Sedef Çakmak, Türkiye’nin ilk açık LGBTİ siyasetçisi.
2014 yerel seçimlerinde açık eşcinsel kimliğiyle CHP’den Beşiktaş Belediye Meclisi üyeliğine adaylığını koymuş ve yedek aday seçilmişti. Ardından Beşiktaş Belediye Başkanı danışmanı olarak göreve başladı.
Çakmak, geçtiğimiz günlerde ise meclis üyesi yedek adaylığından meclis üyeliğine yükseldi ve Türkiye’de seçilmiş bir pozisyondaki ilk açık kimlikli eşcinsel olarak mazbatasını aldı.
7 Haziran Genel Seçimleri yaklaşırken, Çakmak ile buluştuk ve Türkiye’de açık bir eşcinselin siyaset deneyimini konuştuk.
“Beşiktaş Belediyesi’ne girdim ve bir LGBTİ gündemi yarattım. Bir gün oradan ayrılsam bile Belediye’nin LGBTİ gündemi devam edecek. Çünkü o kapı açıldı artık. Bu, bir aktivistin hayal ettiği şeydir. Ama bunu yapabilmek için senin ilk başta orada olman ve bu tartışmanın açılmasını sağlaman gerekiyor” diyen Çakmak, LGBTİ’leri siyasete çağırıyor.
Türkiye’nin ilk açık LGBTİ siyasetçisi olmak senin için nasıl bir deneyim oldu?
Aslında benim hayatım açısından ciddi bir değişiklik değildi çünkü ben zaten yıllardır kimliğim açık bir şekilde aktivizm çalışmaları yapıyorum. Ama Türkiye’de eşcinsellik ayıp ve saklanması gereken kimlik olarak görüldüğünden değerli bir deneyim.
Kadınların siyasete fazla girememesi, kadın bedeni üzerindeki baskılar söz konusuyken, bir kadın eşcinselin siyasete girmesinin ayrıca önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü eşcinsel kelimesi bile hep erkekleri çağrıştırıyor.
Açık bir LGBTİ olarak siyaset yapman çalışma çevrende nasıl karşılandı, nasıl dönüşümler sağladı? Mesela danışman olarak başladığında açık mıydın? İçeri ben lezbiyenim, diye mi girdin?
Zaten içeri öyle girmene gerek yok, senin ismin senden önce oraya gitmiş oluyor. Ben insanlara ‘Merhaba, ben Sedef Çakmak’ dediğimde, beni zaten tanıdıklarını söylüyorlardı. Nereden tanıdıklarını da net bir şekilde kestirebiliyorsun.
Doğruyu söylemek gerekirse, bu noktada belediye başkanına da teşekkür etmek gerek. Girdiğimiz her ortamda beni “LGBTİ asistanım” diye tanıttı.
Bir koruma mı sağladı bu?
Koruma değil. Aslında şöyle bir şey var; genç bir kadın olarak zaten ciddiye alınmıyorsun, bu benim yıllardır aktivist olarak da yaşadığım bir şeydir. Sen bir şey söylediğinde insanlar ya seni ciddiye almıyorlar ya ne diyeceklerini bilmiyorlar ya da seni marjinalize ediyorlar. Ama başka birisi çıkıp da seni takdim ettiğinde farklı bir etkisi oluyor.
Örneğin milletvekilleri çıkıp da LGBTİ haklarından bahsettiğinde de aynı etkiyi yaratıyor. Yani işin aktörleri dışında başka insanların da bu konuyu sahiplenmesi ve normalize etmesinin çok daha büyük etkisi oluyor.
Çalışma çevren nasıl yaklaştı peki?
Ben bir grup için, onların hayatlarında karşılaştıkları, tanıdıkları ilk ve tek eşcinselim, en azından onların bildiği kadarıyla tanıdıkları tek eşcinselim. Şu zamana kadar hiç bu konu hakkında düşünmemiş ve siyasetin içinde yer alan bir grup insan, karşılarında ben olduğum için bu konuyu düşünmek zorunda kalıyor. Artık haberleri görüp tepki veriyorlar, “duydun mu eşcinsel öğretmen işten atılmış, ne kadar saçma” gibi…
Siyasi taleplerle toplumsal değişim birlikte olan şeyler. Benim gördüğüm şu; zaten siyasette bir değişim yaratmaya çalışırken etkileşime girdiğin insanlarda o toplumsal değişimi de sağlıyorsun.
Geçenlerde SPoD’un partisi vardı. Bütün belediyeyi davet ettim ve kalkıp gelenler oldu. Bunların bir kısmı “bakalım nasıl bir ortam” diyerek geldi. Sonra “ne güzel işte, herkes kendi halinde takılıyor, kimse birbiriyle ilgilenmiyor” dediler. Bunun onların ne kadar özlediği bir şey olduğunu da fark ettim.
Aynı zamanda Mecliste LGBTİ kampanyasının da yürütücülerindensin. Bir genel seçim daha yaklaşıyor ama çok az LGBTİ aday adayı var. Senin gibi siyasetçilerin olması diğerlerini de cesaretlendirecek midir?
