“Terapistin cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi ile ilgili açık olması terapi sürecini nasıl etkiler?” sorusu üzerine odaklanan panel dün öğleden sonra Cezayir Salon’da yapıldı.
Kolaylaştırıcılığını Yeşim Başaran’ın yaptığı etkinlikte, psikoterapist Necip Varan ve Klinik Psikolog Yeşim Selçuk konuşmacı olarak yer aldı.
“Terapistleri boş verin bize gelin”
Panel, kolaylaştırıcı Yeşim Başaran’ın sözleri ve sorularıyla başladı.
“Eskiden ruh sağlığı alanında çalışanlara güvenilmezdi. Çünkü geçmişte bu alandaki kaynakların hepsi eşcinsellerin nasıl iyileştirilebileceği üzerineydi. Ruh sağlığı alanı doğrudan bir şekilde LGBTİ bireylere bir baskı aracı olarak kullanılıyordu. Bu yüzden ‘Bize terapist önerir misin?’ diye gelen LGBTİ bireylere ‘Terapistleri boş verin bize gelin’ derdik.
“Tabii bu yıllar içerisinde değişime uğradı. Alanda çalışan uzmanlar, işbirlikleri, sempozyumlar derken birbirimizden öğrenir hale geldik.”
‘Açılma süreci’ nedir ?
Necip Varan, sözlerine LGBTİ’lerde “açılma” kavramının ne olduğuna dair bir tanımlamayla başladı.
“Açılmak, cinsel azınlıklara mensup bir bireyin kendi cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerine bağlı olarak çevresindeki insanları – arkadaşlarını, ailelerini bilgilendirmesi- anlamına geliyor.”
Heteroseksüel bireyler için böyle bir sürecin olmadığına dikkat çeken Varan, en zor olanın insanın cinsiyet kimliğini ve gerçekte kim olduğunu kendisine itiraf etmesi süreci olduğunu ifade etti. Varan, sürecin daha sonrasında başkalarına açılmakla sürdüğünü anlattı.
“Terapistlerin objektif olması mümkün mü?”
Panelde, terapistin danışana objektif ve nötr olmasının terapi sürecine olan etkileri de tartışıldı.
Necip Varan, Sigmund Freud’un öne sürmüş olduğu ‘Terapist, odada nötr olmalıdır’ savını hatırlattı fakat terapistin nötr olması gibi bir durumun her zaman söz konusu olmadığını söyledi.
“Seanslar sırasında sürekli bir aktarım ve iletişim söz konusu. Terapistlerin de değer yargıları var ve herhangi bir konuyla ilgili bir değer yargısını da odadaki davranışlarıyla, söyledikleriyle zaten belirler.
“Hatta kimi zaman terapistlerin odada ne söylediği değil ne söylemediği daha önemlidir. O yüzden terapistlerin nötr olduğu söylemine katılmıyorum. Çünkü ortada bir ilişki var ve kendimizle ilgili bir şeyler anlatıyoruz.”
Yeşim Selçuk da terapistin tamamen nötr kalmasının sağlıksız bir durum olduğunu savundu.
“Terapi sırasında danışanın da terapistin de her şeyiyle orada ve o anda olması gibi bir durum söz konusu. Zaten kendimize temas edebilmemiz için de orada olmamız gerekiyor. Terapist, terapi esnasında hiçbir şey hissetmeyecek kadar nötr kalabiliyorsa asıl sağlıksız olan bu nötr kalma durumunun kendisidir.
“Cinsel terapi atölyelerinde ‘Hiç porno izlediniz mi?’ sorusuna ‘Hayır’ diyen; ısrarla ‘cinsel yönelim’ ifadesi yerine ‘cinsel tercih’ ifadesini kullanan meslektaşlarım var. Ve elbette ki terapistlerin de -insan olma gerçeğinden yola çıkarsak- kendi tabuları var.
“Örneğin; bir danışan terapiste anal ilişki yaşamak istediğine dair bir fantezisinden bahsediyor diyelim. Eğer anal ilişki terapist için tabu olan ve onun hiç yüzleşmediği bir konuysa terapist terapinin önünü kapayabilir. Utanabilir, kaygı hissedebilir. Bu vücut diline yansır.
