Bugün, partinin iktidara gelişinin üzerinden beş buçuk yıl geçtikten sonra İngiltere'de gözlenen yoksulluk rakamları Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin bile kaygısını uyandırmaya başladı.
İşçi Partisi yoksullukla savaşmak için yeni program ve projeler oluşturdu. Bunlardan önde gelenleri çalışan ailelerden alınan vergileri düşürmek, çocuk yardımının artırılması ve bu yardımdan alınan verginin kaldırılması, gelir yardımlarının artırılması idi.
Hazine boşalınca
Görünüşte olumlu olan bu projeler uygulamada istenilen sonucu vermedi. Yapılan artışlar piyasadaki artışları yansıtmıyordu. Yoksulluğu azaltmak amacıyla yardımlara ağırlık verilince hazine boşalmış, kamu hizmetlerine para kalmamıştı. Hazinede baş gösteren açık kaygı uyandırıcıydı. Artık ne yardımlara, ne de kamu hizmetlerine yetecek para vardı.
2001 yılındaki yerel seçimlerden sonra Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Gordon Brown 1.2 milyon dolayında çocuğun yoksulluktan kurtarıldığını söylemişti. Araştırmacılar gerçek rakamın 500 bin dolayında olduğunu söylüyorlar.
Belirtilen yoksulluk rakamlarıyla gerçek rakam arasındaki farklılık ise hükümetin ölçütleri ile gerçekler arasındaki farklılıktan kaynaklanıyor. Hükümet reel verilere bakıyor, öte yandan kayıtlara geçmeyen gizli bir yoksulluk oranı var. Araştırmacılar günümüzdeki yoksulluğun tanımının eskiye göre çok farklılaştığını, yoksulluk rakamlarının eskiye ait anketlerle saptanamayacağını söylüyorlar.
Yeni ölçütler: Banka hesabı, kredi kartı
Araştırmacılara göre günümüzün yoksulluğu eskisinden çok farklı. Yoksulluğu eski ölçütlerle değerlendirmeye kalkmak yanlış sonuçlara yol açabilir diyorlar. Örneğin 1994-1995 yıllarında nüfusun yüzde 25'inin merkezi ısıtması yokken, bu oran günümüzde yüzde 15'e düşmüş.
Aynı şekilde hırsızlık oranları da son yirmi yılda en düşük düzeye ulaşmış. Araştırmacılar bunun sahte bir gösterge olduğunu, yoksulluğun düşmediğini, yalnızca başka alanlara kaydığını belirtiyor.
Örneğin çocuklarına tek başlarına bakmak zorunda olan tek anne ya da tek babanın yaşadığı evlerde yoksulluk dikkati çekecek ölçüde artmış.
Çoğunun hiçbir sigortası yok, korunması da yok, bu yüzden de soyulma riskleri anne-babanın birlikte yaşadığı evlere oranla dört kat daha fazla. Bu ailelerin çoğunun banka hesabı, çek defterleri, kredi kartları yok, birikmiş paraları yok, çoğunluğu daha önceden ödeyemedikleri borçlarından dolayı kredi şirketlerinin kara listesinde olduğu için hiçbir yerden kredi alamıyor. Birisi onlara çekle ödeme yaptığında bunu karaborsada kırdırmak zorunda kalıyorlar.
13 milyon yoksul
Yeni Politika Enstitüsü'nün (New Policy Institute) araştırmaları İngiltere'nin AB ülkeleri arasında Yunanistan'dan sonra en yoksul ülke olduğunu gösteriyor. Buna göre ülkede her beş kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Toplam 13 milyon kişi yoksul. Bu rakam 10 yıl önce de aynı imiş, yani on yıl içinde yoksul insan sayısında bir azalma olmamış. Üstelik yoksulluk oranı günümüzde ikiye katlanmış.
Yoksulluktan en fazla etkilenenler ise çocuklar. Ülkede her üç çocuktan biri, toplam dört milyon çocuk yoksul. Çocuk Yoksulluğu Eylem Grubu (Child Poverty Action Group-CPAG)
Yoksul çocuklar ve ayakkabı
Yöneticisi Martin Barnes yoksulluğun tanımının artık eskisi gibi olmadığını, yoksulluğun gözle görülemediğini söylüyor.
"Eskiden sokaklarda yalınayak çocuklar görürdünüz ve bilirdiniz ki o çocuk yoksuldur. Bugün böyle şeyler görmüyorsunuz diye yoksulluk yok sanmayın. Yalnızca bu çocukların aileleri bu durumdan utandıkları için, ayakkabı alacak parayı buluncaya kadar onları sokağa salmıyor. Sırf adam içine çıkacak giysisi olmadığı için okula gidemeyen, bu yüzden eğitimlerinden geri kalan çocuklar var".
