Toplantı sonucunda çocuk hukukunun özel ve bağımsız bir branş olduğu; çocukla birlikte çevresini de ele aldığı vurgulanarak "Bu nedenle çocuk adalet sistemi özel bir kanunla düzenlenmeli, önleyici ve koruyucu mekanizmaları da kapsamalıdır" denildi.
Baro Başkanı avukat Kazım Kolcuoğlu ve Prof. Dr. Feridun Yenisey'in "tasarıların yeterince tartışılmadan yasalaşmasının en olumsuz etkilerinin çocuklar üzerinde görüleceği" nedeniyle çağrısını yaptıkları ve Bahçeşehir Üniversitesi'nde düzenlenen toplantı iki gün sürdü.
Üç ayrı oturumun düzenlendiği toplantıya Prof. Yenisey, Prof.Dr. Ayşen Coşkun, Doç. Dr. Ümit Biçer, Yrd. Doç. Handan Yokuş Sevük, Ar. Gör. Naim Karakaya, Yrd. Doç. Tanıl Başkan, Av. Cengiz Analay, Doç.Dr. Serap Keskin, Doç. Dr. Neylan Ziyalar, Aynur Tuncel Yazgan, Ar. Gör. Olcay Bağcı, Çocuk Adalet Sistemini Yapılandırma Girişimi Sözcüsü Mustafa Ruhi Şirin ve İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezinden Av. Seda Akço konuşmacı olarak katıldılar.
Toplantı sırasında dile getirilen eleştiri ve önerilerden oluşan Çalışma Raporu'nun tam metnini yayınlıyoruz.
Çalışma Raporu
Genel Yaklaşım
Genel ceza hukuku fiili yargılar ve failin önceki yaşantısını göz önünde tutmaz. Çocuk söz konusu olduğunda ise, ceza hukuku fail ile ilgilenir. Çocuğu tedavi eden bir doktor gibi çocuğa özgü bir karar verilmesi gerekir. Verilen kararın amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması değil, çocuğun korunmasıdır.
Genel ceza muhakemesi hukuku maddi gerçek için çalışır. Çocuk yargılamasında ceza muhakemesi hukuku, çocuğun gelişimini güvence altına almak, onu korumak üzere çalışır.
Genel ceza hukukunda tepki, yaptırım şeklindedir ve cezalandırıcıdır. Çocuk ceza hukukunda ise tepki, eğiticidir.
Bazı eylemler çocuğun yaşı gereğidir. Bazıları ise o çocuğun özgül durumundan kaynaklanır.
Çocuk hukuku, özel ve bağımsız bir branştır, çok disiplinlidir ve çocukla birlikte çevresini de ele alır. Ceza hukuku bu alanın sadece %20'sini oluşturur. Bu nedenle çocuk adalet sistemi özel bir kanunla düzenlenmeli, önleyici ve koruyucu mekanizmaları da kapsamalıdır.
Çocuk adalet sistemi düzenlenirken, refah ve adalet yaklaşımlarının olumlu yönlerini kendinde birleştiren bir adalet yaklaşımı benimsenmelidir.
Çocuk adalet sisteminin vazgeçilmez unsuru olan önleme - koruma sistemine ilişkin esaslar, yargılama usulü ve kararların yerine getirilmesine ilişkin esas ve usuller tek bir Kanun ile düzenlenmelidir. Şu anda olduğu gibi farklı kanunlarda farklı düzenlemelerin olması yetki karmaşası yaratmaktadır. TCK, CMUK ve CİK'da çocuğa özgü düzenlemelere yer verilmeyerek, bu düzenlemelerin çocuğa özel kanunlarda yer alacağını belirten hükümler ile çocuğu ilgilendiren durumlar genel hükümlerin istisnası olarak kabul edilmelidir.
Türk Ceza Kanunu (TCK) düzenlemeleri
Çocuk adalet sistemi çocuğu; fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal açıdan gelişmekte olan bireyler olarak ele alır.
