24 Nisan’da görülecek Cumhuriyet davası karar duruşması öncesinde avukatlar ve gazeteciler 55. defa Çağlayan’daki Adalet Sarayı önünde Adalet Nöbeti’ndeydi.
24, 25, 26 ve 27 Nisan tarihlerinde Silivri’de görülecek olan duruşmalara katılım çağrısı yapılan nöbette 55. hafta açıklamasını Dışarıdaki Gazeteciler’den Nazan Özcan okudu:
Özcan: Kumpasınız bile dökülüyor
“Bugün FETÖ dedikleri cemaatin ipliğini pazara çıkaran Cumhuriyet değil miydi? Kestane pazarı günlerinden beri Gülen’in nasıl bir tehdit olduğunu ortaya koyan Hikmet Çetinkaya değil miydi? İmamın Ordusu’nun devleti nasıl ele geçirdiğini yazan Ahmet Şık değil miydi? Ahmet’in faş ettiği hakikate gözünü kapayanlar, Ahmet’in de içinde bulunduğu Cumhuriyetçileri, FETÖ’cülükle suçladılar. Net söyleyelim: Kumpasınız bile dökülüyor!”
“Demokrasinin dördüncü kuvveti olan basına parmak sallamak, tehdit etmek, tutuklamak ya da cezalandırmak kimsenin haddi değildir” diyen Özcan, “Çabanız boşuna! Korkunun verdiği güçle ne kadar zorbalık yaparsanız yapın, inadına gazetecilik yapanlar çıkar ve hakikat akacak yolunu bulur. O yüzden 24 Nisan’da başlayacak Cumhuriyet Davası’nda kararınız ne olursa olsun, şimdiden söyleyelim ki yok hükmündedir. Bir kez daha: Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet!” dedi.
Kaboğlu: Ülke ekonomi, güvenlik ve hukuk krizinde
Nöbette geçtiğimiz hafta yaşamını yitiren avukat Nurdan Düvenci de anıldı.
Daha sonra söz alan Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu da adil yargının 7 ana kuralı olduğunu, bunların mahkeme hakkı, silahların eşitliği ilkesi, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme hakkı, açık usul ve çabukluk ilkesi, yargı kararlarının uygulanması, suçsuzluk karinesi ve savunma hakları olduğunu hatırlattı.
Söz konusu ilkelerin tümünün ihlal edildiğini vurgulayan Kaboğlu, “Savunma hakkı esasen mağdurlar için gerekli olan temel bir hak ama savunmanların yani avukatların da kendilerini savunma hakkına muhtaç hale getirilmesi hukuki kazanımlarımız açısından hiçbir biçimde kabul edilebilir bir durum değildir” dedi.
Kaboğlu şöyle konuştu:
“Seçim güvenliği ilkesi hukuk güvenliği içinde yer alır ve hukuk devletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye son 2 yılda tam bir anayasasızlaştırma süreci yaşanıyor. 16 Nisan referandumunda anayasa fiili duruma uyduruldu. Üzerinden 1 yıl geçti, ‘bizim yaptığımız anayasa değişikliği ülkeye yeterli değildir. Ülke gerek ekonomi gerek güvenlik bakımından gerekse hukuk bakımından derin bir krize girmiştir bu nedenle seçimi yenileyelim’ dendi. 24 saat içinde 24 yalan söylendi fakat hukukçular olarak yalanları teşhir etme hakkımız bile elimizden alınıyor.
“Bu süreçte yoğun anayasal bilgi kirliliğine tanık olacağız. Bunların başında cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kavramıyla topluma şırınga edilmeye çalışılan bir sözde yönetim sistemi var. Oysa 6771 sayılı kanunda ne hükümet var ne cumhurbaşkanlığı var ne de siyasal sistem diyebileceğimiz bir düzenleme var. Hükümetin, cumhurbaşkanlığının olmadığı, sistemin mevcut olmadığı bir anayasal düzenlemeye cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi demek bir yalandır ve algı operasyonudur.”
TBB’ye çağrı
Kaboğlu, geçen yıl yayınlanan ve Türkiye Barolar Birliğine (TBB) yapılan çağrıya rağmen sonuç alınamayan OHAL’de Adil Yargılama başlıklı tematik raporu hatırlatarak, “OHAL döneminde yaygın ve sistematik olarak hak ihlalleri yaşanıyor. Bunu ancak TBB Türkiye’nin 80 barosunun iş birliğiyle saptayabilir. Yaşanan ihlallerin saptanması ve uzun dönemde adil yargı hakkının güvenceye alınması açısından bu önemlidir. Bu açıdan bu çağrımı TBB’ye bir kere daha yineliyorum” dedi.
* Dışarıdaki Gazeteciler: Gazeteci Ahmet Şık, OdaTV davasından 2011’de tutuklandığında, “Ahmet ve Nedim’in arkadaşları (ANGA)” isimli gazeteci inisiyatifi, tutuklu meslektaşları için eylemler düzenlemeye başladı. Şık ve Şener’in bir yıl sonra tahliye olmasıyla gazeteciler “Dışarıdaki Gazeteciler” adını aldı. OdaTV davası, KCK Basın davası ve şimdi Cumhuriyet gazetesi davasından hapiste olan meslektaşları için eylemlere devam ediyorlar. (EA)