Hükümetin "demokratik açılım" toplantılarına katılanlar, çatışma yeniden yükselirken, Kürt sorununun çözümüne dair önerilerinin hiçbirinin gerçekleştirilmediğini ifade ettiler.
bianet'in görüştüğü Çalışlar, İplikçi, Kızılkaya, Bayramoğlu ve Türkdoğan, olası bir ikinci açılım toplantısı yapılsa Başbakan'a neler söylerlerdi? Bianet'e anlattılar:
"Silahı nasıl bıraktıracaksınız?"
Oral Çalışlar (Radikal yazarı) : Bir seneye yakın bir süredir devam eden KCK operasyonları ile çok sayıda Demokratik Toplum Partili (DTP) belediye başkanı tutuklandı. Kürt hareketinin siyasi temsilcileri siyaset yapamaz hale getirildi. "O zaman bu meseleyi kiminle ve nasıl düzelteceksiniz? Bu iş nasıl çözülecek.
Bu bir savaş olduğuna göre, Güneydoğu'da bir çatışma ortamı olduğuna göre ve Kürt meselesinin en önemli boyutunun silah bırakılması olduğuna göre ne yapmayı planlıyorsunuz?" diye Başbakan'a şimdi sormak isterdim. Çünkü silahı bırakacak olan onlar. Sorunun sırf askeri yöntemlerle çözümünün olmayacağı da çok açık.
Genel af
Muhsin Kızılkaya (Yazar) : Toplantıda ilettiğim taleplerin hiçbiri konjonktürel değildi. O gün de toplumsal mutabakat için genel af talep etmiştim ve halen aynı noktadayım. Bu olmadan sorunun çözülmesinin olanaklı olduğunu düşünmüyorum. Açılım toplantısından bu yana yalnızca değişen tek bir şey oldu. O da CHP'de Baykal'ın yerine Kılıçdaroğlu'nun gelmesi. Baykal'ın açılıma karşı ne kadar katı açıklamaları olduğunu biliyoruz.
Şimdi Erdoğan Kılıçdaroğlu'ndan randevu talep ederek ortak bir çözüm önerisi için çalışmalı. Kılıçdaroğlu "Batsın bu açılım" gibi bir açıklamada bulunmuş olsa da en azından bu şansı denemek gerektiğini düşünüyorum. Bu çok sancılı bir süreç olacaktır. 30 yıl savaşa katlandık birkaç sene de barış için katlanalım.
Hala umutluyum. Ama PKK'nin de tasfiye olmadan barış talebinde bulunmasının yanlış olduğunu düşünüyorum. PKK tarafı silahlı mücadelede gelebileceği son noktadadır. Silahın dili diplomasi diline çevrilmeli. Müzakere dili, silahlar konuşurken yapılmaz.
TMK mağduru çocuklar
Müge İplikçi (Yazar): Toplantıda TMK mağduru çocuklar ve bu çocuklarla ilgili acilen yapılması gerekenleri kendimce dile getirmiştim. O günden beri hiçbir şey yapılmadı, her şey daha da kötüye gitti. İlk etapta bu çocuklara sunulan bir umut vardı. Şimdi gelinen noktayı içler acısı buluyorum. Bu çocukların yüzüne ileride nasıl bakacağız? Hükümetin samimi olabileceğine inandığım için katılmıştım toplantıya.
Türkiye'nin en önemli sorunu Kürt sorunudur ve bu sadece ve sadece barış diliyle çözülebilir. Gerçekten çözmeye gönül verildiyse elbette! Şimdiki nokta şiddetin daha da arttığı, aradaki bağların kopma noktasına geldiği yönünde özetlenebilir. Böylesi bir toplantı yeniden düzenlense ve ona katılsam "17 Nisan'daki toplantıda verilen ılımlı ve gelecek vaat eden sözlere ne oldu?" diye sorardım. Zira bu ülkede şiddetin ve savaş dilinin gençleri bu biçimde yok etmesine tahammül edemiyorum artık.
İfade ve örgütlenme özgürlüğü
Öztürk Türkdoğan (İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı/ İHD): Bu sürecin ilerleyebilmesi için ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin ortadan kaldırılması gerekir. Ceza kanunu iyileştirilmeli, silahlar susmalı.İngiltere ve İspanya örnekleri önemli. Savaşırken muhatap alınıyor da barışırken mi muhatap almıyorsun. İlla milletvekillerine de gerek yok görüşmek için. Bu süreçte genel af değerlendirilebilirdi. Bu kısırdöngünün kırılması için ordu operasyon yapmamalı, PKK de ateşkes sürecini sürdürmeliydi.
Kürt sorunu bir insan hakları sorunu. Sorumluluk da hükümettedir. Hükümet adım atacak ki PKK de bahane bulamayacak. Açılımı bu adımlardan biri sanıyorduk ama değilmiş. İnsan haklarıyla ilgili dört kanun çıkarılacaktı ama bu da yapılmadı. Cezaevine atılan insan sayısı arttı, Kürt öğrencilerin üniversitelerde yaşadıklarını görüyoruz.
"Analar ağlamasın" diyen bir başbakanın atması gereken adımlar bunlar değildi. Farklı bir şey yapacakmış gibi gösterip hiçbir şey yapmamak bu hükümete nasip oldu. Başbakanın konuştukları ile yaptıkları birbirini hiç tutmuyor.
Hükümet sorunu kabul etti, adım atmadı
Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak gazetesi yazarı) : Açılımdan ilk söz edildiğinde bir heyecan yaratılmıştı. Bu, toplumun büyük çoğunluğunun çözüm istediği yönünde bir heyecandı. O toplantıda biz devleti dinlemedik devlet bizi dinledi. En azından sorunu kabul etme noktasında bir kararı vardı devletin.
Ama bir sorunu çözmek için sorunun muhatabı dikkate alınmadı. Toplantıda belli başlı hassasiyetlerimizi dile getirmiştik. Bunlar dikkate alınmadığı için de hükümet başarılı olamadı. KCK operasyonları, TMK'de hiçbir düzenlemeye gidilmemesi, cezaevindeki çocukların durumu... Bu konular karşısında otoriter olurken diğer yanda demokratik bir paketten söz edilmesi olmazdı ve olmadı da. (BT/TK)