Çocuk adalet sisteminin temel prensiplerinin belirlenmesinde B.M. Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi ile ek protokollerinden ve Pekin Kurallarından yararlanılmalıdır.
A. Genel hükümler
1. Çocuk adalet sistemi düzenlenirken 18 yaşını doldurmamış olan herkesin çocuk olduğu kuralına dikkat edilmeli, yapılacak düzenlemelerde ÇHS'nin 2.maddesi doğrultusunda çocuğun yararı prensibi esas alınmalıdır.
2. Çocuklar, ceza adaleti sistemi dışına çıkartılmalı, onlara özel yasa , usul ve makamlarla çocuk adaleti sistemi oluşturulmalıdır. Çocukların ceza sorumluluğunun TCK içerisinde düzenlenmesi bu prensibe aykırıdır.
Türk Ceza Kanunu 1. maddesinde belirtildiği üzere Kanunun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Oysa çocuk adalet sisteminin amacı, çocuğu ve onun yararını korumak, toplumsal düzen ve barışı da bu surette tesis etmektir. Bu nedenle çocuk adalet sisteminin amaçları da araçları da ceza adalet sisteminden farklıdır.
Çocuk adalet sisteminin amacı;
* Çocuğun var olan özelliklerinin saptanması
* Suç ve suça eğilim gibi alanlarda risk faktörlerinin saptanması
* Kendisine ve çevresine zarar verme potansiyelinin değerlendirilmesi
* Tüm değerlendirilmeler sonrasında çocuğun "yararı" gözetilerek gerekiyorsa iyileştirme, sosyalleştirme, eğitim ve sorumluluk duygusu geliştirmesini sağlayacak bir programa alınmasıdır.
Yasal düzenlemeler bu doğrultuda yapılmalıdır. TCK 31. maddesi, amaca uygun bir çocuk adalet sistemi oluşturulmasına engeldir. 31. madde çocuğa ceza hukuku mantığı ile cezalandırıcı bakış açısıyla yaklaşmaktadır.
Çocuk adalet sisteminde önleyici hizmetler, ağırlıklı ve öncelikli olarak düzenlenmelidir. Kanunla ihtilaf halindeki çocuk bir adım öncesinde , toplumsal, ekonomik, ailevi ve yapısal nedenlerle risk altındadır. Ona dair bir şey yapılmadığı için karşımıza kanunla ihtilaf halinde çıkar. Bu aşamada yardıma ihtiyacı vardır. Bu yardımı alamaz ise bu kez tekerrür eden eylemlerle çıkması riski doğar. Bu nedenle çocuk adalet sistemi soruşturma ve kovuşturma öncesinde ve dışında ön araştırma yapabildiği ve önleyici tedbiri almak suretiyle sorunu çözebildiği ölçüde güçlüdür.
Ceza hukukunun dar kalıpları çocukların suç ve onun zararlı etkilerinden korunması çabası açısından yeterli olmaz.
TCK'nın 31. maddesi değiştirilerek yaş küçüklüğü nedeniyle ceza sorumluluğunun esaslarının düzenlenmesi çocuğa özgü kanunlara bırakılmalıdır.
Bu amaca ulaşılabilmesi için TCK'nın 5. maddesinin de değiştirilmesi gerekmektedir. Zira, TCK'nın 5. maddesi, TCK'da düzenlenen konuların çocuklara özgü yasa ile değiştirilmesini yasaklamaktadır.
Bu hüküm, T.C. Anayasasının kanunla arasında çatışma olması halinde sözleşmelerin esas alınacağını öngören 90. maddesine de uymak zorunda olan uygulamacıyı zor durumda bırakacaktır.
Bu nedenle 31. madde değiştirilirken TCK 5. maddesinde de değişiklik yapılarak çocukların istisna tutulması yerinde olacaktır.
