Avustralya Ulusal Üniversitesi siyaset bilimi profesörü John Warhurst, Howard'ın olağanüstü güçlü bir konumda olduğuna inanıyor. Warhusrt IPS'ye, parlamento ve kendi partisinin yönetiminde, Howard'ın kendi istediği sürece kalabileceğini ve sadece gündemini uygulama konusunda değil benimsemiş olduğu değerlerler anlamında da oldukça güçlü olduğunu söylüyor.
Howard'ın 2005 yılı siyasi gündeminin en üst sıralarında sendikaların örgütlenme yeteneklerini zayıflatmak ve şirketlerin çalışanlarına karşı olan sorumluluklarını azaltmaya yönelik değişiklikler yer alıyor.
Radikal reform korkusu!
Bu haftaki "Austuralian Financial Review" Howard'ın önde gelen işverenlere yeni yılda "ileriye yönelik yeni bir gündem" oluşturulacağı garantisi verdiğini bildirdi.
Başbakan her ne kadar işverenlere özel olarak güven telkin etmeye çalışsa da, kamuoyunda ve özellikle önceki iki seçimde kendisine oy veren işçi kesimindeki radikal reformlar yapılacağı korkusunu bertaraf etmek için çalışıyor.
Howard geçtiğimiz hafta gerçekleşen bir Batı Avustralya Liberal Partisi toplantısında muhafazakarları zafer sarhoşluğuna kapılmamaları için uyardı ve "Ülkenin her yerindeki liberal parti toplantılarında yaptığım gibi, sizi de uyarıyorum, şu anı zafer sarhoşluğu ve rehavete kapılmak için bir fırsat olarak görmeyin. Avustralya'da siyasi yönelim çabucak değişebilir" dedi.
Warhurst, Avustralya siyasetinin değişken olduğunu kabul etse de İşçi Partisi'nin önemli sorunları olduğunu vurguluyor ve "İşçi Partisi'nin neye inandığından emin olduğunu ve önceliklerini belirlediğini sanmıyorum. Bence oldukça derinlerde yatan ideolojik sorunları var ve önemli örgütlenme problemleri yaşıyorlar" diyor.
Senatoda çoğunluk
Howard'ın seçim galibiyetinin boyutu ona Muhalif İşçi Partisi'nin demoralize olması gibi bir fayda da sağladı. İşçi Partisinin henüz denenmemiş lideri Mark Latham kararlar alınırken fazla bireysel ve kararsız olması nedeniyle partisindeki birçok insanı partiye yabancılaştırdı. Sonuç olarak İşçi Partisi üyeleri açıkça Latham'ın sadece geçici bir lider olma ihtimali üzerine yorumlar yapıyorlar.
Howard'ın yükselmekte olan siyasi talihinin merkezinde 1 Temmuz 2005'den itibaren, Muhafazakar Liberal Parti ve Ulusal Parti koalisyonu üyelerinin, Howard 1996'da başbakan seçildiğinden bu yana ilk defa Senatonun çoğunluğunu kontrol edecek olma ihtimali bulunuyor. Geçtiğimiz hafta Howard, "Senatonun kontrolünü sağlamayı hayal etmediğini" söylemişti
Howard Endüstriyel ilişkileri, hükümetin sahip olduğu telekomünikasyon şirketi Telstra'yı özelleştirmeyi ve uluslararası politika konularını 2005 gündeminde üst sıralara koydu.
Her ne kadar başbakan barınağa muhtaç insanların belirli merkezlerde alıkonması, Aborjin hakları, çevre meseleleri ve Doğu Timor ile petrol gelirleri üzerindeki anlaşmazlık gibi meseleleri seçimler öncesinde el çabukluğu ile yok gibi göstermeye çalışsa da, tüm bunlar yeni yılın ilk günlerinde tekrar açığa çıkabilir.
Ancak Howard'ın parlamentodaki meslektaşlarının Avustralya'yı yeniden şekillendirme yeteneğine sahip olmaları nedeniyle yaşadıkları coşku potansiyel olarak savunmasız bir noktayı açığa çıkarmış durumda.
