İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi, iddialara ve tanık ifadelerine dayanarak Emniyet güçlerini sorumlu tutarken Doğan Haber Ajansı'nın (DHA) haberine göre, Emniyet yetkilileri, Abik'i öldüren kurşunun polise ait olmadığını öne sürdü: "PKK'lı provokatörler polisi zan altında bırakmak istiyor."
Başından aldığı kurşunla ağır yaralanan ve dört gün sonra Adana Numune Hastanesi Yoğun Bakım ünitesinde yaşamını yitiren Fevzi Abik'in durumu, 1996'da "Kurtuluş" dergisi dağıtırken polis kurşunuyla ölen 17 yaşındaki İrfan Ağdaş olayında olduğu gibi, bir kez daha polisin silah kullanma yetkisinin sınırlarını gündeme getirdi.
İHD temsilcisi gözaltına alındı, serbest bırakıldı
Bu arada yaptığı basın açıklamasında olaydan güvenlik kuvvetlerini sorumlu tutarak gelişmeyi yeni Terörle Mücadele Yasası'nın "kolluk güçlerine tanımış olduğu imtiyazlı ve geniş yetkilere" bağlayan İHD Adana Şube Başkanı Ethem Açıkalın, gözaltına alındı.
Çıkarıldığı savcılıkta, yaptıkları basın açıklamasının bir suç duyurusu niteliğinde olduğunu, yaşananları iddia olarak kamuoyuna duyurduklarını ve suça karışanları cezalandırmanın hukukun işi olduğunu söyleyerek kendisini savunan Açıkalın serbest bırakıldı. Açıkalın, bianet'e, bununla birlikte açıklama dolayısıyla hakkında dava açılabileceğini ifade etti.
İki tanık polisi suçluyor
İHD, Abik'in Numune Hastanesi'nde bitkisel hayatta olduğu sırada yaptığı açıklamada 12 Ağustos saat 21.00-22.00 dolaylarında Gülbahçesi mahallesinde sivil polislerin Fevzi Abik ve C.K (17) isimli gençlerin üzerine ateş açtıklarını ileri sürdü.
İHD Adana Şubesi'nin açıklamasında biri Dicle Haber Ajansı'na (DİHA) konuşan iki görgü tanığının polisi suçlayan ifadelerine yer veriliyor. Açıklamaya göre, DİHA'ya konuşan bir görgü tanığı, "Polislerin genci vurduktan sonra 'Dur Polis'" ihtarı yaptığını diğer görgü tanığı da, polisin "bize silahla ateş etti biz de vurduk" dediğini ancak gençlerin elinde silah bulunmadığını söyledi.
İHD: Sorumlu polisler yargılansın
Polisin yaraladığı iki gencin ailelerine davacı olmamaları için baskı uyguladığını da savunan İHD, "olaya katılan polislerin bir an önce yargı önüne çıkarılarak cezalandırılmalarını" istedi.
Basın açıklamasına İHD'nin dışında Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP), Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Emeğin Partisi (EMEP) ve Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) de aralarında bulunduğu çeşitli parti ve sivil toplum örgütlerinin yerel birimleri de destek verdi.
Başına aldığı kurşunla ölen F.A. ise, Adana'daki Küçükoba Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Kural: Meşru müdafaa veya kaçınılmazlık
Polisin silah kullanma yetkisi, daha önce 1996'da dergi dağıtıcısı İrfan Ağdaş, 21 Kasım 2004'te Mardin Kızıltepe'de Uğur Kaymaz ve son olarak da Mart sonunda Diyarbakır'da kolluk kuvvetlerinin ateşli silah ve orantısız güç kullanması sonucu 6 çocuğun ölümünde gündeme gelmişti. İrfan Ağdaş'ın ailesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda Türkiye, 15 bin avro tazminat ödemeye mahkûm edilmişti.
Mart'ta Diyarbakır'da çocukların silahla öldürülmesi sonrasında bianet'e görüşlerini açıklayan hukukçular Ergin Cinmen ve Meral Danış Beştaş, iç hukuka göre polisin ancak meşru müdafaa halinde, hayat kurtarmak için veya kaçınılmaz olduğunda ateşli silah kullanabileceğini hatırlatmıştı.
BM : Gerekli asgari derecede kuvvet kullanılmalı
Birleşmiş Milletler'in (BM) Kolluk Kuvvetlerinin Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanımına Dair Temel İlkeleri, de silah kullanmayı istisnai bir uygulama olarak değerlendiriyor.
"Kolluk kuvvetlerinin kuvvet ve ateşli silah kullanımında açık zorunluluk olmalı; kuvvet orantılı olmalı. Taş atan eylemciye, kesinlikle, ama kesinlikle ateşli silah kullanılamaz. Kullanıldığında da, havaya, öldürücü olmayan bölgelere ateş edilmek zorunda. Silah kullanmadan önce uyarı, ikna, barikat kurma gibi önlemler alınmalı. Aşamalı, tedrici önlem gerekir."
BM Ateşli Silah İlkeleri'nin 9. maddesi, "polis memurlarının, kendilerini savunma amacı ya da ölüm veya ciddi yaralanma tehlikesine karşı diğerlerini savunma amacı dışında kişilere karşı ateşli silah kullanmaması gerektiğini", "ateşli silahların kasıtlı olarak öldürücü nitelikte kullanımının ancak, hayatı korumak için kaçınılmaz olduğu durumlarda uygulanabileceğini" öngörüyor.
İlkelerin 13 ve 14. maddeleriyse şöyle:
"Yasadışı olan ancak şiddete başvurmayan toplulukların dağıtılmasında, kolluk kuvvetleri kuvvet kullanmaktan kaçınacak, bunun mümkün olmadığı durumlarda da gerekli asgari derecede kuvvete başvuracaktır."
"Şiddete başvuran toplulukların dağıtılmasında, kolluk kuvvetleri, yalnızca daha az tehlikeli araçları kullanmanın mümkün olmadığı durumlarda ve yalnızca gerekli asgari derecede ateşli silahlardan yararlanabilir. Kolluk kuvvetleri, 9. İlke'de belirtilen şartlar haricinde, bu gibi durumlarda ateşli silah kullanmayacaktır." (EÖ/EK)