“Tarihi hatırlamayan onu yeni baştan yaşamaya mahkûmdur.” George Santayana
Emanuel Ringelblum’un süt testileri içinde sakladığı direniş günlüğünün bir kısmının Nowolipki civarında bulunmasının hikmeti henüz açıklanmış değil. Kaçarken gettonun 1941’de genişletilen sınırlarından daha güneye, Grojecka Sokağı’na yanında ne kadarını götürebildiği de meçhul. Bulunan yazmaların bütünün ne kadarı olduğu da bir o kadar muammalı. Kesin olan, tarifsiz bir yıkımın eser miktarda maddi izine rastlanabildiği Varşova’nın yazgısıyla kendi akıbeti aynı karanlık kuyuda. Leon Uris’in o efsanevi direnişi anlattığı romanı Mila 18’in Aleksandr Brandel’i Emanuel Ringelblum. Sienna Sokağı’ndaki son direniş istihkamından ikinci müfrezenin mevzilendiği Dzielna’ya kadar, Wehrmacht’a karşı mühimmat bitince çalı süpürgesiyle direnen bir ulus yetmiş yıl önce bir Ağustos ayında kurtuldu Nazi işgalinden. Acıya yol olmuş bir metrukenin gösterdiği istikamet, Varşova’da yürümek.
Getto duvarı
Varşova, gündüz, sabah saatleri, Sienna Sokağı. Sokağın sonunda bahçe-park karışımı yüksek demir parmaklıklarla çevrili duvarın tam köşesine sağ elini dayamış, hafif öne eğilmiş, 50 yaşlarında zayıf bir erkek, sağ elinde sigarasını durmadan tüttürüyor. Haritada işaretli yere şöyle bir bakıp “hayır” diyor.
Adamın hemen arkasındaki kaldırımda UPS arabası duruyor. Bunlar nasılsa bilir, işleri adrese teslim. Kahverengi üniformalı şişmanca bir erkek arabaya yaklaşıyor, hızlanarak ilerliyor. İşaretli yere parmağını koyup aşağı yukarı kaydırıyor, sonra başını kaldırıp uzaklara bakıyor. Bunu birkaç kez yapıyor. Ha bildi bilecek derken “hayır” diyor, öylece kalıyor.
Sienna Sokağı, numara 55. Bu numarada apartman-işyeri var, peki duvar nerede? Apartmanın köşesindeki burgercinin önünden, yarı açık demir parmaklıklı kapıdan içeri giriliyor, bahçe-garaj karışımı bu yerin hemen solunda Getto Duvarı, işte burada, iki tarafta sıralı binaların sokağa değil, arka tarafa bakan kısımlarını birleştiriyor. Belli ki, arada kalan kısım park ya da bahçe olarak kullanılıyor şimdilerde. Yahudiler bu duvarların ardında toplanmışlar. Buradan gaz odalarına gitmiş, burada direnmişler.
Getto Duvarı’nın bir ucu burgerci ile sırt sırta. Sivas’taki Madımak Oteli gibi; bir ara kebapçıydı sanki, hâlâ öyle değilse.
Sokağa çıkıp duvarın apartmanları birleştiren diğer parçasını görmek için geriye doğru yürüyüşe devam. İşte, duvarın diğer parçası, önünde arabalar park etmiş. Başı hafif öne eğik bir erkek, sağ elini duvara koymuş, bastırıyor. Yıkmak mı istiyor, diğer tarafa geçmek için?
Direniş Müzesi
Varşova, gündüz, güneşli bir gün, uzun bir kuyruk, sıcakta beklemekten bunalmış kadın, erkek, çocuk, yaşlı bir an önce klimalı bilet gişesine ulaşmak için sabırsızlanıyor.
Varşovalı Yahudilerin, komünistlerin Hitler’e karşı direnişini simgeleyen müze “Muzeum Powstania Warszawskiego”: Helikopter, ateşli silahlar, matbaa, çocuk, giysileri, fotoğraflar, kürekle direnen kadınlar…
Savaşın son yılı,1944. O yılı ve direniş günlerini gösteren takvim yaprakları. Yüzlerce yaprak ziyaretçiler koparsın diye asılı duvarlarda – Saatli Maarif Takvimi gibi. Küçük çocuklar takvim yapraklarını koparmak için önlerindeki herkesi itekleyerek koşuşturuyor oyun oynuyorlarmış gibi. Genç bir erkek ateşli silahın fünyesini kurcalıyor. Yeraltı matbaasının önünde “POLACY!” başlıklı bildirinin tıpkıbasımını almak için bekleyen insanlar.
Kurtarıcılar da müzede, Kızıl Bayrak ve Stalin fotoğrafları…
Müzenin kapısındaki motosikletin üzerine oturmuş genç kız, erkek arkadaşına fotoğraf için poz veriyor. Dört kişi, pofuduk minderlerinde dondurma yalıyor.
