Demokrasi için Birlik (DİB), 10 Temmuz 2018'de uygulanmaya başlanan Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin ikinci yılına ilişkin açıklama yaptı.
Açıklamada, iki yıl içinde erkler ayrılığının ortadan kalktığı, Meclis’in etkisizleştirildiği ve yargının bağımsızlığını tümüyle kaybettiği belirtildi.
Açıklamada özetle şöyle denildi: “
“İki kadının daha boğularak ve yakılarak vahşice öldürüldüğü, dinci, gerici odaklar tarafından ‘ailenin çürümesinden’, ‘boşanmaların artmasından’, ‘eşcinselliğin yaygınlaşmasından’ sorumlu tutularak hedefe konulan İstanbul Sözleşmesi’nin iktidarca feshedilmeye çalışıldığı günlerde, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ikinci yılını doldurdu.
“Özgürlüklerin bastırıldığı iki yıl geçti”
Türkiye yerli ve milli başkanlık sistemi diye adlandırılan tek adam rejiminde, muhaliflerin tehdit baskı ve yıldırmaya maruz kaldığı, kayyım politikasıyla halkın iradesinin çiğnendiği, Kürt halkının demokratik barışçı siyaset olanaklarının engellendiği, ekonomik kriz koşullarında halkın büyük çoğunluğunun yoksulluğa mahkûm olduğu, işsizliğin arttığı, emek haklarının sermaye kesiminin her türlü saldırısına açık hale getirildiği, düşünce, ifade, örgütlenme, haber almak başta olmak üzere bütün anayasal hak ve özgürlüklerin fütursuzca bastırıldığı iki yıl geçirdi.
Salgın koşullarında bilim insanlarının vermesi gereken kararlar bile Tek adam tarafından verildi. Evde kalın çağrıları yapılırken, emekçiler salgına ya da ölüme terk edildi. Toplumun kaynakları sermayeye ve savaşa aktarılarak yoksulların, emekçilerin, güvencesizlerin yaşam, sağlık ve gıdaya erişme hakkı hiçe sayıldı.
Başkanlık rejiminin iki yılına dair bir kaç örnek:
İşçi ve emek haklarına sermayenin saldırılarının en yoğun olduğu bir dönem yaşandı. Son olarak da, “Mini istihdam paketi” ile işçilere ücretsiz izin ödeneğinin bir yıl daha uzatılması için cumhurbaşkanına yetki tanındı. Emekçiler günde 39 TL ile geçinmeye mahkum edilecek, bu para patron tarafından değil, işsizlik fonundan ödenecek, ücretsiz izin boyunca SGK primi yatmayacak ve bu süre emeklilikten sayılmayacak.
İşçi, işsiz sayılmadığından İşkur’a, işsizlik maaşına ve kısa çalışma ödeneğine başvuramayacak. Bu koşulları kabul etmeyenler tazminatsız işten çıkarılacak.
"Belediye başkanları tutuklandı"
Siyasetçiler, gazeteciler, belediye başkanları hukuksuz bir biçimde hapse atıldı. Toplumsal muhalefeti susturmak için basın ve sosyal medya üzerindeki baskılar artırıldı. Meclise getirilen “sosyal medya yasası değişikliği” ile, sansür genişleyecek, geriye dönük hükümet eleştirilerini içeren haberlerin silinmesi sağlanacak, kişilik hakkı ihlali gerekçesiyle, yalnızca erişim engellenmeyecek, içerikler de silinecek.
Polis devleti uygulamalarıyla toplum sistemli şiddet kullanılarak baskı altına alınmak istendi.
Kadınlara ve LGBTİ+ bireylere şiddetin artmasına yol açacak ayrımcı ifadeler meşrulaştırıldı.
“Eğitim tarikatlara teslim edildi”
Din ve milliyetçiliği siyasetin bir organı olarak kullanmakta çıta yükseldi. Devasa bütçesiyle Diyanet İşleri Başkanlığı toplumu biçimlendirmek için kullanıldı, eğitim dincileştirildi, tarikatlara teslim edildi, laiklik ilkesine savaş açıldı.
Adalet yok edildi. Kamu yararını ve vatandaşın hak arama özgürlüğünü temsil eden baroların yapısı değiştirildi, çoklu baro sistemine geçildi, meslek örgütleri hedefe kondu.
Antidemokratik koşullarda, yasaklarla yapılan yerel seçim sonuçları bile tanınmadı, iktidar güdümündeki YSK güvenilirliğini yitirdi. Büyük şehirleri kaybeden tek adam rejimi salgın koşullarında belediyeleri etkisizleştirmeye çalıştı.
“Doğal kaynaklar sermayeye peşkeş çekildi”
Kamusal denetim ortadan kaldırıldı, Sayıştay işlevsizleştirildi, yolsuzluklar arttı, kamu kaynakları, doğal kaynaklar fütursuzca yandaş sermayeye peşkeş çekildi, ekolojik yıkım yaratacak Kanal İstanbul gibi rant projeleri için adım atıldı.
Fetihçi, ihvancı, yayılmacı, mezhepçi Neo-Osmanlıcı politikalarla Suriye ve Libya’da savaşa girildi, ülkenin kaynakları savaşa, cihatçılara aktarıldı. Ülkede yandaş savunma sermayesi yaratıldı. Bu politikaların sonucu olan mülteci sorunu siyasi koz haline getirildi.
"Demokrasi güçleri bir araya gelmeli"
Tek adam rejiminde geçen iki yıl sonunda, Demokrasi için Birlik olarak hayati çağrımızı yineliyoruz: Ülkeyi yıkıma sürükleyen bu rejimin ortadan kaldırılması için seçimleri beklemeden meclisteki ve meclis dışındaki demokrasi güçlerinin bir araya gelmesi elzem.
Ancak halkın katılımına dayalı tabandan yükselecek ortak bir demokratik direniş bu yıkımı durdurabilir.”