“Su gibi dökülüyorum, bütün kemiklerim oynaklarından çıkıyor; yüreğim balmumu gibi içimde eriyor. Gücüm çömlek parçası gibi kurudu, dilim damağıma yapışıyor; beni ölüm toprağına yatırdın. Köpekler kuşatıyor beni, kötüler sürüsü çevremi sarıyor, ellerimi, ayaklarımı deliyorlar. Bütün kemiklerimi sayar oldum, gözlerini dikmiş, bana bakıyorlar. Giysilerimi aralarında paylaşıyor, elbisem için kura çekiyorlar.” (İsa’nın çektiği acılardan bir bölüm, Mezmur 22:14-18)
Sara Ahmed'in "Duyguların Kültürel Politikası" (The Cultural Politics of Emotion) kitabı, duyguların toplumsal ve kültürel yapılarla nasıl ilişkilendirildiğini ve bu ilişkilerin toplumsal dinamikler üzerindeki etkilerini inceler. Ahmed, duyguların bireysel deneyimlerle sınırlı kalmayıp, toplumsal yapılar ve güç ilişkileriyle iç içe geçtiğini savunur.
Kitap, çeşitli duyguların (korku, nefret, sevgi, umut, yas ve acı gibi) toplumsal ve politik bağlamlarda nasıl işlediğini analiz eder ve feminist, postkolonyal ve queer teori gibi farklı teorik perspektiflerden beslenir.
Neden Hedef Seçildim
Hrant Dink’in öldürülmesinin izleri
Yas duygusunu, toplumsal ve politik bir fenomen olarak ele alan Ahmed, yasın bireysel bir deneyim olmanın ötesinde, toplumsal yapıların ve politikaların bir yansıması olduğunu savunur. Yasın nasıl toplumsallaştığını, kimlerin yasının meşru görüldüğünü ve kimlerin yasının görünmez kılındığını sorgular. Acı duygusunun, adalet arayışında nasıl bir rol oynadığını ele alan Ahmed, acının tanınmasının ve kabul edilmesinin, toplumsal adalet mücadelesinde önemli bir adım olduğunu savunur.
Acının sesini duyurmak ve bu acının politik bağlamını anlamak, adalet taleplerinin merkezinde yer alır.
Sanatçı Sarkis (Zabunyan) de bu saiklerle yola çıkarak 19 Ocak 2007’de öldürülen Ermeni gazeteci Hrant Dink için yeni bir eser üretti.
Sanatçı, Dink’in öldürülmesinin trajik izlerini 2024'e taşıyan ve daha önce hiç görülmemiş vitrayının hikâyesini, dün (3 Temmuz) 23,5 Hrant Dink Hafıza Mekânı’ndaki bir etkinlikte izleyici ve dinleyicilere aktardı.
Sarkis bu eserinin, Mantegna ve Grünewald'ın eserleriyle ve İtalyan yönetmen Pier Paolo Pasolini'nin “Mamma Roma” filmiyle nasıl bağlantılı olduğunu görseller eşliğinde izleyicilerle paylaştı.
Acıdan kurtulmak
Sarkis, Hrant Dink vitrayını yaratırken Andrea Mantegna’nın “İsa’nın Başında Ağıt” isimli eserinden nasıl etkilendiğini ve vitrayın nasıl ortaya çıkardığını şöyle anlattı:
“Halihazırda çalıştığım vitrayı daha umutlu hale nasıl getireceğimi bilemedim; fakat Hrant’ın yerde yattığı o keder verici fotoğrafını Andrea Mantegna’nın İsa yapıtıyla birleştirdim. Parajanov’un ‘Sayat Nova’ filminde sürekli davet ettiği narı, Hrant’ın sanki ballar akan bakışıyla birleştirdim. Gezi’deki ‘Kırmızılı Kadın’ı davet ettim. Gökkuşağının tüm renklerini ve torunumu davet ettim. Söke’de eliyle üzüm tutan bir kadını davet ettim. Hrant'ın ölüdürülmesinin üzerinden neredeyse 20 sene geçti; fakat o acı görüntü bende kaldı. O görüntünün bende yarattığı acıyı söküp çıkarmayı çok kısa bir süre önce başardım.
“Maketi bitirdim ve aileye gönderdim. Derdim: Bakmayı öğrenmemiz. Bakmayı bilmiyor gibi bir hâlimiz var. Bugünkü konuşmamı bu yüzden 'bakmalar' üzerine yapmak istiyorum. Vitrayın üzerinde 580 derecelik fırından çıkardığım ve bal renklerine dokunarak bastırdığım parmak izlerim var. Böylelikle acıdan kurtuldum. Vitrayı perspektif sanatıyla, figürün ilk kez bu şekilde gösterildiği bir İsa figürüyle bezedim. Hrant’ın o acı görüntüsünü sanat dünyasına sokup yaşatmaktı benim işim. Hrant’ın detayını ilk defa bugün gösterdim. Böyle bir konuşmayı da ilk kez yapıyorum.”
“İsa’dan sonra”
Sarkis’in konuşmasından sonra etkinlik seyircilerden gelen sorularla devam etti. İsa ve Hrant Dink arasında neden böyle bir analoji kurulduğu sorusuna Sarkis, şöyle yanıt verdi: “Çünkü Hrant, İsa’dan sonraki en büyük Ermeni.”
Etkinlik, insan hakları savunucusu ve Hrant Dink’in eşi de olan Rakel Dink’in konuşmasıyla son buldu.
Dink, Sarkis’in eserinin onda uyandırdığı duyguları şöyle anlattı:
“Rab İsa, herkesin acısını üzerinde taşıdı. İnsanlar şifa bulsun diye, onlar hastalandığında tüm cerahatı üzerine aldı. Sarkis ahparig, çalışmasını ilk gösterdiğinde çok duygulandım. O fotoğrafla ilgili kızım zamanında bir yazı yazmış ve ‘Babam hâlâ o kaldırımda yatıyor. Bir el verin de kalksın,’ demişti. Hrant da bizim acılarımızı üzerinde taşıdı. Tıpkı ahparigin yaptığı gibi, acıları hazineye çevirerek duygularımızın ezilmişliğinden kurtulabiliriz. Acılarımızı, ancak onlara bakarak hafifletebiliriz.”
Sarkis hakkında
Sanatçı.
Mimar Sinan Üniversitesinde resim ve iç mimari eğitimi aldı. İlk sergisini 1960 yılında İstanbul Sanat Galerisi’nde açtı. 1964 yılında Paris’e taşındı, 1967 Paris Bienali’nde resim ödülü kazandı. 1980-1990 yılları arasında Strasbourg École des Arts Décoratifs yöneticiliğini yaptı. 1988-1995 arasında Institut des Hautes Études en Arts Plastiques’de bir seminer verdi.
1991 yılında Grand Prix National de Sculpture heykel ödülünü aldı. Sanat yaşamı boyunca disiplinler arası yerleştirmeler de dâhil olmak üzere birçok araçla çalıştı. Çalışmaları Louvre Müzesi, MAMCO, Gugenheim Müzesi, Musée d’Art Contemporaine, George Pompidou Müzesi gibi birçok sanat kurumu, galeri ve müzede sergilendi. 2023 yılında Arter’de “Sonsuz” adlı sergisi yapıldı. Paris’te yaşamını sürdürüyor ve sanatıyla insanlara ilham olmaya devam ediyor.
1938 yılında İstanbul’da doğdu. (TY)