3. Kanunla ihtilaf halindeki çocuklara ilişkin düzenlemeler yapılırken cezalandırıcı yaklaşım terk edilmeli, çocuğun eğitimi, korunması ve sağlıklı gelişimi için en uygun tedbirlerin alınmasına ilişkin esas ve usuller benimsenmelidir. Bunun için çocuk adalet sisteminde yargı dışı yollar (divertion) benimsenmelidir. Türk Ceza Kanunu 73. maddesindeki uzlaşma mekanizması yargı dışı yollara başvurma modeli olarak çocuklara özgü adalet sisteminde "çocuğa özgü" olarak düzenlenmelidir.
4. Çocukların ceza sorumlulukları belirlenirken gelişim dönemlerine göre özelliklerinin dikkate alınmasını sağlayıcı bir düzenleme yapılmalıdır.
Çocuklar çok küçük yaşlarından itibaren iyiyi kötüden ayırt etmeyi öğrenmeye başlarlar. Ancak ilk yıllarda bunun için bir dış denetim gerekir. İlk okul çağı ile birlikte iç denetim oluşmaya başlar ve bu süreç 14 - 15 yaşlarına kadar devam eder. İlk çocukluk dönemlerinde somut düşünen çocukların soyut düşünebilir hale gelmeleri de bu dönemde oluşur. Ayrıca ergenlik ve kimliğini bulma uğraşları da bu döneme denk gelir.
Bu nedenlerle 14 - 15 yaşları öncesinde çocukların eylemlerinde ceza sorumluluğunun varlığından söz etmek doğru olmaz.
Ceza sorumluluğunun tespitinde keskin sınırlarla çocukları birbirinden ayırmaktan kaçınılmalı ve her çocuğun durumu kapsamlı bir incelemeye tabi tutulduktan sonra karar verilmelidir.
Ceza sorumluluğunu saptamaya yönelik araştırma;
* Çocuğun yaşı ve gelişim düzeyini (bedensel ve ruhsal muayenesi)
* Yaşadığı sosyal çevrenin değerlendirilmesini (aile ortamı, okul vb.)
* Ekonomik koşullarının, eğitim düzeyinin ve aldığı eğitimin özelliklerinin değerlendirilmesini içermelidir.
TCK'nın 31. maddesinin 2. fıkrasındaki "işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması" kriterleri değiştirilmelidir.
Öncelikle bu kriterlerden "işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamama" hali uygulamada farik ve mümeyyizlik olarak algılanma riski taşımaktadır. Çocuğun her yönü ile incelenmesi ihtiyacını karşılamaz.
"Davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması" ise objektif bir kritere işaret etmez. Bu kriter her şeyi kapsayabileceği gibi hiçbir şey de ifade etmeyebilir.
Ayrıca madde metni içinde de çelişki bulunmaktadır. İlk fıkrada bu yeteneklerin yeterince gelişip gelişmediğine bakılırken, ikinci fıkrada yeteneklerin var olması esasından bahsedilmektedir.
5. Belli bir dönemdeki çocuğun ceza sorumluluğunun bulunmaması çocuğun henüz bu sorumluluğu taşıyabilecek gelişim düzeyinde bulunmadığı bir zamanda ceza adalet sistemi içine dahil edilerek, zarar görmesinin engellenmesi amacıyla benimsenmiş bir prensiptir.
Bu neden bu yaş dönemindeki çocuklar için ceza veya ceza yerine uygulanacak yaptırımların benimsenmesi ÇHS. 40 maddesinde öngörülen ceza sorumluluğu olmayan bir yaş dönemi benimsenmesi ilkesine hem de adil yargılanma hakkına aykırılık teşkil edecektir.
TCK 31. maddesinde ceza sorumluluğu olmayan çocuklar için güvenlik tedbiri uygulanması öngörülmektedir. Anayasa 38. maddesine göre güvenlik tedbirleri cezalar yerine uygulanan yaptırımlardır. TCK sistematiğinde de güvenlik tedbirlerinin suçlular için uygulanacak yaptırımlar arasında sayıldığı görülmektedir.
