Danıştay, cezaevinde kınama cezası dışında disiplin cezası almış tutuklu ve hükümlülerin açık görüşten yararlanamayacaklarına ilişkin yönetmelik hükmünün yürütmesini durdurdu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Avukat Öztürk Türkdoğan, bianet'e yaptığı açıklamada, açık görüş yasağının zaten insani olmadığını, insan haklarıyla bağdaşmadığını belirtti.
Türkdoğan, infaz koruma memurları ile hapishane müdürlerinin cezalarla ilgili geniş yetkileri olduğunu, infaz hakimliğinin de pratikte neredeyse tüm cezaları onayladığını söyledi.
Bayramda açık görüş var
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 2006'da tutuklanan ve Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi'nde bulunan Erdener Demirel, 2010'da "slogan attığı" gerekçesiyle üç ay haberleşme ve iletişim yasağı, ardından da üç ay kapalı görüş yasağı aldı. Cezalar, infaz hakimliği ve ağır ceza mahkemesi aşamasından geçerek kesinleşti.
Eşi Sevim Demirel, yılbaşı öncesi cezaevine giderek açık görüş hakkından yararlanmak istedi. Ancak Erdener Demirel'in diğer cezaları gerekçe gösterilerek açık görüşe izin verilmedi.
Sevim Demirel de Aralık 2011'de Adalet Bakanlığı'nın Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilebilmeleri Hakkında Yönetmeliği'nin, "kınama dışında disiplin cezası alanların açık görüşten yararlanamayacaklarını" öngören 14. maddenin ikinci fıkrasının iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay 'da dava açtı.
Sevim Demirel, bianet'e yaptığı açıklamada, Danıştay 10. Dairesi'nin yürütmeyi durdurma kararı aldığını söyledi. Demirel, Ramazan Bayramı'nda açık görüş hakkını kullanacak.
Danıştay: Cezaevi idaresi yetkilerini genişletemez
Danıştay'ın kararında, yetki hükümlerinin genişletici yoruma tabi tutulamayacağı ifade edildi. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a atıf yapan Danıştay, cezaevi idaresinin, öngörülen cezaların dışında mahpusların ziyaretçi kabulüne engel olamayacağının altını çizdi.
Avukat Türkdoğan da cezaevi idaresinin keyfi cezalar verdiğini belirtti.
Ayrıca, Danıştay 10. Dairesi, "hükümlü ve tutuklular bakımından önemli bir hak ve topluma kazandırma yöntemi olması nedeniyle açık görüş olanağından yoksun bırakılmamaları amaçlanır" ifadesini kullandı.
"Ceza içinde ceza"
Danıştay, kararında bu uygulamanın "ceza içinde ceza olduğunu" belirtti:
"5275 sayılı Kanuna göre, yalnızca ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma ve hücreye koyma cezaları, cezanın infazı süresiyle sınırlı olmak kaydıyla, hükümlü ve tutuklunun açık ve kapalı görüşten yararlanmasına tümüyle engel olmakta iken, dava konusu yönetmelik hükmüyle kınama cezası dışındaki tüm disiplin cezalarının varlığı, açık görüş yasağıyla sonuçlanmakta, ayrıca söz konusu yasağın süresi, yalnızca cezanın infaz süresini değil bu süreye ek olarak cezanın kaldırılması için gereken süreyi de kapsar hale getirilerek yönetmelikle adeta ikinci bir ceza yaratılmaktadır."
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 38. maddesi disiplin cezalarını düzenliyor.
Kınama dışında, "Bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma", "Ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma", "Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama", "Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma" ve "Hücreye koyma" cezaları var.
"Eşimle aynı durumda olan çok mahpus var"
Danıştayın kararıyla, "Ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma" ve "Hücreye koyma" cezaları dışında ceza alan mahpuslar, açık görüş hakkından yararlanabilecek. Kararın öncesinde, kınama dışında alınan tüm cezalar, mahpusun açık görüş hakkından da mahrum bırakılmasıyla sonuçlanıyordu. Örneğin, cezaevlerinde en sık verilen cezalardan biri olan iletişim cezası alan mahpus, açık görüş hakkından da mahrum kalıyordu.
Ancak Türkdoğan, bu değişiklikten öte, "mahpusun yakınlarıyla görüşmesi yasağının bir disiplin cezası olarak düzenlenmesinin de insani olmadığı" görüşünde.
Sevim Demirel de eşinin tek bir slogan atmaktan bile aylarca iletişim cezası aldığını, bu cezaların şimdiye dek onların açık görüş yasağını da engellediğini açıkladı.
Demirel, "Eşim tek değil. Bu şekilde slogan attığı için sürekli ceza alan ve yakınlarından ayrı tutulan birçok mahpus var" dedi.
Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi'ndeki mahkumlar Cem Kılıç ve Fırat Özçelik de aldıkları disiplin cezaları gerekçe gösterilerek, "iyi halli olmadıklarına" karar verildi ve her ikisi de şartlı tahliye haklarını kaybetti.
Slogan cezalarının sonucunda, yasaya göre cezasının dörtte üçünü hapiste geçirerek tahliye hakkı kazanmış olan Kılıç 10 yıl fazladan yatacak, bunun 17 ayı şimdiden geçmiş durumda. Aynı durumda olan Özçelik de 20 ay fazladan hapiste kalacak. Yapılan itirazların da karara bağlanması bekleniyor.
Avukat Gülizar Tuncer'in Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Cezaevi'ndeki müvekkili Hasan Şahingöz de "gereksiz slogan atmak" suçlamasıyla geçen yıl 33 disiplin cezası aldı. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun'a göre verilen kınama haricindeki disiplin cezaları, bir ay iletişimden, bir ay da ziyaretten men cezası anlamına geliyor.
Şahingöz, 33 ayrı disiplin cezası aldığı için, 66 ay (5.5 yıl) boyunca hiçbir ziyaretçisiyle görüşemeyecek ve mektup yoluyla iletişim kuramayacak.
Disiplin cezaları nedeniyle, yine Tekirdağ Cezaevi'ndeki Ali Gülmez altı yıl, Sami Özbil de 4.5 yıl boyunca iletişim ve ziyaretçileriyle görüşmekten mahrum bırakıldı.
"Şikayetler dikkate alınmıyor"
Türkdoğan, "Kanun 2005'te yürürlüğe henüz girmeden, taslak halindeyken eleştirmiştik. Kanunda bu kadar çok disiplin cezası düzenlenmesi zaten yanlış. Diğer cezalar gerekçe gösterilerek açık görüş yaptırılmaması, insanları daha fazla tecrit etmeye dönük bir uygulama" diye konuştu.
"Mahpusun disiplin cezalarına yapılan itirazlar, uygulamada formaliteden öteye geçmiyor. İnfaz hakimliği sistemi işlemiyor. Verilen tüm cezalar onaylanıp yürürlüğe giriyor. Türkiye'deki bu tür keyfi uygulamaları denetleyecek bağımsız ve tarafsız bir kurum da yok. Sivil denetim olması gerekiyor. Türkiye'deki ağır infaz rejimi insanileştirilmeli." (AS)