Kürtaja kamusal destek?
Seçim sonuçlarının alınmasından bir hafta geçmeden Sağlık bakanı Tony Abbott, Howard seçim kampanyasında bu konudan söz etmemesine rağmen, kürtaja yapılan kamu desteğinin kesilmesi ihtimalinden söz etti.
Howard başta konuyla ilgili belirsiz bir tavır takınsa da, koalisyonun kadın üyelerinin karşı çıkışları ve bir radyo programındaki duygusal patlama nedeniyle bu konu rafa kaldırıldı.
Daha sonra yapılan bir kamuoyu yoklaması seçmenlerin büyük çoğunluğunun kadınların kürtaj olup olmama konusunda kendi kararlarını verme hakkını savunduklarını açığa çıkardı.
Hak yürüyüşü
Başbakan siyasi egemenliğine yapılan diğer beklenmedik meydan okumalarla da karşı karşıya kaldı. Aralık ayının ilk günlerinde eski bir futbol yıldızı olan Aborjin Michael Long, hükümetin Aborjin politikalarına yeni bir bakış açısı getirmesi gerektiği gerekçesiyle Melbourne'den Canberra'ya doğru yürüyüşe geçti..
Long'un protestosu kendiliğinden gelişmiş olsa da beklenmedik ölçüde geniş bir kamusal destek buldu. Bu yılın başlarında Howard hükümeti, Aborjin halkı tarafından seçilen bir heyet olan Aborojin ve Torres Boğazı Adası Temsilciliğini yürürlükten kaldırmış ve yerini atanmış bir danışmanın alacağı bir heyet ile değiştirmişti.
Başbakan, Long, ve hükümet tarafından dışarıda bırakılan diğer Aborjin liderleriyle görüşmeyi kabul etti. Bunlardan biri olan, Pat Dodson "The Australian"a, hükümetle ne üzerine anlaşabilecekleriyle tartışma kararı almasını açıklayan bir yazı yadı.
"Bu, Aborjin liderlerin, bu ülkedeki Aborjin halkının ilk Avustralyalılar olarak tanıması ve kendi dillerini, hukuklarını ve kültürlerini ülkenin yerli halkı olarak yaşayabilme mücadelesinin reddi olarak asla yorumlanmamalıdır" yazıyor Dodson.
"Bunlar gelecekte karşımıza çıkacak, çözülecek sorunlardır ve başka bir zamana ve siyasi gerçekliğe ait önemsiz artıklar oldukları gerekçesiyle bir kenara atılmamalıdırlar."
Biz sizin yerinize karar verelim
Yerli İşleri Bakanı Amanda Vanstone, hükümetin uzak bir toplulukla yapılan "ortak yükümlülükler" anlaşmasına bağlı olduğunun bir örneği olarak öne çıkarılıyor. Anlaşma uyarınca hükümet bir petrol çıkarma mekanizmasının yerleştirilmesi için fon sağlayacak ve aileler çocuklarının her gün duş almasını garanti ederlerse sağlık programları uygulanacak.
Avustralyalılar, Yerli Unvanı ve Uzlaşma için Ulusal Koordinatörü David Cooper, hükümetin sorumluluk paylaşımı ve karşılıklı yükümlülük anlayışının Orwellyan olduğunu söylüyor: "Hükümet Aborjin kültürüne ve toplumuna saygıyı kastetmiyor, onların demek istediği 'bizim söylediğimiz gibi davranın ve izin verin biz sizin yerinize karar verelim'."
Cooper, yerli liderlerinin "sorumluluk paylaşımı" ve " karşılıklı yükümlük"ün ne anlama geldiğinin açığa kavuşması için dava açmaya hazırlandıklarını belirtiyor ve ekliyor, "Bu kavramlar şu anda daha çok, beyaz bürokratların ortalıkta koşuşturup insanlara ne yapmaları gerektiğini- çocuklarını yıkamaları gibi- söylediği bir durumu çağrıştırıyor. (BB/CC/BA)
* Bob Burton'ın 23 Aralık 2004'te IPS haber ajansınca geçilen haberin Cihan Cinemre Türkçeleştirdi.