Bu esaslar çerçevesinde ceza sorumluluğu olmayan çocuklara güvenlik tedbirlerinin uygulanması ceza sorumsuzluğu ile bağdaşmayacağı gibi, ÇHS 40. maddesi yanında adil yargılanma hakkının da ihlal edilmesi anlamına gelecektir.
6. 12 - 18 yaş grubu tek bir grup olarak ele alınmalı ayrıca bir kategori oluşturulmamalıdır.
7. Çocuğu odak noktasına koyan bir adalet sisteminde, çocukla ilgilenecek makamlar her çocuğun durumu özel olarak inceleme ve en uygun tedbiri alma olanağına sahip olmalıdır. Bu sistemde Kanun uygulayıcılara geniş takdir yetkisi tanınmalıdır.
ÇHS ve Pekin Kurallarında benimsenen esaslara göre; çocuk hakkında karar verilirken sadece eylemin ağırlığı veya gerçekleştirilme biçimi değil, çocuğun içinde bulunduğu koşullar ve gereksinimleri dikkate alınmalıdır.
Halen yürürlükte olan yasa hakime, çocuk ceza sorumluluğuna sahip olsa dahi ceza yerine tedbire hükmetme olanağı verirken, yeni TCK'nu bu olanağı ortadan kaldırmaktadır. TCK 31. maddesi ceza ve ceza yerine uygulanacak güvenlik tedbirlerini tek çare olarak sunmaktadır.
Cezalar ve güvenlik tedbirlerindeki kanunilik ilkesi de daha lehe olan koruma tedbirlerini uygulamayı imkansız kılmaktadır. TCK 7. maddesinde yer alan güvenlik tedbirlerinde lehe olanın uygulanmasını engelleyen düzenleme çocuğun lehine olan hükümlerin uygulanmasını engellemesi bakımından sakıncalıdır. Bu hüküm de çocuğu kapsama alanı dışında tutacak biçimde değiştirilmelidir.
Öte yandan ceza ile birlikte güvenlik tedbirlerine hükmedilebilmesi gibi olanaklar da ortadan kalkmaktadır.
8. Kanunla ihtilaf halindeki çocuklar için, koruma alanı yaratılmalı ve yaptırım niteliğinde olmayan koruyucu tedbirler öngörülmelidir. Çocuk hukukuna sırf yaptırım şeklinde bakılmamalıdır. Öngörülecek koruyucu tedbirlere hakim medeni usul hukuku kuralları çerçevesinde uygulamalıdır.
9. ÇHS 40. maddesi ve Pekin Kurallarına göre, hürriyeti bağlayıcı ceza istisnai durumlarda ve kısa süreli olmalıdır. Onun dışında hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmesi, indirilmiş ceza uygulaması tüm gelişmelerin dışında kalan bir yaklaşımdır.
Hürriyeti bağlayıcı cezaya ancak çocuğun eylemi kendisi veya başkası için ciddi için bir tehlike oluşturması ve bunda çocuğun ısrar etmesi halinde ve çocuğun yararına ise hükmedilebileceği esası kanunla benimsenmelidir.
10. Yeni yasa, her bakımdan adalet sistemini ileri taşımalıdır. Bu yaklaşım, çocuk adalet sistemine bakış açısının göstergesi olan kavramları da kapsamalıdır. Yasa dilinde "suçlu çocuk" kavramı terk edilmeli ve "kanunla ihtilaf halindeki çocuk" terimi kabul edilmelidir.
11. TCK'da öngörülen zamanaşımı süreleri, çocuğu ceza adaletinden uzak tutma amacına hizmet edecek araçlardan biri olarak zamanaşımı sürelerinin kullanılması bakımından çok uzundur. Zamanaşımı süreleri çocuk adalet sisteminde yeniden düzenlenmelidir.
12. Çocuk hukukunda çok suçta tek sorumluluk esası benimsenmelidir.
13. Hekimlerin sır saklama yükümlülüğünü kaldıran 280. madde düzenlemesi, tedavi amacıyla hekime giden madde bağımlısı çocuğun tedavi hakkını engelleyecek niteliktedir. 280. madde hekimin sır saklama yükümlülüğünü koruyacak biçimde yeniden düzenlenmelidir.
