Temas ve Diyalog Grubu'ndan Hidayet Şefkatli Tuksal ve Prof. Dr. Gençay Gürsoy, İmralı Cezaevi'nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'la başlayan müzakere sürecini bianet'e değerlendirdi.
Tuksal, Kürt sorununun çözümü için sorumluluğun sadece iki aktöre yüklenmemesi gerektiğini, Başbakan yardımcı Beşir Atalay'ın dediği gibi tüm enstrümanlardan faydalanılarak, sürecin açık yürütülmesi gerektiğini ifade ediyor.
Prof. Dr. Gürsoy ise mecburen ihtiyatlı bir iyimserlik içinde olduğunu belirterek, bugüne kadar buna benzer çok "açılım" girişimleri gördüklerini ve bunların hiçbirinden anlamlı bir sonuç çıkmadığını söyledi.
Tuksal: Süreç açık şekilde yürütülsün
"Şu ana kadar gördüğümüz açık bir görüşme yok. Görüşme olduğu söyleniyor ama ne görüşüldüğüne dair sağlıklı bir bilgi yok. Gene kapalı kapılar ardında süren görüşmeler var.
"Ben sürecin açık ilerlemesi ve söylendiği gibi tüm enstrümanların kullanılarak katılımcı bir süreç inşa edilmesinden yanayım.
"Her kesimden temsil niteliğine haiz insanların katılabileceği bir yapı oluşturulması lazım. Sorumluluğun sadece iki aktörde olmadığı, sorumluluğun dağıtıldığı ve sürecin açık şekilde işlediği katılımcı bir yapıyla bu işin sağlıklı yürüyebileceği görüşündeyim.
"Bu işi engellemek isteyenler iki tarafta da var. Dolayısıyla bunlara da hazırlıklı olmak lazım. Bu tür eylemler mutlaka olacak. Ancak bu tür eylemlerin süreci baltalamasına izin vermemek lazım.
"Bu işin hakiki bir girişim olmasını ümit ediyorum. Örgüt içinde değişik eğilimlerin olduğunu herkes biliyor. Ancak çatışma Türkiye'de kimseye katkı sağlamıyor. Ancak örgüt içinde barışmak istemeyen gruplar var ve eylemlerini sürdüreceklerdir. Kürt siyasi aktörler sağlam durmalı.
"Devlet de operasyonları durdurmalı ama saldırı olursa devlete dur bekle diyemeyiz. Ancak devletin bu süreci sabırla, dikkatli şekilde götürmesi ve barışı engelleyecek sert söylemlerden kaçınması lazım."
Gürsoy: Mecburen iyimserim
"İhtiyatlı bir iyimserlik içindeyim. Mecbur olduğum için iyimserim. Bugüne kadar buna benzer çok 'açılım' girişimleri gördük ve bunların hiçbirinden anlamlı bir sonuç çıkmadı. Dolayısıyla şu ana kadarki gelişmeler yaşananlardan farklı sonuçların doğabileceğine dair fazla işaret vermiyor.
"Her şeye rağmen Ahmet Türk ve Ayla Akat'ın Öcalan'la görüşmesi beni iyimserliğe yaklaştırdı. Bu hem tecridin bir şekilde durduğunu hem de Öcalan'la tek taraflı görüşülmediğini gösterdi.
"Maalesef müzakere süreci yürütülürken öte yandan operasyonlar devam ediyor. Dolayısıyla beklemek lazım.
"Tüm bu gelişmeler Kürt halkının demokratik taleplerinin biraz daha meşruiyet kazanmasını sağlıyor. Hükümetin demokratik talepler doğrultusunda bir adım atması durumunda büyük halk tepkisiyle karşılaşacağı yönünde endişelerin de yersiz olduğu gözüküyor.
"Başbakan Öcalan için 'bebek katili' derken şimdi hükümet sözcüleri 'barış enstrümanı' diyor. Bunlar bir değişimin işareti midir, taktik dalgalanma mıdır bilemiyoruz.
"Eğer bu gelişmeler olumlu sonuçlanır ve ölümler önlenebilirse o zaman geriye dönüp birilerinin 'Bugüne kadar nerdeydiniz' diye sorması lazım. Bu kadar canın vebalini nasıl ödeyeceksiniz? Bundan beş yıl önce taleplerle bugün nerdeyse aynı. O dönem bu adımlar atılsa yüzlerce genç yaşıyor olacaktı."
"Adalet Bakanı'nın tehditvari açıklamaları hayra alamet değil"
Prof. Dr. Gürsoy, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in Öcalan'la yapılan görüşmelerin istismar edilmesi durumunda sürecin biteceği yönünde yaptığı açıklamaları "Endişe verici çıkış" olarak değerlendirdi.
"Bir Adalet Bakanı'nın ilk görüşmede tehdit savurması hayra alamet değil. Oysa Adalet Bakanı bugüne kadar bu konuda en kolay diyalog kurulabilen yetkililerden biriydi."
Sadullah Ergin, 5. Büyükelçiler Konferansı'nda konuya ilişkin şunları söylemişti:
"Parlamenterler zaman zaman hapishaneleri ziyaret etmek için izin isteyebilirler. Böyle talepler olabilir. Zaten Ayla Akat Ata ve Ahmet Türk'ten böyle bir talep gelmişti, izin verdik. Sürecin ülke yararına olduğunu düşünüyoruz. Arzu ettiğimiz şekilde giderse devam eder ancak istismar edilirse devlet bu süreci devam ettirmez." (EKN)