Haberin İngilizcesi için tıklayın
Adam Klasfeld ismi Türkiye'de birçok insanın hayatına Manhattan Federal Mahkemesi'nde görülen ve Rıza Sarraf'ın tanık olarak dinlendiği dava süreciyle girdi.
Bir anda Türkiye'den gelen binlerce takipçiyi "hiç tahmin edemeyeceği ölçüde" olarak niteleyen Courthouse News'in deneyimli adliye muhabiri Klasfeld, yoğun dava ve Twitter trafiği arasında sorularımızı da yanıtladı.
Öncelikle duruşmalar başladığından beri Türkiye'den gelen yoğun ilgiyi hakkında ne düşünüyorsunuz? Adınıza açılan fan hesaplar bile var. Size Türkçe atılan tweet'lerde "Adın gibi Adam'sın" diyorlar ki bunu "güçlü, dürüst" anlamında kullanıyorlar...
Az önce bana söylediğiniz şey inanılmaz derecede dokunaklı ve etkileyici. Adımın Türkçe çevirisini biliyordum ama Türkiye'de insanların bu kelimeyi ne anlamda kullandığını bilmiyordum.
Benim için bu ilgi sürpriz oldu ifadesinden çok söyleyebileceğim şey bu ilginin hiç tahmin edemeyeceğim ölçüde beklenmedik olduğudur. Ama duruşmanın ilk günlerinden sonra bunun nedenini hemen anladım: bu davayla ilgili bilgi akışı konusunda adeta açlık çekiliyordu. Türkiyeli insanlar için bu davanın anlamının büyüklüğünü fark ettim.
Çok az sayıda kanal davayla ilgili sansürsüz haber veriyordu. Biz de yeteneklerimizin ve deneyimimizin elverdiğince okuyucuların bu açlığını gidermek için elimizden geleni yapmaya çalıştık...
"Beni 'CIA tarafından yönlendirilmekle' suçladılar"
Bununla birlikte sosyal medyadan herhangi bir taciz ya da olumsuz tepki geldi mi? Çok sayıda gazeteci ve mahkemeden bildirim yapmaya çalışan ABD'de yaşayan Türkiyelilere çeşitli tepkiler olduğunu görüyoruz...
Elbette, çok sayıda trol hesaptan tepki aldım. Özellikle duruşmada konu Türkiye'deki hassas politik tartışmalara döndüğü anlar... Bu belirli gruplardan geldi sadece. Beni CIA tarafından yönlendirilmekle suçlayan tweet'ler dahi atıldı ki bu CIA'in işkence yöntemleriyle ilgili sayısız makalesi ve haberi olan bir gazeteci için oldukça gülünç. (Not: Adam Klasfeld'in CIA'in yöntemleriyle ilgili haber ve makalelerine bu linkten ulaşabilirsiniz.)
Ama bir konuda açık olmak isterim: Türkiye'den benimle iletişime geçen insanların büyük bir bölümü son derece nazik, saygılı ve yardımcıydı.
Aynı zamanda fiziksel kapasiteleri de inanılmaz. Türkiye saatiyle gece yarılarına kadar süren bir davayı binlerce kişi bıkmadan takip ediyor.
"Basına düşmanca yaklaşan liderlerin tavrı utanç verici"
Dava süreci ABD medyası için ne kadar önemliydi?
İster Washington ister Ankara, New York ya da İstanbul olsun, her tarafta insanlar, kendilerini yönetenlerin ne yaptığını bilmek istiyor.
Haberleri hızlı ve sansürsüz bir şekilde almak istiyorlar. ABD merkezli bir gazeteci olarak Türkiyeli altın tüccarı Reza Zarrab davası boyunca gözlemlediklerim bunun önemini ortaya koydu.
İran'a yönelik yaptırımları delerek milyarlarca dolar para akışını yöneten Sarraf, Başkan Donald Trump'ın eski müttefiklerinden de destek aldı. Rudy Giuliani, Michael Mukasey ve çok sayıda makaleye göre eski ulusal güvenlik danışmanı Michael Flynn, ki o da yakın zamanda ilişkileri konusunda bir itirafta bulundu. Flynn, Rus bir diplomatla yaptığı alışverişler ve bu bağlamda Türkiye'nin yasal temsilcisi olarak hareket etmesi konusunda yalan söylemiş olduğu hakkında suçunu itiraf etti.
Sarraf geçen hafta ifade vermeyi bitirdikten sonra, mahkemede Sarraf'în aleyhine konuşacak birçok tanık ortaya çıktı: Birleşik Devletler hukuk sistemine göre masumiyet karinesine tabi olan bir Türkiye devlet bankası müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla.