14. Çocuklara özel kanunun, 1.4.2005 tarihinden önce yürürlüğe konması gerekir. Çünkü, TCK güvenlik tedbirlerini öngörmemektedir. Bu durumda hakimlerin önünde ceza vermek dışında bir çare kalmayacaktır.
Bu prensiplerin takibi için ÇASYG çalışmalarına dair öneriler:
* Çocuk adalet sisteminin geliştirilmesi için ülke stratejisi hazırlanmalı.
* Çocuk adalet sistemine ilişkin prensiplerin kabulü somut, eğitici tedbir müesseselerinin önerilmesine bağlıdır. Bu nedenle, Nisandan önce bir çalışma yapılarak somurt öneriler oluşturulmalıdır. Burada bir çalışma grubu oluşturularak bu başlatılmalıdır.
* Bu çalışmanın sonuçların müzakere edilmesi için bir grup çalışması yapılarak kesinleştirilmesi ve kamuoyu ile paylaşılması.
* Savunulan konular için konuşmacılardan referans istenerek, rapor hazırlansa daha etkili olur.
B. Özel hükümler: Çocuklara karşı işlenen suçlar
1. Çocuğa yönelik cinsel istismar eylemleri düzenlenirken, kimlerin sanık olarak kabul edileceği sayılmıştır. Çocuğun fuhuşa sürüklendiği durumlarda, onu esas istismar edenlerden biri olan müşteri failler arasında sayılmamıştır. Bu düzenleme B.M. insan Hakları Komiserliğinin Raporlarında işaret edilen eksikliği korumakta ve ILO'nun 182 sayılı sözleşmesine aykırılık oluşturmaktadır. Çocuklarla cinsel ilişkiyi düzenleyen maddeler ile de bu ihtiyaç giderilemez, çünkü o hükümlerde yaşa bağlı olarak farklı esaslar benimsenmektedir. Öte yandan fuhuş sektöründe çocukla cinsel ilişkiye giren müşterinin durumu ile yaşı küçüklerle cinsel ilişki eylemlerinin de birbirinden ayrılması gerekir.
Cinsel istismar fiilinin tanımında 15 yaşından büyük çocuklarda eylemin istismar olarak nitelenmesi için cebir, şiddet aranması istismar eyleminin niteliği ile bağdaşmaz. Çünkü, "istismar" zaten irade dışı bir eylemi ifade eder. Bu düzenleme karışıklığa sebebiyet vereceği gibi, ÇHS Ek Protokolü ile çocukların cinsel istismardan korunması amacıyla belirlenen esaslarla da çelişmektedir.
2. TCK 103/b maddesinde yer alan "diğer çocuklar" kavramından kimin anlaşılacağı belli değildir. Bu düzenlemenin açık biçimde yapılması gerekir.
3. TCK'da Çocuk satışı da ayrıca suç olarak düzenlenmelidir.
4. Çocuk pornografisi, fahişeliği ve satışı ayrı bir kanun ile düzenlenmelidir.
5. Reşit olmayanlar arasında cinsel ilişkinin suç olarak düzenlenmesi sırasında yakın yaşlardaki çocuklar için bu eylemler suç olarak görülmemelidir.
6. Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi imzalanmalıdır.
Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (CMUK) Tasarısı
Ceza yargılama süreci çocuk için ağır baskı oluşturacak, psikolojik dengesini bozacak bir durumdur. Bu durum mahkemenin çalışma biçiminden, çocuğun kişisel özelliklerinden, içinde bulunduğu sosyal ortamdan kaynaklanır ve adalet sisteminin işleyiş şekli her çocuğu farklı etkiler.
Bu nedenle adalet sisteminin işleyişi de çocuk için özel olarak biçimlendirilmelidir.
1. Çocuk bir ceza normunu ihlal ettiği veya kendisine karşı bir suç işlendiği ya da bir suça tanık olduğu için adalet sistemi ile karşı karşıya gelir.
