Aranan isim bulundu: Zakarya Mildanoğlu. Kendisiyle zorlu görevinin arifesinde projenin ayrıntılarını, yapılacakları, beklentileri ve Akhtamar'ın geleceğini konuştuk.
Kolay gelsin... Zor bir sorumluluk üstlendiniz...
Benim açımdan da çok yeni bir gelişme, bir hafta on günlük bir konu. Patrik Hazretleri'nin önerisiyle Akhtamar restorasyonuna müdahil oldum. Bir Ermeni mimar olarak benim için daha onurlu bir görev olduğunu düşünmüyorum. Katkı koyabileceğimi, birçok meslektaşımın, uzmanın, değerli hocalarımızın, odamızın bu konudaki teorik ve pratik katkılarını, eleştirel yaklaşımlarını, birebir onların bilgi sahibi olması, haberdar edilmesi doğrultusunda rol üstlenebileceğimi düşünüyorum.
Şunu da belirtmek isterim, hiçbir yerden ücret talebim olmadı ve olmayacak. Tam anlamıyla gönüllü bir katkı.
Görevi üstlenişinizden bu yana ne gibi görüşme ve çalışmalar yaptınız?
Gelişmelerin ardından Van'a giderek müteahhitle birlikte Akhtamar'ın son durumunu yerinde gördüm. Anlayabildiğim kadarıyla şu an işveren konumunda olan Van Valiliği nezdinde Kültür Bakanlığı. Oradan İl Özel İdaresi'ne kadar gelen hukuki bir düzen var. Denetleme açısından Bakanlığın temsilcisi, Diyarbakır'dan Anıtlar Bölge Müdürlüğü temsilcisi, Van Müzesi temsilcileri yer alıyor. Hatta İstanbul'dan da özellikle fresklerin onarımını denetleyecek resmen atanmış bir temsilcinin bulunduğu söylendi.
Henüz açıkçası müteahhitlik firması ile Kültür Bakanlığı arasındaki sözleşmeyi görmedim. Sadece restorasyona ait mimari projeleri ve proje üzerinde yer alan genel müdahale kriterlerini inceleyebildim. Kültür Bakanlığı tarafından Yakup Hazan adında Ankaralı bir restoratör mimara hazırlatılmış.
Projeler doyurucu, verilerin çıkarılması açısından iyi bir çalışma. 90 paftalık bayağı yekûn bir çalışma ve bu boyutu ile olumsuz bir yaklaşım görmedim. Bir meslek adamı olarak eğer bu projelere uygun uzman mimar, mühendis ve işçiler tedarik edilebilirse, bu işin yapılamaması için açıkçası hiçbir neden yok.
Tabi bu projeler hazırlanırken hangi kaynaklara kadar uzanabildiler bilemiyorum. Projede gördüğüm kadarıyla oradaki mevcut yapı teknik çizim olarak birebir yansıtılarak ardından da teknik bazı öneriler getirilmiş.
İşin tamamlanma süresi ne kadar?
Sözleşmeyi görmedim ama basından izleyebildiğim kadarıyla altı ay gibi çok çok komik bir süre öngörülmüş. Ülkemizdeki klasik ihale uygulamalarından biri. Yine basından duyduğum kadarıyla projeye ayrılan tutar da 2 küsur trilyon lira. Komik bir süre komik bir bütçe.
Bu yöntemin taraf olunacak bir yanı yok. Üstelik bu parayla iş çıkacak diye, anahtar teslim ihale edilmiş. Altı aylık sürenin anlamı Bakanlığa karşı bitirilmesi gereken zamandır ancak niye 18, 36, 48 ay değil diye benim de kafamda bir soru mevcut. Mantıklı hiçbir açıklaması yok.
Müteahhit firmanın portföyünde daha önce bu tip restorasyon çalışmaları var mı?
Yok ne yazık ki. Yalnızca sözlü olarak bana birkaç iş yaptıklarını söylediler.
Şu ana kadar Akhtamar'da neler yapılmış, anlatabilir misiniz?
Çelik iskele kurulmuş. Orada çalışan işçilerin şu an için yaptığı iş çatıdaki otları toplamak, fırçayla kabaca tozlarını almak. Ben oradayken bir de ana kilisenin zemin kaplamalarında mevcut olan ve restorasyon projesinde işaretlenmiş olan, sonradan getirilme moloz taşları dışarı çıkarıyorlardı.
