6526 sayılı yasa ile Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM) ve Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 10. maddesiyle yetkili mahkemeler kapatılıp ve tutukluluk süresinin beş yıla inmesinin ardından yaşanan gelişmeleri Zirve Yayınevi Katliamı’nın davasına da bakan avukatlardan Mehmet Ali Koç değerlendirdi.
Koç adil bir yargılama olması için Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kapatılması gerektiğini belirtirken, yeni çıkan yasada 5 yıla indirilen tutukluluk süresinde Yargıtay sürecinin dahil edilmemesininse adaletsiz bir uygulama olduğunu söyledi.
"Derin yargı 9. Ceza Dairesi'yle tartışılmalı"
Koç’un değerlendirmeleri şöyle:
* Türkiye’de oturmuş bir yargı geleneği, bağımsız yargılama söz konusu değil. Yargı her zaman yürütmenin ya da yasamanın işaret ettiği yönde işliyor. Özel yargılamalar hiçbir zaman MGK’nin belirledikleri dışında yargılama yapmıyor.
* Türkiye’de yargı tartışılırken Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile birlikte ele alınmalı. 9. Ceza Dairesi’nin yapısı nedir, dava neden burada görülüyor, seçilen üyeler kim, hakimlik kariyerleri nedir? Bu sorulara cevap vermek gerekiyor. Eğer derin yargı ve derin devletten bahsedilecekse 9. Ceza Dairesi ile beraber ele alınmalı. Keza politik davaların hepsine bu mahkeme bakıyor.
"Yasa tahliyede Yargıtay sürecini dikkate almıyor"
* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına bakarak “uzun tutukluluk” kavramını icat ettiler. Yasa, yargılaması devam eden kişilerin tutukluluk süresini hesaplayarak 5 yılı tamamlayanların tahliye edilmesini öngörüyor. Ama Türkiye’de ortalama temyiz süresi iki yıl. Ve yasa bir kişi ceza aldıysa ve dosyası Yargıtay’daysa Yargıtay’da geçen süreyi dikkate almıyor. Bu şu demek: Eğer şanslıysanız yargılamanız devam ediyorsa tahliye ediliyorsanız, yok süreç Yargıtay’daysa tutuklusunuz.
* Öncelikle ÖYM’leri kaldırıp ellerindeki davaları sonuçlandırmaları için olanak sağladılar. Burada amaç MLKP gibi, Devrimci Karargah gibi davalarda hükmün çıkmasını ve Yargıtay’ın onaylamasını sağlamak. Ki bu davaların çoğu sonuçlandırıldı. Bu davaların hepsi Yargıtay’da. Bu şekilde düşman ceza hukukuna bir katkı daha sağladılar.
"13. Ağır Ceza diye bir mahkeme kalmadı"
* 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “6526 sayılı yasa Anayasa’ya aykırı, biz Anayasa Mahkemesi’ne başvurduk” diyerek tahliyeleri reddetmesininse hukuken karşılığı yok. Yasa onaylandı ve artık 13. Ağır Ceza Mahkemesi gibi bir mahkeme yok. Bir benzetme yapmak gerekirse bu mahkemeler şu an idari iş yapıyorlar. 15 günlük süre içinde karara bağladıkları davalar için gerekçeli karar yazmakla yükümlüler. Mahkeme vasfı taşımıyorlar. Ama bu tutumları, bu mahkemelerin nasıl kendilerince hukuk ürettiklerinin , kendi hukuk ürettiklerinin kanıtıdır.
"Adil yargılama için 9. Ceza Dairesi kaldırılmalı"
* Şu aşamada, adil yargılama için bu mahkemelerde yapılan tüm yargılamalar yeniden ele alınmalı, deliller yeniden değerlendirilmeli ve infazlar da sona erdirilmeli. 9. Ceza Dairesi’nin konumunu düşündüğümüzde bu davalarda herhangi bir bozma olmayacak. Adil bir yargılama için 9. Ceza Dairesi de kaldırılmalı.
Ne olmuştu?
6526 sayılı yasa ile ÖYM’lerin ve TMK 10. maddesiyle yetkili mahkemeler kapatılması ve tutukluluk süresi beş yıla inmesiyle Ergenekon davası sanıkları da tahliye başvurusunda bulundu.
Ergenekon sanıklarının taleplerini değerlendiren 21. Ağır Ceza Mahkemesi, Tuncay Özkan, emekli Albay Levent Göktaş, Sedat Peker hakkında tahliye kararı verdi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi ise sanıkların talebini reddetti.
Malatya’da Protestanlık misyoneri oldukları gerekçesiyle yaklaşık yedi yıldır önce Tilman Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel’i öldürmekten yargılanan Emre Günaydın, Abuzer Yıldırım, Salih Gürler, Hamit Çeker ve Cuma Özdemir de haftasonu tahliye edilmişti.
Avukat Mehmet Emin Aktar da Twitter hesabından Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) ana davasından tutuklu 92 kişi için tahliye başvurusunda bulunduklarını açıkladı. (EA)