Bu çocukların yargılama sürecinde olayları defalarca anlatmak zorunda kalmaları ikincil mağduriyeti doğurur. Bu nedenle olayın çocuk tarafından tekrar tekrar anlatmasını gerektirmeyecek bir usul benimsenmelidir.
Çocuğun ifadesinin bir kez ve uzman kişi tarafından alınması ve video kaydının yapılması mecburi olmalıdır.
2. Yargılama süresinde potansiyel baskı unsurları dikkate alınarak, çocuk adalet sistemi bu unsurları en aza indirecek şekilde tasarlanmalıdır. Yargılama sürecinde potansiyel baskı unsurları şunlardır:
* Uzun bekleme süreleri
* Tekrarlayan sorgular
* Yargılama süreci hakkında bilgisizlik
* Fail ile karşılaşma ve onun bulunduğu ortamda anlatma
* En az bir yabancı tarafından sorgulanma
* Kalabalık önünde ifade verme
* Duruşma öncesinde mahkeme koridorunda bekleme
* Mahkeme salonunun atmosferi
* Mahkemenin seyri hakkında yetersiz bilgi
* Gerçeküstü hayaller
* Davanın süresindeki belirsizlik
* Kognitif hatırlama güçlüğü endişeleri
* İfade verme sırasında olayı tekrar yaşama
Bu baskıların azaltılması için;
* Bildirimden karara geçen sürenin mümkün olan en kısa sürede olmasını sağlayacak, yargılama sürecini hızlandıracak usuller öngörülmelidir
* Çocukların ve ailelerinin yargılama ve adli mekanizma hakkında bilgilendirilmesi yasa ile öngörülmelidir. Çocuğun bilgilendirilmesinin, çocuğun anlayabileceği bir dilde ve ortamda yapılması ve bir sosyal hizmet uzmanı tarafından yapılması da usul prensipleri içerisinde yer almalıdır.
* İfade veren çocuğun güvenliğinin tam olarak sağlanması yasa ile öngörülmelidir.
* Mağdur veya tanık çocuk ifade vermeye zorlanmamalı, tercihin çocuğa bırakıldığı bir usul benimsenmelidir. (CMUK'da tanıklıktan çekinme hakkının ortadan kaldırılmasına yönelik çalışma bu açıdan sakınca doğuracaktır)
* Adliyelerde çocuklar için bekleme odaları oluşturulması öngörülmelidir.
* Uygun ifade alma modelleri yasa ile öngörülmeli ve şunları kapsamalıdır:
* İfadeyi alacak hakim veya savcının özel bir eğitimden geçmiş olması
* Çocuğun yanında ifade alma sırasında çocuğun güvendiği (güvenilir) bir kişi bulundurulmalı
* Kapalı devre televizyon sisteminin kullanımı ile simultane ifade alma
* Video teknolojisi sisteminin kullanımı ile yalnızca bir tek ifade alınması
* Duruşma salonu çocuğun kendini güvende hissedebileceği biçimde ve hakimler ile çocuk göz teması kurabilecek biçimde olmalıdır
* Yargılama usulleri çocuğun kolaylıkla katılabileceği, anlayabileceği kadar basit olmalı ve çocuk tüm süreçler hakkında bilgilendirilmelidir.
3. Çocuk mahkemeleri kişi bakımından yetkili mahkemedir. 18 yaşından küçüklerin kendi doğal mahkemesi dışında bir mahkemece yargılanmaması gerekir.
4. Çocuk muhakemesinde sosyal hizmet kurumunun esaslı bir yeri olmalıdır. Adalet sistemi çocukla ilgili sorunlarda tek başına hareket etmemelidir. Sosyal hizmetlerden oluşan, adliyeye yardım eden bir sistem olmalı ve bu kurumun denetimli serbesti kararlarını yerine getirme görevi olmalıdır.
