Adalet Bakanlığı, cezaevinde kansere yakalanan ve hastalığının son aşamasında tahliye edilen Güler Zere'nin ailesinin açtığı tazminat davasında, ailenin "acı duymadığı" şeklinde savunma yaptı.
Zere'nin ölümünün ardından ailesinin açtığı tazminat davasında mahkemeye savunma gönderen Adalet bakanlığı, "olayda idarenin sorumluluğunun olmadığını, manevi tazminat ödenebilmesi için ailenin elem ve ıstırap duyması ve yaşam zevkinin azalması gerektiğini" ifade etti.
"Cezaevi koşulları, kansere neden olmadı"
Zere ailesi, Güler Zere'nin ölümünde idarenin hizmet kusuru ve sorumluluğu olduğu gerekçesiyle Antep 2. İdare Mahkemesi'ne, Adalet Bakanlığı hakkında, 20 bin maddi, 120 bin ise manevi tazminat talebiyle dava açtı.
Radikal ve Cumhuriyet gazetelerinin haberine göre, Bakanlık mahkemeye savunmasını gönderdi. Savunmada, "idarenin herhangi bir kusuru olmadığı" belirtilirken, ailenin maddi bilgi ve belge sunamadığı iddia edildi. Savunmada ayrıca, Zere'nin cezaevi koşulları nedeniyle kansere yakalanmadığı ileri sürüldü:
"Elbistan E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nun yapısı itibarıyla koğuşların duvarlarının kurumun dışı ile bağlantısının bulunmadığı, koğuşların çatılarında herhangi bir olumsuzluğun olmadığı, bu kapsamda koğuşlarda hükümlü ve tutukluların kanser gibi hastalıklara yakalanmasına sebebiyet verecek herhangi bir olumsuz ortamın olmadığı, yani hükümlü Zere'nin kansere yakalanmasında koğuştaki ortamın herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmadığı değerlendirilmektedir."
Ne olmuştu?
DHKP/C üyesi olduğu gerekçesiyle yargılandığı davada 34 yıl ağır hapse çarptırılan Zere, tutukluluğunun 14. yılında damak kanseri hastalığına yakalandı. Şikâyetleri Elbistan Cezaevi'nde başlayan Zere'nin ağzındaki tümörler Kasım 2008'de saptandı.
Başvurular sonucunda, Elbistan savcılığı Çukurova Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı'ndan rapor istedi. Çukurova Adli Tıp, 22 Haziran tarihli raporda Zere'nin "ağır özürlü sayıldığı, yaşamının ağır risk altında olduğu, bir başkasının bakım ve gözetimine muhtaç olduğu, radyoterapi de içerecek yoğun ve ağır tedavinin cezaevi koşullarında yerine getirilmesinin mümkün olmadığı, iyileşinceye kadar cezasının ertelenmesinin uygun olacağını" yazdı.
25 Haziran'da hastanenin mahkum koğuşunun uygun olup olmadığını sorup "olmadığı" yanıtını alan savcılık Zere'yi 14 saatlik yolculukla İstanbul Adli Tıp Kurumu'na muayene için gönderdi.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), bu tutumu nedeniyle savcı için suç duyurusunda bulundu. İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu, raporda Zere'nin hastanenin mahkum koğuşunda tedavi olabileceğini yazdı.
Serbest kalması için gereken Adli Tıp Kurumu raporu, Kasım 2009'da hazırlanabildi. Zere, 6 Kasım 2009'da Cumhurbaşkanı Gül'ün af yetkisini kullanmasıyla serbest kalmasından yedi ay sonra hayatını kaybetti. Zere'nin avukatları, tahliye edilmesi ve işkence yasağı ihlaliyle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurdu. Dosya halen mahkemede. (BA/AS)