Kırklareli Halk Eğitimi Merkezi kursiyerleri, depremzedeler için pijama ve eşofman dikiyor. Fotoğraf: AA
“Yaşamını yitirenlerin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Ancak bugün Türkiye’de depremlere hazırlıklı olmanın bilimsel gereklerinin yerine getirilmemesi, yapılan ciddi hatalar, ihmaller ve suistimaller nedeniyle ‘doğal afet’ olarak nitelenemeyecek, insan eliyle gerçekleşen büyük bir felaket yaşanmaktadır. Depremin yol açtığı tarifsiz acıların ve ağır yıkımın üstesinden siyasal çıkar hesapları ve OHAL ile değil, insan hakları ilke ve değerlerine sahip çıkarak, toplumsal dayanışmayı büyüterek gelebiliriz.”
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Maraş’taki depremlere dair yazılı açıklama yaptı.
Durumu “Kriz Yönetme Krizi” olarak tanımlayan vakıf, bu koşullarda can kaybının daha da artmasından büyük endişe duyduklarını açıkladı:
“Yaşam hakkı, işkence ve diğer kötü muamele yasağı ile bilgi edinme hakkı ihlalleri yaşanıyor. Sosyal devletin yok oluşunun yol açtığı kriz gizlenmek isteniyor.”
“OHAL ilanına gerek yoktu”
Açıklamada, olağanüstü hal (OHAL) ilan edilmesi de eleştirildi:
“Depremlere hazırlıklı olmanın bilimsel gereklerinin yerine getirilmemesi, öncesinde ve sonrasında yapılan ciddi hatalar, ihmaller ve suistimaller nedeniyle ‘doğal afet’ olarak nitelenemeyecek, insan eliyle gerçekleşen büyük bir felaket ile karşı karşıyayız.
Elbette yıkımın büyüklüğü ile orantılı olarak kamu güç ve olanaklarının en etkin ve hızlı şekilde kullanılabilmesi için bazı tedbirlerin alınması gerekebilir. Ancak, bunun tek yolu hemen OHAL ilan etmek değildir.
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun da OHAL ilanına gerek kalmaksızın, afetle mücadelede siyasal iktidara önemli yetkiler vermekte, depremin yol açtığı yıkıma karşı kullanılabilecek yeterli araç ve olanak sağlamaktadır. Bu kanun gereğince depremin yaşandığı bölgelerde mülki idare amirleri, olağan zamanlarda sahip olmadıkları yetkileri kullanmak suretiyle arsa, bina, araç, tıbbi malzeme, ilaç, yiyecek, giyecek gibi malları temin ve askeri güçlerden yardım talep edebilirler.”
“Temel hak ve özgürlükler kısıtlanıyor”
TİHV, Türkiye’de OHAL’e başvurulan her dönemde temel hak ve özgürlüklere yönelik ihlallerin yoğunlaştığını belirtti.
Bu dönemde, Hatay T Tipi Cezaevlerinde 3 mahpusun yaşamını yitirdiği, 12 mahpusun ise yaralandığı, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve belediyelerin çalışmalarının mülki idare amirleri ve kolluk güçlerince engellendiği, haber takibi yapan gazetecilerin engellendiği, en az 4 gazetecinin gözaltına alındığı, çok sayıda kişi hakkında sosyal medya paylaşımları nedeniyle işlem başlatıldığı, sosyal medya platformlarına BTK tarafından bant daraltma uygulandığı bilgisini verdi.
“OHAL ilanından derhal vazgeçilmeli”
Açıklama şöyle devam etti:
“Kamusal gücün yetmezliği ve hatta yokluğu söz konusudur. Siyasal iktidar, OHAL ilan etmek suretiyle, sosyal devletin yok oluşunun yol açtığı krizin görünürlüğünü gizlemek istemektedir. OHAL ilanı, toplumun söz konusu yetmezliği/yokluğu kendi dayanışmasıyla aşma çabasına yönelik bir darbe niteliğinde. Yurttaşların yaşamını, sağlık ve esenliğini siyasal çıkarlar uğruna heba etmektir.
Bu nedenle OHAL ilanından derhal vazgeçilmelidir. Şunu açıkça ifade etmek isteriz ki, depremin yol açtığı tarifsiz acıların ve ağır yıkımın üstesinden siyasal çıkar hesapları ve OHAL ile değil, insan hakları ilke ve değerlerine sahip çıkarak, toplumsal dayanışmayı büyüterek gelebiliriz.” (AS)