bulunan 110 bin 901 mahpusun izinde olduğunu ve şu an kapalı kurumlarda 211 bin 286 mahpusun tutulduğunu düşünürsek, aslında görünürde kapasitenin altında mahpus şu an hapishanede. Buna rağmen biz hapishanelerde kalabalıklaşma ile ilgili çok fazla başvuru alıyoruz.
Kapasite artırımı, kişisel ve ortak alandan çalıyor
“Buradaki temel sorunlardan biri kurumların kapasitelerinin artırılması yöntemi ile kalabalıklaşmayı engelleme çabası. Kurumlar, koğuşlardaki ranza sayıları artırarak başka amaçlar için inşa edilmiş bölümlerin koğuşa çevrilmesiyle veya ek bina yaparak kapasiteleri artırıyor.
“Koğuştaki yatak sayısını artırmak ise beraberinde havalandırma, banyo, mutfak dahil ortak kullanım alanlarını da artırma şeklinde planlanmadığı için doğrudan bir kalabalıklaşma olarak karşımıza çıkıyor. Buna kişisel alan sahibi olma, temiz havaya erişin gibi sorunlarını da eklediğimizde aslında kapasitesi artırılmış koğuşlar kalabalıklaşma konusunda en temel sorunlardan biri.
“Yeni koğuş veya ek bina gibi seçeneklerde de ortak kullanım alanlarının azalması, kapasiteye uygun görüş, atölye, spor salonlarını gibi alanların ihtiyacı karşılayamaması gibi bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz.
“Şu an kapasitesinin üstünde mahpusun bulunduğu koğuşlar üzerine aldığımız başvurularda azalma var. Bunun yanında pandemi izni bitip açıktaki mahpusların tekrardan ceza infaz kurumlarına geri dönmesi durumunda gerçekten çok ciddi bir kalabalıklaşma ve buna bağlı sorunlarla karşılaşacağımızı söyleyebiliriz.”
Ekonomik kriz, görüşleri imkansız hale getirdi
Peki, mahpusların dış dünya ile iletişimleri nasıl? Aile görüşü, telefon hakkı gibi uygulamalardan yararlanabiliyorlar mı?
Berivan Korkut, bu konunun da aslında ekonomik sorunlarla bağlantılı olduğunu ifade ediyor:
“Disiplin cezaları dışında mahpusların aile ve telefon görüşünü kısıtlayan doğrudan bir uygulama mevcut değil. Siyasi mahpuslar ve ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olan (adli ve siyasi dahil) mahpuslar dışında kalan bütün mahpuslar eğer altyapı sağlanmışsa haftalık yarım saat görüntülü görüşme hakkına da artık sahipler.
“Burada adli mahpuslar için temel sorun yasal kısıtlamalardan çok diğer faktörler. Adli mahpusların yaşadığı en büyük problem aslında ekonomik. Özellikle ailelerinden uzak yerlerde tutulan mahpusların ailelerinin işten izin alıp, yol masraflarını karşılayıp görüşe gitmesi imkansız bir hal alabiliyor. Özellikle pandemi süreci ve sonrasında yaşanan ekonomik kriz bu konudaki sorunların fazlasıyla artmasına sebep oldu.
“Tüm bu sorunlara yönelik maalesef yapısal bir çözüm önerisi yok. Hatta ailelerinden uzak illere zorla sevk edilmek adli mahpuslara yönelik bir cezalandırma yöntemi olarak da kullanılabiliyor. Yaşadıkları sorunlarla ilgili başvuru yapma veya herhangi bir şikayette bulunma durumunda mahpusları ailelerinden uzak şehirlere göndermekle tehdit edildiklerine dair ya da bu tehditlere rağmen başvuruları yapıp uzak hapishanelere sevk edilen mahpuslardan çok sayıda başvuru aldık.
“Aynı şekilde bırakın ailesinin yol masraflarını karşılayıp görüşe gitmesini, mahpuslar telefon kartı ya da pul alacak paraları olmadığı için aileleri ile iletişim kuramayabiliyorlar.”
Çoğu başvuru mekanizmalarından habersiz
Maruz kaldıkları hak ihlallerine karşı hak arama yollarına başvuruyorlar mı, o konuda ne gibi zorluklarla karşılaşıyorlar?
Korkut, “adli mahpuslar söz konusu olduğunda, başvuru mekanizmaları hatta sahip oldukları haklar konusunda yeterli bir bilgi birikimleri olmayabildiğini” söylüyor:
“Başvuru yapabilmek için öncelikle o hakkı tanımlayabilmek önemli. Mahpuslardan edindiğimiz deneyimler üzerinden şunu belirtebiliriz ki hapishane girdiklerinde yönetmelikler, kanunlar gibi konularda yazılı metine ulaşan mahpus sayısı oldukça sınırlı. Mahpus genellikle kendi çabaları ile böyle metinlere ulaşabiliyor. Bunun yanında mahpus okuma yazma bilmiyorsa, engelli veya yabancı bir mahpussa haklarını öğrenmek için genel metinlere ulaşması daha da zorlaşıyor.
“Sonrasında mahpusun sorunları hakkında ulaşabileceği temel kurumlar ve bu kurumlara ulaşması konusunda nasıl bir yöntem izleyeceği sorunsalı var. Mahpusların çoğu başvuru mekanizmalarından haberdar değil ya da çok az kısmını biliyor. Sivil topluma ulaşma ve başvuru yapma konusunda ise durum daha da sorunlu bir hal alıyor.
“Başvuru mekanizmalarını kullanabilse dahi mahpusları başvuru sonrasında misillemeden koruyacak herhangi bir mekanizma da yok. Mahpusların aktarımlarından, başvuru sonrası disiplin cezası, uzak şehirlere gönderilme tehditleriyle sıklıkla karşılaştıklarını, süreklileşen bir psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldıklarını görüyoruz. Herhangi bir dayanışma, hak ihlalini takip gibi seçenekleri oldukça sınırlı olan mahpus için başvuru yapma süreci aslında düşündüğümüzden çok daha kapsamlı ve birçok faktörü içinde barındıran bir sorun…” (AS)