İşçiler restorasyon deneyimi olan kişiler mi?
Yüklenici firmanın bu alandaki birikimi ve şu an çalışan işçilerinin nitelikleri konusunda henüz bilgi sahibi değilim. Ancak açık bir gerçek var ki alanlarında uzmanlaşmamış işçiliklerin sonu felaket olmuştur.
Geçenlerde CNN Türk'te Akhtamar'a ilişkin yeni bir çekim vardı. Bir tane işçi gördüm, dehşete kapıldım. Kilisenin ortasında babayiğit bir edayla elinde kazmasını sallıyordu. Olacak bir şey değil. Akhtamar restorasyonunda farklı uzmanlık alanlarına ve işçiliklerine ihtiyaç var. Taş işçiliği ve temizlik yöntemi, dış cephede yer alan yıpranmış, tahrip edilmiş, çürümüş figürlere ve frizlere müdahale ve koruma, iç mekânlarda yer alan fresklere yaklaşım ve müdahale, arkeolojik kazı, statik müdahaleler, çatılarda biyolojik temizlik gibi onlarcası sıralanabilir.
Görebildiğimiz kadarıyla Akhtamar restorasyonunun birkaç ana unsuru var. Bir tanesi mevcut yapının gücünü artırmak...
Statik incelemesi yapılmış hatta sanal ortamda deprem testleri de yapılmış. Bu anlamda yapıda herhangi bir sorun yok. Restorasyonda statiğe hiç dokunulmayacak; sadece ana kubbede birkaç çatlak gördüm, projeyi görmedim henüz ama bunun için de öneriler getirilmiş olmalı.
Genel anlamıyla kilisenin bir taşına dahi dokunulmayacak. Restorasyon projesinde beton anlamında hiçbir şey kullanılmamış. Zaten yapının mikrocerrahi katkılara ihtiyacı var ancak kesinlikle makyaj istemiyor. İhtimam göstereceğiz diye kolunu kanadını kırmamalıyız, onu Akhtamar olmaktan çıkartacak en küçük bir operasyonda bulunmamalıyız.
Akhtamar'da iki şey göze çarpar. Taşlarının rengi ve özelliği ile kabartmalarının varlığı. Kabartmalardan bir bölümü tahrip olmuş. Restorasyonda bunların yeniden yapılması mı var, bu haliyle korunması mı?
Restorasyon projesi mümkün olduğu kadar suni bir şey yapmamayı, mevcut durum neyse onu korumayı hedefliyor. Kabartmalar bu haliyle kalacak. Eksik, düşmüş taşların bir kısmı tamamlanacak. Ama örneğin dış cephe atış poligonuna dönüşmüş her yanda kurşun izleri var, bunlar öyle kalacak, bunları tamir etmek mümkün değil çünkü çok küçük parçalar.
Dış yüzeyde esas olarak tamir edilecek kopmuş, büyük parçalar var. Onlar yerleştirilecek oraya. İtalya'dan bir taş uzmanı geliyor. Buradan taş örnekleri alacak, bunları laboratuar ortamında inceleyecek. Bir rapor hazırlayarak aynı taşın nasıl üretilebileceğini önerecek.
Dış cephe temizliği kavramını bize biraz anlatabilir misiniz?
Taş yüzeye ya doğal ortamda ya da çevre sanayiden bulaşmış kirin temizliği kastediliyor. Çok çeşitli yöntemleri var. Hangisinin seçileceği de o yüzeyin özelliğine bağlı: İtalya'dan gelen taş uzmanı kişi aynı zamanda kullanılması gereken dış cephe temizliği yöntemini de bize söyleyecek.
Proje yakın çevreye ne kadar uzanıyor, yoksa yalnızca kilise binası ile sınırlı mı?
Elimizdeki proje açıkçası çok yakın çevresiyle ilgili bir proje. Yakın çevre sınırı Khaçkarları, bazı taş duvarları kapsıyor. Çevrenin bu mangallı pisliğine ilişkin olarak ise halen müteahhit ile kaymakam arasında ciddi tartışmalar var. Müteahhit "Burayı kebapistana çevirdiniz. Cami avlusunda piknik yapılmasına izin verir misiniz? Burada neden veriyorsunuz?" diye karşı çıkıyor. Ama pratik olarak ne gibi değişiklikler olacak onu bilemiyoruz.