5. Çocuğun hukuka aykırılık yaptığı takdirde karşılaşacağı makam çocuk polisi olmalıdır. Uzman polis teşkilatı öngörülmeli ve bu kuruluş sosyal hizmetlerle birlikte çalışmalıdır.
6. Polis çocukla görüşmek zorundadır ve bu da bir ifade almadır. Ama teknik olarak ifade almaya geçildiğinde bunun bir uzman tarafından yapılması çocuğun yanında güvendiği bir kişinin olması esası benimsenmelidir. Bunlar video kaydına geçmeli ve tekrar engellenmelidir.
7. Çocuk adalet sisteminde çalışan kurumlar arasında bir eşgüdüm sağlanmalıdır.
8. Bir suç mağduru olan çocuk aynı zamanda bir travmaya uğramıştır. Bu nedenle kendisinin tedavisi için müracaat ettiği yerde de ifadesinin alınması mümkün olabilmelidir.
Fail, sanık yada tanık çocuğun video kayıt sistemi ile mahkeme salonu dışında dinlenmesi sistemi benimsenmelidir. Bu genel kuraldan bir sapmadır ve işin niteliğinden, koruyucu yaklaşımdan kaynaklanır.
9. Çocuk adalet sisteminde takdirilik esası benimsenmeli, bugünkü hukukumuzda var olan mecburilik sistemi değiştirilmelidir.
10. Çocuğun algılama yeteneği konusunda alınacak rapor hazırlık aşamasında alınması mecburi olmalıdır.
11. İddianamede kullanılacak kelimeler, çocuğu küçük düşürmeyecek kelimeler olmalı ve çocuğun anlayacağı sade bir dille düzenlenmesi gerekir. Çünkü iddianame küçüğe tebliğ edilir.
12. Uyarı gibi çocuğu en baştan yargı dışında tutacak usuller ile kamu davasının, hükmün ertelenmesi gibi her aşamada çocuğun yargı dışına çıkarılmasını sağlayacak müesseseler çocuklar için daha geniş bir biçimde öngörülmelidir.
13. Küçük sanığın duruşmada hazır bulundurulmaması, video marifetiyle dinlenmesi esası benimsenmeli.
14. Çocuklar için kolay ulaşılır basit usullü kanun yolları öngörülmelidir.
15. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunda tutuklama, yakalama gibi özgürlüğe müdahale edici tedbirlere ilişkin düzenlemelerde çocuklar için ayrım gözetilmemektedir. Tutuklama - yakalama - adli kontrol sistemi, çocuklara özgü kanunda özel olarak ele alınmalı ve özgürlüğe müdahalenin son çare olması kanunla öngörülmelidir. Kanunda özgürlüğe müdahalenin son çare olmasını sağlayacak esas ve usuller ile özgürlüğü müdahalenin kısa sürede sona ermesini sağlayacak sürelere ilişkin hükümler yer almalıdır.
16. Özel ceza muhakemeleri usulleri çocuklar için uygulanmayacağından önödeme çocuklar için uygulanmamalıdır.
17. Uzlaşma müessesesi çocuklar için özel olarak düzenlenmelidir.
18. Yargılama ve sonrasında insan haklarının temel prensipleri ve adil yargılanma hakkı çocuklara da tam olarak sağlanmalıdır.
Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun (CİK) Tasarısı
1. Çocukluğa yönelik bakış açısı ve çocuk adalet sisteminde benimsenen esaslar, bir çocuk hakkında verilecek kararın yerine getirilmesinde uyulacak esasları da belirler.
Dolayısıyla kararların yerine getirileceği kurumlar çocuk adalet sisteminin temel yaklaşımlarına göre belirlenmelidir.
2. Çocuklar hakkında verilecek kararlar belirlenirken, onların toplum içinde korunmasına ve bu çerçevede gözetilmesine ilişkin yöntemler benimsenmelidir. Kurumsal ıslah son çare olmalı, kurumsal ıslaha başvurulduğu durumlarda ise kurumlar bireysel tretmana elverişli küçük kapasitede, çocuğun ailesi ve sosyal çevresi ile ilişkisine imkan verecek biçimde yerel nitelikte ve açık kurumlar olmalıdır.
