30. yaşını kutlayan Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), “Bilimden Uygulamaya: Erken Çocukluk Gelişiminin Geleceği Sempozyumu” ile dünyanın farklı ülkelerinden bilim insanlarını ve kurumların uzmanlarını bir araya getirdi.
Sempozyumda, dezavantajlı koşullarda yaşayan çocukların sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için izlenecek yollar ve erken çocukluk gelişimi alanındaki ilerlemeler konuşuldu.
Hayata eşit başlama
AÇEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ayla Göksel, sempozyumun açılış konuşmasında şunları söyledi:
“Katedilen yola rağmen bugün eğitime katılım oranı 3-5 yaş grubunda halen yüzde 52. Demek ki ülkemizde çocukların yarısı, hak ettikleri hayata eşit başlama fırsatına erişemiyor ve bu eşitsizlik hayatları boyunca onları etkilemeye devam ediyor. Dünyada ise 250 milyon çocuğun gelişimi risk altında” dedi.
Ana konuşmacı olarak New York Üniversitesi, Global TIES for Children (Çocuklara Yönelik Küresel Çapta Eşitlik ve Sürdürülebilirlik için Dönüştürücü Yenilikler Merkezi) Direktörü Prof. Dr. Hiro Yoshikawa’un konuk olduğu sempozyumda, erken çocukluk programlarının geliştirilmesi, destekleyici ev ortamlarının oluşturulması, bütünleşik yaklaşımlar, bakanlıklarla iş birliklerinin yarattığı sonuçlar, kriz ve afetlerde erken çocukluk hizmetleri ve erken çocukluk çalışmalarının geleceği gibi birçok konu başlığı masaya yatırıldı.
"Veri alışverişi önemli"
Yoshikawa, şunları söyledi:
"Erken çocukluk eğitimine olan ilgiyi canlı tutmak için sabırlı olmak, politikaya etki etme fırsatı yakalandığında da beklemeden harekete geçmek gerekiyor. Bu yolculukta, sürdürülebilir ve uzun vadeli iş birliği geliştirebilmek çok önemli. Ulusal ölçeklendirmede, demografi, iş gücü gelişimi ve maliyetlendirme becerilerini geliştirmek; farklı dil, etnik köken, yerli ve göçmen gruplarla iş birliği ve veri alışverişi yapmak gerekiyor.”
İklim krizi ve eğitim
The RISE Enstitüsü Direktörü Emily Vargas Baron, iklim krizinden eğitimin çok ciddi etkilendiğini belirterek her yıl 40 milyon çocuğun bu yüzden eğitime ara verdiği söyledi.
Doğal afetlerle mücadele çalışmalarını anlatan Emily, “Bir kriz olduğunda kaynaklarımızı seferber ediyoruz ama kriz sonrası için finansman sağlayamıyoruz, hayatların yeniden inşa edilmesi için hiç kaynak aktarılmıyor, bu miktar neredeyse sıfır" dedi.
Nesiller arası travma
Özel AB Kurumları Programı’ndan Gina Mcintyre ise nesiller arası travmaya dikkat çekti. Mcintyre, “Travmalar, o dönem bizzat çatışmayı yaşamayan sonraki nesilden çocuklara, genetik ve kültürel yollarla aktarılıyor. 0-3 yaş grubu daha çok aile ortamında eğitiliyor, bu nedenle de olumsuz duygulara sürekli maruz kalıyor. Ruh sağlığı ve travmanın etkisini lütfen unutmayalım, çok erken yaşlarda müdahale edilmesi gerekiyor” dedi.
Filistinli çocuklar
Davetliler arasında yer alan Filistin Çocuk Enstitüsü’nden Ali Shaar İsrail’in saldırısı altındaki çocuklar hakkında konuştu:
“Ben Filistin’in acı gerçeğini buraya getirdim, çocuklar şu an soykırıma maruz kalıyorlar. Çocukların eğitim, barınma, beslenme hakları ihlal ediliyor. Her çocuğun hak ettiğini düşündüğümüz her türlü ortam ortadan kalkmış durumda. Bugün olguları paylaşarak, farkındalık yaratmak istiyorum. 2. Dünya Savaşı’nda, bir günde öldürülen ortalama çocuk sayısı 139’du Gazze’de 400. Ufacık bir toprak parçasından, nüfusunun yüzde 95’inin yerinden edildiği bir toprak parçasından bahsediyoruz. Göç etmek zorunda kalanların yüzde 50’sini de 8 yaş altı çocuklar oluşturuyor.”
Gazze’de gönüllü olarak sağlık hizmeti ve gıda desteği sunan gönüllülere teşekkür eden Shaar, “Filistinliler olarak öğrendik ki, dirençli insanlara ve kurumlara ihtiyacımız var. Kanıta dayalı savunuculuk yapıp, kırılganlığımızı azaltabileceğimizi düşünüyorum. Dayanıklı topluluklar için çalışmalıyız, direngenliği sağlayacak becerileri sağlamak gerekiyor. Filistin’in direnen, kriz yönetim sistemlerine ihtiyacı var. Bu işgal son bulursa, çocukların ve ailelerin nasıl etkilendiğini raporlamak da mümkün olacak” diye konuştu.(AÖ)