Dıştan içeri geçmeden bir de çatıyı konuşalım. Çatının durumu ne arzediyor?
Orada birkaç çatı var. Bir ana Surp Haç Kilisesi'nin çatısı var. Onun önünde bir Jamadun denilen yerin çatısı var. Jamadun'un çatısı şu anda bir toprak yığını halinde. Ama eski bir fotoğraf var. Jamadun üzerine mümkün olduğunca eski çatıya benzer bir çatı yapılacak.
Diğer taş çatılar için notlar alınıyor, taş kiremitler aşağı indirilerek altı temizlenecek ve altına ciddi bir su izolasyonu yapılacak. Dış cephe açısından en kritik yer çan kulesi. Tarih içinde çok müdahale edilmiş. Beş altı çeşit taş var üzerinde. Oturup bir konsept yaratmak lazım.
İçeri geçtiğimizde en önemli şey kuşkusuz freskler. Projede freskler için ne var?
Projede çizim olarak içerdeki fresklerin tamamını yapmışlar. Projenin en zor bölümlerinden biri. Çizimlerin ana hatları belli. Bunların onarımı tam bir uzmanlık istiyor. Sanıyorum en büyük sıkıntıyı orada çekeceğiz.
Proje tamamlandığı zaman kilise geçmişte kullanıldığı haline mi dönüştürülmüş olacak yoksa içeri girenler burayı ancak gezebilmekle mi yetinecek?
Bu konuda anladığım kadarıyla bir netlik yok. Ama tarafların niyeti var.
Ben de Khoran ve kilise içi düzenlemelerin olması gerektiği yönünde görüş belirteceğim. Zaten görevim tam da bu noktalarda başlıyor. Burası bir ibadethane olarak dini fonksiyonunu da yerine getirebilmeli. İstanbul'dan kalkıp Van'a gitmiş bir Ermeni eğer orada mum yakmak istiyorsa yakabilmeli, duasını yapabilmeli.
Çalışmanızda nasıl bir düzen izleyeceksiniz?
Ara ara Van'a gidip geleceğim. Ben onlardan bir iş programı istedim. Hangi iş hangi tarihlerde yapılacak ve kimler tarafından izlenecek. Bu çok kritik bir konu. Zamanlamaları çok önemli çünkü mevsim koşulları çok değişken orada. Kış ayına girmeden çatı işini ve izolasyonu bitirmek lazım.
Ayrıca dünyanın her noktasından Akhtamar konusunda bilgi birikimi, araştırma, elinde arşivlerinde yazılı ve görsel bilgi, belge olan kişi ve kuruluşlara ulaşmak acil bir durum arzediyor. Özellikle Akhtamar konusunda ciddi çalışmaların, birikimlerin olduğu bilinen Ermenistan'daki mimarların, restorasyon uzmanlarının katkısı talep edilmelidir.
Ermenistan'da sırf bu konuyla ilgilenen, başında Gagik Gürcüyan'ın bulunduğu özel bir bilimsel kurul var. Siz o kanalın da varlığını projeye aktarabilme imkanınız olduğunu düşünüyor musunuz?
Açıkçası ben bu konuyu bir anda önümde buldum. Keşke daha önce davet edilseydim bu çalışmaya, belki Türkiye'de daha farklı güçler dengesi, daha geniş bir cephe oluşturabilirdik.
Ama bu noktadan sonra da devletin, hükümetin, Kültür Bakanlığı'nın, Van Valiliği ile Kaymakamlığının ve meslek örgütlerinin, bilgi birikimleriyle katkı koymak, destek vermek isteyen yurt içi ve yurt dışı tüm mimar ve kalifiye işgücüne açık olmasının, teşvik etmesinin ve gereken kolaylıkları sağlamasının Akhtamar'ı sağlığına kavuşturmada önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum.
Atalarımız "Acele işe şeyten karışır" demişler. Akhtamar asırlık bir yapı ve hâlâ ayakta. Lütfen acele etmeyelim.(HD/EÜ)
* Hrant Dink'in Zakarya Mildanoğlu ile yaptığı röportaj Agos'un 1 Temmuz 2005 tarihli sayısında yayınlandı.