Oturuma, Pazartesi dergisinden Handan Koç, TCK Kadın Platformu'ndan Avukat Hülya Gülbahar ve sosyolog Ebru Mocos katıldı. Koç, "Yerli Bir Feminizm Açısından Avrupa Birliği"ni anlattığı konuşmasında, AB'nin kadın hakları açısından bir kazanım olmayacağını söyledi.
Koç: AB bir umut değil
Koç, kadın hareketi içinde yer alan bazı kadın örgütlerinin farklı görüşleri olduğunu belirterek, "AB'nin yalnızca ekonomik değil aynı zamanda sosyal bir oluşum olduğu iddia ediliyor. Bu nedenle de ümitler var" diye konuştu.
"Özellikle Türkiye'den kadınlarında içinde yer aldığı AB Kadın Lobisi, AB'nin fırsat olduğunu düşünüyor ve yararlanılması gerektiği inancında. Oysa iş gücü standartları ve serbest dolaşım AB'nin önceliğidir. Hem bir yandan neoliberal ekonomi politikalarını savunacaksınız, hem de 'ev içi' ve 'kadına yönelik şiddete son' diyeceksiniz. Bu mümkün değil."
Avrupa'da yoksul 4 kişiden 3'ü kadın
Koç, Avrupa Parlamentosu Yeşiller Gurubu'nun AB'ye üye ülke kadınları arasında yaptığı araştırmanın sonuçlarına da değindi.
"Bu araştırma göstermektedir ki, yoksul dört kişiden üçü kadındır. Avrupa'da kadının durumunda iyileşme olmadığını bu rakamlar gösteriyor. Özellikle Türkiye ile Avrupalı kadınların durumu aynı değil. Avrupa, özellikle kuzey ülkelerinde çok farklı kadın sorunları vardır. Göçmen kadınlar, yaşlı kadınlar, yalnız anneler, sonradan çalışma yaşamına katılan kadınlar bu sorunların ilk etapta ilk akla gelenleri. AB, o kadınların yaşamlarında hiçbir iyileştirme yapmamıştır."
Koç, AB'nin ne işçilerin ne de başkalarının; kadınlarda başta olmak üzere hakkını düşünmediğini söylüyor. Türkiye'den "Avrupa Avrupa Duy Sesimizi" demenin ancak maçlarda işe yarayacağına dikkat çeken Koç, "Duysa ne olacak? Avrupa'daki kadının yoksulluğu ya da dayak tesadüf değil ki" dedi.
Gülbahar: AB'den yararlanılması gerekiyor
Av. Hülya Gülbahar da, "AB Yolunda Fırsatlar ve Handikaplar" başlıklı konuşmasına "Ben AB'den yararlanılması gerektiğine inananlardanım" diye başladı ve ekledi: "Piyasa ekonomisi söz konusu olduğunda kadına açılan alanın da dar olacağını biliyorum".
"AB'nin çocuk bakımı ya da ev içi yükümlülüklerin paylaşımı konusunda bir direktifi yok; kadına yönelik şiddetle ilgili bir direktifi yok; namus / tutku / töre cinayetleri konusunda bir direktifi yok. Avrupa Parlamentosu'ndan Emine Bozkurt bir rapor hazırladı, içine kadına yönelik şiddeti sokamadık. Bozkurt şimdi ikinci rapor için yine Türkiye'de."
Kadın gündemi: Namus cinayetleri, kota ve mal rejimi
Gülbahar, tüm bu olumsuzluklara karşın, AB sürecinde kadın örgütlerinin yasal kazanımlar elde ettiği görüşünde: "Gerek TCK'deki değişiklikler, gerekse iş Kanunu'ndaki değişiklikler AB sürecinde bizim için bir kazanım oldu. Medeni Kanunu'ndaki yeni düzenlemelerde bu açıdan bakıldığında kadınlar için olumluydu."
Medeni Kanunu'ndaki değişikliğin, bir tek "Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi"nde kazanıma dönüşmediğini belirten Gülbahar, kadınların gündeminde hala üç madde olduğuna dikkat çekiyor: Namus cinayetleri, kota ve mal rejimi.
"Aile reisliği değiştirildi ama, hala ekonomik güç erkeğin elinde. O nedenle 'edinilmiş mallara katılma rejimi' çok önemliydi. Ne yazık ki parlamentodaki erkekler 'karılara malımızı yedirmeyiz' dediler. Evet aynen böyle söylediler. Kadınların söz hakkı, ekonomik haklara geldiğinde tıkanıyor. Güç erkeklerin elinde olduğundan, istediğiniz kadar yasal değişiklik yapın, değişen bir şey olmuyor."
Mocos: AB'nin kadına vaat ettiği yoksulluk
Sosyolog Ebru Mocos da, "AB, Kadın Emeğine Ne Vaat ediyor?" başlıklı konuşmasını iki başlık altında sundu.
"Önce üye ülkelerdeki kadınların durumuna; sonra da Türkiye'deki kadınların durumuna bakmak gerekiyor" diyen Mocos, bu sürecin 1960 yılındaki Roma Anlaşmasıyla başladığına dikkat çekti.
"O anlaşmaya ilk kez 'Eşit eşi eşit ücret' kavramı girdi. Bu hiçbir zaman tam anlamıyla hayata geçmemiştir. 35 yıl sonra, 1992 yılındaki 'sosyal Politikalar Anlaşması'na baktığımızda ise 'Aynı işyerinde çalışanlara fırsat eşitliği' tanımını görüyoruz. Bu tanım Dünya Bankası'nın raporlarında 'Eşdeğer işe eşit ücret' olarak yer aldı."
Mocos, kadınla erkek arasındaki ücret eşitliğinin, olumsuz anlamda bugün eşitlendiğine dikkat çekiyor: "AB ülkelerinde araştırmalar, kadın ücretinin, erkek ücretinden yüzde 27 oranında düşük olduğunu gösteriyor. Bugün eşitlenen de bu. Erkeğin emeği bugün kadın emeğine eşitlendi. Budanan işçi hakları, kadına vaat edilenin de daha fazla yoksulluk ve işsizlik olduğu anlamına geliyor. Tıpke erkeğe olduğu gibi." (AD)