Açıkçası kolay olmuyor. Ben de yerel seçimlerde aday olurken çok kolay karar vermedim.
Ne gibi endişeler yaşadın mesela?
Ben şu ana kadar hep sivil toplumdaydım ama o andan sonra bir siyasi partiyle hareket edecektim. Öncelikle bunun bocalamasını yaşadım çünkü bağımsız olmak her zaman daha kolaydır ve daha özgürsündür.
İkinci sırada “açılma mevzusu” var. Her ne kadar açık da olsam, fark ettim ki ben aslında komşularıma açık değilim ve yaşadığım mahallenin meclis üyesi olacağım. Oturup bunları düşünüyorsun, her gün karşılaştığın, her karşılaştığında sana “hayırlı bir kısmet yok mu” diyen, ama yine de keyifle muhabbet ettiğin yaşlı komşunun bir daha senin suratına bakmayacağı ihtimalini düşünüyorsun.
Bunun yanısıra deli bir memlekette yaşıyoruz. Sokakta saldırıya uğrar mıyım? Sevdiğim insanlar saldırıya uğrar mı? Benim görünürlüğüm üzerinden daha fazla LGBTİ saldırıya uğrar mı? Çünkü görünürlüğün artması demek şiddetin de artması demek oluyor.
Bunların hepsini düşünüyor insan. Bunları tek başına düşünmen de pek mümkün değil. Ben aday adayı olmadan önce tüm derneklerden arkadaşlarımla konuştum. Bu benim için bireysel bir kariyer çizme yolu değil sonuçta. Yaptığımız iş, yollar, kapılar açmak. Bunu yaparken de hep beraber olmak gerekiyor çünkü dışarıdaki tehdit çok büyük.
Belli noktalarda ben çok çekinik davrandım, ironik bir şekilde belediye başkanım benden daha cesur adımlar atabildi. Ama şunu gördük, yer yerinden de oynamıyormuş. Bunu gördük.
Senin açık kimliğinle siyaset yapman diğerlerini de cesaretlendiriyor mu?
Aslında siyasette çok fazla LGBTİ var, sadece açık değiller. Mesela ben açık kimlikli olduğum için benim yanıma gelmiyorlar, kendilerinin de eşcinsel olduğu anlaşılacak korkusuyla.
Bunun kırılabilmesi ve insanların emek verdikleri partinin içinde kimliklerini saklamadan çalışabilmeleri için dışarıdan gelen LGBTİ'ler olması çok önemli.
Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor: LGBTİ sorunları sadece LGBTİ’lerin sorunları değil. Nasıl Ermeni, Alevi olduğunu saklamak zorunda kalan insanların sorunları sadece onların sorunu değilse; LGBTİ’ler için de aynı şey geçerli. Bu yüzden parti içindeki insanların bu mevzuya sahip çıkması önemli.
Benim gördüğüm, CHP’de bu konuda bir bilinçlenme var. Tabii ki daha alınacak çok yol var ama bunu da bir mücadele alanı olarak görmek gerekiyor. Türkiye’deki toplumun zihniyetini değiştirmeye çalışırken, toplumun izdüşümü olan siyasi partilerdeki zihniyetleri de dönüştürmek önemli.
7 Haziran seçimleri için az sayıda LGBTİ aday adayı oldu. Bundan sonraki seçimler için LGBTİ’lere vermek istediğin bir mesaj var mı?
Bu çok uzun soluklu bir mücadele. Benim Belediye Meclis üyeliğimin bu kadar kısa sürede gerçekleşmesine ve belediyede yaptığımız çalışmalara ben mucize gözüyle bakıyorum. Bunların yıllar alacağını düşünüyordum.
Özellikle açıldığında ciddi tehdit altında olmayacak LGBTİ’lerin biraz daha siyasete merak salmalarını isterim.
Peki siyasete girmek isteyen ama senin de yaşadığın kaygıları yaşayanlara ne demek istersin?
İşte tam da bunun için SPoD’un Siyaset Okulları var. Bu asla tek başımıza yürüttüğümüz bir mücadele değil. Her zaman çok daha geniş bir kesimin mücadelesini yürüttüğün için çok da korkulacak bir şey olmuyor. Yalnız kalınmıyor. Sadece LGBTİ hareketi içinden değil, dışarıdan da sahiplenenler oluyor.
Şu örneği verebilirim: Ben Beşiktaş Belediyesi’ne girdim, bir LGBTİ gündemi yarattım. Bir gün bir sebeple ben oradan ayrılsam bile Belediye’nin LGBTİ gündemi devam edecek. Çünkü o kapı açıldı artık. Bu bir aktivistin hayal ettiği şeydir, bu bir toplumsal dönüşümdür. Ama bunu yapabilmek için senin ilk başta orada olman ve bu tartışmanın açılmasını sağlaman gerekiyor.
Dileğimiz, kimsenin kimliği sebebiyle korku ve tehdit altında hissetmeden yaşayabildiği bir ülke ve bunun için de en zayıf gruplardan bir tanesi olan LGBTİ’lerin de güvenliğini temin edebilecek bir parlamento oluşması. (ÇT)