3. Çocuklar hakkındaki kararların yerine getirilmesini sağlamak üzere refah kurumlarının oluşturulmasına ağırlık verilmelidir. (Meslek edindirme, eğitimine devam etmesini sağlama, tedavi kurumuna yerleştirme vb.)
Hapis yerine; bakım hizmetleri, rehberlik ve gözetim hizmetleri, denetimli serbesti, alternatif toplumsal hizmetler ile, çocukların verdikleri zararı öğrenmelerine ve tazmin etmelerine olanak sağlayıcı yapılar oluşturulmalıdır.
Para cezası, toplumsal hizmetlerde çalışma, koruyucu aile yanına, toplum merkezlerine yerleştirme gibi alternatifler düzenlenmelidir.
4. Kurumsal tretman; çocuğu toplumdan yalıtması, çocuğun yetişkinlerden ayrı tutulamaması, temel haklarını kullanamaması nedeniyle çocuğun, ÇHS'de yazılı haklarının güvence altına alınmasını sağlayamaz. Bu nedenle başvurulmaması gereken bir yöntemdir.
Olumsuz etkileri nedeniyle, kapalı tedbir ve infaz kurumları kullanılmaması esası benimsenmelidir. Çocuklar hakkında hürriyeti bağlayıcı tedbir ve cezaların yerine getirildiği kurumlar açık kurumlar olarak yapılandırılmalıdır.
5. Çocukların yetişkinlerden, tutukluların ve hükümlülerden ayrı tutulması esasları mutlak olarak benimsenmelidir.
6. Ceza ve Tedbirlerin infazı hakkındaki tasarıda yer alan salıverme sonrası bakım hizmetleri çocuğa özgü değildir. Bu hizmetler çocuklara özgü biçimde yeniden düzenlenmelidir.
7. Kararların yerine getirilmesi sistemi de çocuklara özgü olarak düzenlenmesi gerekir.
8. Kurum bakımında olan çocuk müdafiine her zaman ulaşabilmeli ve görüşebilmelidir. Bu telefon ile haberleşmeyi de kapsamalıdır.
9. Havana kurallarındaki standartlar, yasada açık olarak düzenlenmelidir
Çalışmaların Devamı İçin Yapılacaklar
1. Savunulan konular için konuşmacılardan referans istenmesi ve rapor hazırlanması 30 Ekim
2. Bu çalışmanın sonuçların müzakere edilmesi için bir grup çalışması yapılarak kesinleştirilmesi ve kamuoyu ile paylaşılması
3 - 10 Kasım arasında bir gün
3. Çocuk adalet sistemine ilişkin prensiplerin kabulü somut, eğitici tedbir müesseselerinin önerilmesine bağlıdır. Bu nedenle, Nisandan önce bir çalışma yapılarak somurt öneriler oluşturulmalıdır. Burada bir çalışma grubu oluşturularak bu başlatılmalıdır.
3 - 10 Kasım arasında bir gün
4. Çocuk adalet sisteminin geliştirilmesi için ülke stratejisi hazırlanmalı.
3 - 10 Kasım arasında bir gün
5. Çocuklara özel kanunun, 1.4.2005 tarihinden önce yürürlüğe konması gerekir. Çünkü, TCK tedbirleri öngörmemektedir.
6) Usul ile ilgili hükümlerin hemen gönderilmesi.
7) Katılımcılar arasında bir iletişim ağı oluşturulması - web adresinin oluşturulması - e.mail grubu oluşturulması (Av. Cengiz Analay, Diyarbakır Barosu)
8) Bu bilgilerin STK'lere gönderilmesi ve basın açıklaması yapmalarının istenmesi (Av. Cengiz Analay, Diyarbakır Barosu)
9) Çalışma grubunun oluşturulması, toplantıların organizasyonu (Berrin Tezgen : [email protected]
10) 31.maddenin iptali için CHP'den dava açılmasını istemek (EÜ/BB)