“Terapi odası aynı zamanda ilişki kurma odasıdır. Zamanla terapist ve danışan arasında ben-sen ilişkisi kurulur. Terapiste ve danışana dair özellikler birbirine geçer. Terapi süreci devam ederken arka planda terapistin de kendine ait süreci ilerler.
LGBTİ dostu terapist var mı?
Necip Varan, LGBTİ bireylerin heteroseksüel bir terapiste giderken daha endişeli olduğunu belirtti.
“‘Terapist benim kültürümden geldiği için beni daha iyi anlar, beni yargılamaz’ diye düşünüyorlar. Bazı danışanlar ise bunu istemiyor ve çeşitli kaygılar taşıyor. Terapist açık kimlikli bir eşcinsel ya da trans ise danışan kendi kimliğinin de bilinmeye başlanacağına dair endişeler yaşayabiliyor. Ya da kendi içselleştirilmiş homofobisiyle bağlantılı olarak, gey ya da lezbiyen bir terapistin nitelikli olup olmadığına dair kafasında endişeleri ve soru işaretleri olabiliyor.
““En temelinde danışanların, terapistin neredeyse cinsiyetsiz olması gibi bir talepleri var. Bunun nedeni de kendi içlerinde çözümleyemedikleri cinsel yönelim ve kimlik meselesiyle terapi odasında -en azından bu biçimiyle- karşılaşmak istememeleri.”
Terapistler açılmalı mı?
LGBTİ terapistlerin açık kimlikli olması rol modellik açısından da önemli olduğunu vurgulayan Varan, “Genele baktığımızda gay ve lezbiyen terapistlerin açılma süreci de aslında diğer LGBTİ+ bireylerin açılma süreçlerinden farklı değil” diye konuştu.
Selçuk ise açılma süreciyle ilgili yaşanan en büyük korkulardan birinin ‘zarar görme’ korkusu olduğunu ve LGBTİ olan terapistlerin de böyle bir korku taşıyabileceğini söyledi.
““Etik olarak gizlilik ilkesi terapisti bağlayan ve terapistin sözünü verdiği bir bağlayıcılık içeriyor. Fakat danışanın böyle bir yükümlülüğü söz konusu değil ve terapistinin kendisiyle paylaştıklarını dışarda anlatmamak gibi bir etik sorumluluk taşımıyor. O yüzden bu açılma süreci çok yönlü düşünülmesi gereken bir karar.”
Necip Varan hakkındaPsikoterapist. Souhtbank Üniversitesi'nin Whittington Hastanesi ile ortaklaşa yürüttüğü Psikoseksüel Terapi lisansüstü programını bitirdi. Aynı üniversitenin Humanistic Integrative Counselling lisans bölümünden mezun oldu. Greenwich Üniversitesi, Therapeutic Counselling Master programından mezun oldu.20 yılı aşkın bir süredir öncelikle İngiltere’de ve daha sonra Tayland’da psikoterapist, seks terapisti ve uyuşturucu ve alkol tedavisi uzmanı olarak çalıştı. LGBTİ+ bireyler üzerine olumlayıcı terapi çalışmaları var. Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nde (SPoD LGBTİ) Ruh Sağlığı Koordinatörü. |
Yeşim Selçuk hakkındaBağımlılık uzmanı ve psikoterapist. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu. Lisans sonrası Okan Üniversitesi’nde “Yetişkin Odaklı Klinik Psikoloji” Yüksek Lisans programına kabul edilerek, “Mükemmeliyetçilik, Umutsuzluk ve İntihar” isimli bitirme projesiyle yüksek lisansını tamamladı. İlgilendiği konular arasında bağımlılık (kimyasal bağımlılığının yanı sıra özellikle internet, kumar, ilişki ve yeme bağımlılığı), depresyon, anksiyete bozuklukları, yeme bozuklukları, stres, ergenlik sorunları, ilişki problemleri ve mükemmeliyetçilik yer almaktadır. 2013 sonbaharından beri Prof. Dr. Ayhan Kalyoncu’yla birlikte Taksim’de, ergen ve yetişkinlerle psikoterapi çalışmalarına devam etmektedir. Aynı zamanda; 2017 yılı itibarıyla Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nde (SPoD LGBTİ) Psikososyal Destek Alan Koordinatörlüğü görevini yürütmektedir. |
(ZY/ÇT)