Auschwitz-Birkenau
Krakow. Turist Danışma Ofisi. Çok sayıda tanıtım ve tur broşürü. Hemen göze çarpan biri:
Tuz Madeni, özel tur, uzman rehber… Auschwitz-Birkenau’daki vakur anma alanını ziyaret edin. Birlikte yolculuk edeceğiniz rehberden tarihe dair bilgi alın. Kamptaki hayatı anlamaya çalışın. Holokost tarihiyle yüzleşin…
Dünyanın en eski tuz madenlerinden biri olan ve UNESCO’nun ‘kültürel miras’ listesinde yer alan, sağlık üzerinde olumlu etkiye sahip Tuz Madeni’ni ziyaret edin.
Auschwitz-Birkenau ve Tuz Madeni’ni birlikte satın alırsanız yüzde 30 indirim.
Tur otobüsü, kamp turunu satın alanları konakladıkları yerlerden topluyor. Kampın girişinde başka bir grupla birleşerek kampı gezecekler! Krakow’dan kampa gidiş yaklaşık bir saat. Yolculuk sırasında minibüste önbilgi olarak belgesel gösterimi. SSCB askerlerinin Polonya’ya girişinde bir komutan hiçbir deneyimi olmayan genç askerin eline kamerayı tutuşturuyor ve “ne görürsen çek” diyor. Aleksandr Woroncow’un kamerasından kitlesel kıyımın dehşeti.
Kavurucu güneşte, yaklaşık 3.5 saat bir yolculuk ziyaretçileri bekliyor. Rehber uyarıyor: su ve şapkayı yanınızdan eksik etmeyin.
Temerküz kampı ve kitle kıyımı fikrini Alman ulusuna telif etmeden önce bir değini: Güney Afrika’da İngilizlerin Boerler için kurduğu ilk kampa dair küçük bir hatırlatma.
Kamp kapısındaki lanetli akide: “Çalışmak Özgürleştirir.” Rehber, sıcaktan korunmak için elinde şemsiyesi ile 40 kişiden oluşan grubuna Hitler’in Yahudilere yaptıklarını kampa girişlerinden başlayarak sonu olmayan çıkışına kadar anlatıyor. İnsanlar ellerinde fotoğraf makineleri ve cep telefonları ile durmaksızın fotoğraf çekiyor. Neyin fotoğrafı?
Kırmızı tuğlalardan yapılmış barakaların etrafı tel örgüsü ve gözetleme kuleleriyle çevrili. Şimdi boş olan odalar, odalar… O odaların bir bölümünde saçlar, ayakkabılar, valizler sergileniyor. Rehber uyarıyor bu bölüme gelindiğinde – lütfen fotoğraf çekmeyin, anılarına saygı için…
Gaz odalarına ve yakılmaya giden kadınların saçları kesilmiş, başta tekstil olmak üzere Alman sanayinde kullanılmak üzere. Geriye kalanlar deste deste camekânlı duvarın arkasında istif edilmiş. Kaç kişi giydi o kumaşlardan yapılan elbiseleri, nasıl taşıdı üzerinde, haberi var mıydı? Alman malı kumaşlar, kudretli Alman sermayesi!
Üst üste yığılmış çocuk ayakkabıları, kadın ayakkabıları, erkek ayakkabıları. Ayrı ayrı yığınlar halinde, dağlar oluşturulmuş ayakkabılardan. Kimler giydi bu ayakkabıları?
Yine binlerce valiz, gelişi güzel üst üste atılmış. Üzerlerinde adlar, adresler. Ne taşıdı içinde, kimleri getirdi buralara?
Yok edilenlerden geriye kalanlar toplu mezar gibi…
Auschwitz-Birkenau Müzesi. Seyirlik! Fotoğraflamak, videoya kaydetmek. Tarihe şerh düşmenin yakıcı sorumluluğu, evet, ama –John Berger’in deyişiyle– unutmak üzere kaydetmenin uçarılığı, bellekten azade olmanın hafifliği. Zamanın seyrelttiği bir ibret dersi Holokost. Utanç duvarına uğramayan gündelik hayhuy.
Dönerken Vistula’nın ikiye ayırdığı bir tarh gibi içine kapanan Krakow. Podgoroze’deki getto sokaklarına saçılmış her şeyin hatırası için, insan kalmanın numunesi Pankiewicz’in eczanesine küçük bir uğrak. Bir Aryan olduğu için derdest edilmeyen dükkânı getto habercilerinin buluşma yeri.
Yetmiş yıl önce bu sıralar, tufandan artakalana Polonya dedikleri yerde…(PM/GK/NV)