Burada yazdığım hiçbir şeyden onu suçlama fikri ya da Türkiye'nin iç işleri hakkında bir yorum yaptığım manası çıkarılmamalı.
Burada editoryal bakış açısıyla herhangi bir yorum yapıyorsam, bu, her gazetecinin yapması gerektiği gibi, burada ve yurtdışında şeffaflık ve basın özgürlüğünü desteklemek içindir.
Sınır Tanımayan Gazetecilere göre Türkiye, geçen yıl başarısız bir darbe girişiminin ardından - son basın özgürlüğü endeksinde- 155. sırada yer aldı.
Amerika Birleşik Devletleri ise şimdi Trump'ın seçilmesi sonrasında iki 43. sırada yer alıyor. Paris merkezli grup, Trump'ın haber medyasını "halkın düşmanı" ilan ettiğini de ekliyor.
Bilgi yavaş yavaş damıtılmaya devam ederken, basına düşmanca yaklaşan iki liderin tavrı da utanç verici. Neden bir gazeteci olduğuma dair günde binlerce hatırlayıcı etken oluyor.
"Gazetecilik mızmızlanmayı gerekiren bir meslektir"
Davayı başından beri izleyen biri olarak sizin için en heyecanlı an hangisi oldu?
Tanıklardan ikisi ölümle cebelleşmelerini anlattı, yargılanma tutuklanma ve aileleriyle ülkeden sürgünleri... (Eski polis memuru Hüseyin Korkmaz'ı kastediyor)
30'lu yaşlarında insanlar –benden daha gençler. "Heyecanlı" bunu karşılayacak kelime değil, ama bu deneyimleri dinlemek ve bu kadar genç yaştaki insanların yaşadığı süreçleri, hayatta kalma mücadelelerini dinlemek inanılmazdı.
Yıllardır adliye haberleri yapan biri olarak bu davada usül yönünden ABD'de görülen diğer davalardan farklılık gördünüz mü?
Özellikle bir fark görmedim. Eğer görürsem de bunu Twitter'dan paylaşacağıma emin olabilirsiniz.
Geçen gün "Şeffaflık önemlidir, ama sanıkların gizlilik hakkı da öyledir" şeklinde bir tweet attınız. Bunun şeffaf bir dava olduğunu düşünüyor musunuz?
Eğer herhangi bir gazeteci –İnanıyorum ki (X) davası mükemmel derecede şeffaf– derse o gazetecinin yazdıklarını okumayı bırakın.
Gazetecilik şikayetçiliği, mızmızlanmayı gerektiren bir uzmanlık alanıdır ve muhabirler daimi olarak daha fazla bilgiye ulaşmak için uğraşır.
Kendi adıma zaten kamuoyunun ulaşabildiği tapelerden daha fazlasının mahkemede duyulmasını umuyorum ve bunların açıklanması için diretmeye devam edeceğim. Ama şimdiye kadarki bilgi akışı ve elimize geçenler ayırdığımız zamana oldukça değdi.
"Sarraf'ın ifadeleri beni çok çalıştırdı"
Mehmet Hakan Atilla'nın da savcılarla anlaşarak tanıklık yapacağı yönünde kulis haberleri var. Sizin görüşünüz ne bu konuda?
Amerika Birleşik Devletleri'nde bir deyiş vardır: Don't read the tea leaves. (Türkçe'ye kahve falına bakma olarak çevrilebilir) Bu deyiş önceden kehanette bulunmamayı öğütler. Belki Türkçe'de de bir benzeri vardır.
7 günlük ifadeleri süresince Rıza Sarraf ile ilgili kişisel gözlemleriniz nelerdir?
Ben genellikle tanıklar hakkında kişisel düşüncelerimi paylaşmaktan kaçınırım, çünkü bu insanların haberlerimin objektifliğini sorgulamasına neden olabilir.
Profesyonel olarak ise, Bay Zarraf ile ilgili genel yorumum şudur: İfadeleri aşağı yukarı bir hafta boyunca zamanımı ve dikkatimi yoğunlaştırmamı gerektirdi.
"Biz liderleri sansürlemiyoruz, umarım onlar da gazetecilere aynı nezaketi gösterir"
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan bu davayı 'uluslararası bir darbe girişimi' olarak tanımladı. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu yorumun, Erdoğan'ın bakış açısını son derece net, hedefi bulan ve özlü bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. Bunu konuyla ilgili yazacağım makalelerde de, bianet'ten alıntı yaparak kullanacağım. (PT)