En çok çocuk sağlığı etkileniyor
Yoksulluk en çok da çocukların sağlıklarını etkiliyor. Evde doğru dürüst beslenemeyen çocuğun en azından okulda devletin sağladığı sıcak öğle yemeği ile gereken besini alacağı varsayılıyor.
Ama unutulan bir gerçek var, yoksul olarak damgalanmak çocukların da büyüklerin de en büyük korkusu. Yaklaşık üç yüz bin çocuğun bedava yemek alma hakkına sahipken, okulda arkadaşlarının alayına maruz kalmamak için bu hakkı kullanmadığı belirtiliyor. Ülke genelinde günde tek bir kap sıcak yemek yeme şansına sahip olan çocukların sayısının oldukça yüksek olduğu belirtiliyor.
Alt eşik düşüyor, üst eşik yükseliyor
Aradan geçen yıllar içinde zenginle yoksul arasındaki uçurum da büyümüş. Yoksulluk alt eşiği düşerken, zenginlik üst eşiği yükselmiş. Gelir dağılımı dengesizliğinin en yoğun olarak görüldüğü bölge Londra. Ülkenin diğer yerlerinde de belirgin yoksulluk uçurumları var.
Örneğin Kuzey Doğu en yoksul bölge, Güney Doğu en varsıl bölge olarak belirtiliyor. İşsizlik, uzun süren hastalık ya da sakatlıktan dolayı çalışamayan insanların oranında da belirgin bir artış var. Yeni Politika Enstitüsü'nün Yöneticisi Guy Palmer hükümetin sosyal dışlanma kavramı ile savaşta epey yol kat ettiğini ama daha çok uzun bir yol gitmesi gerektiğini söylüyor.
Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone'un öncülüğünde hazırlanan Londra Bölündü (London Divided) adlı raporda kent genelindeki çocukların yüzde 41'inin yoksul olduğu belirtiliyor.
Kent merkezinde yoksulluk yüzde 53
Londra'nın merkezinde ise bu rakam yüzde 53'e yükseliyor. Ülkenin en yoksul bölgesi olan Kuzey Doğu'da bu rakam yüzde 37. Londra'daki yoksulluktan en çok payını alanlar ise etnik azınlıklar. Londra kent merkezinde yaşayan Pakistanlı ve Bengaldeşli çocukların yüzde 72'si yoksulluk sınırının altında, siyahların ise yüzde 55'i.
60 milyonluk İngiltere'nin yüzde 81.5'i İngiliz, 9.6'sı İskoç, 1.9'u Galli, 1.8'i Hintli ve Pakistanlı, kalan 2.8'i de Türk ve Kürtlerin de içinde bulunduğu diğer halklardan oluşuyor.
Belediye başkanı Livingstone "sırf bu rakamlar bile ülke çapında bir skandal çıkarmaya yeter" diyor.
Elbette bu tür rakamlar yaşam tarzlarını da etkiliyor. Kensington ve Chelsea gibi varlıklı semtlerde kadınlarda yaşam uzunluğu 84,7 iken, topu birkaç yüz metre ötede, Lambeth bölgesindeki kadınlar beş yıl daha az yaşıyorlar. Londra'nın yoksul bölgelerinde tüberküloz kaygısı baş gösterdi. Çünkü tüberküloz yoksullukla besleniyor. En yüksek işsizlik oranları da yoksulluğun en yoğun olduğu etnik nüfusun yoğunlaştığı bölgeler.
Acil çözüm
Londra Ekonomi Fakültesi Profesörü Piachaud yeni kaynaklar yaratılmadığı sürece yoksullukla baş edilemeyeceğini söylüyor. CPAG yetkilisi Martin Barnes ise bir avuç araştırmacıdan başka kimsenin anlamadığı rakamlarla vakit harcamak yerine insanlara bir an önce yardım edilmesi gerektiğini vurguluyor.
Ken Livingstone da hükümeti eleştirmede Piachaud ve Barnes'a katılarak "Hükümetin bir an önce asgari ücret reformuna gitmesi gerekir" diyor.
Bütün bu eleştirilerin ışığı altında elbette hükümet de sessiz kalamazdı. Yoksulluk ölçütlerinin yanlış olabileceğini ve bunları yeniden gözden geçirmeye hazır olduklarını söyleyerek bir komisyon kurdular.
Bu komisyonun ne derece başarılı olacağını önümüzdeki aylar gösterecek ama "hükümet en azından iyi niyetli olduğunu göstermiş oldu" diyenlerle, "bu yeni bir göz boyama atılımından başka bir şey değil" diyenler birbirleri ile tartışmaya girdiler bile.(EG/NM)